Hurdal Çeviri Fransızca
406 parallel translation
Hadi, kalk da dövüş seni titrek hurdalık.
Défendez-vous, foire é la ferraille!
Develerden biraz daha eşyam düşerse bir büyücü hurdalığı açabilirim.
Si les chameaux perdent encore des affaires, je change de métier.
Bir hurdalıkta bulduğun gizem ve düşler.
Les charmes et les mystères d'une décharge.
Dönünce hurdalık mı açacaksın?
Tu comptes ouvrir une succursale du Mont-de-Piété?
Parçalarını toplayıp hurdalığa atarız herhâlde.
Tout ça finira sans doute à la casse.
Seni bu kadar büyüten ne, beni bu hurdalığa çağırıp...
Qu'est-ce qui te donne le droit de me faire venir ici
Eğer Deniz Kaplanı'nın ilk kaptanıysan ve onu sabah saat 9'da hurdalığa gönderme emrini de sen verdinse saat 6'da ne yapardın?
Comme premier commandant du "Sea Tiger", si tu devais l'envoyer à la ferraille à 9 heures, qu'est-ce que tu ferais à 6 heures?
Onu kendi ellerimle hurdalığa götürmekten nefret ediyorum. Evet, biliyorum.
Navré d'être celui qui doit l'emmener à la ferraille.
Yani kapıdan dışarı çıktığımızda 1963 yılındaki İngiltere'nin, Londra şehrindeki hurdalıkta olmayacağımızı mı söylüyorsun? ...
Alors lorsque nous franchirons cette porte, nous ne serons pas dans un dépotoir à Londres, en Angleterre, en 1963?
Ve diğer bütün silahları hurdalığa gönderebiliriz!
Et toutes les autres armes seront jetées à la casse!
Ben buna Dr. Stone'un, Sam Amca'ya verdiği 90 milyon $'lık hurdalık diyorum.
Voici la lettre adressée à l'Oncle Sam pour lui soutirer 90 millions de dollars.
- Lanet olsun adam Poseidon hurdalığa atılmak için fazlasıyla iyi.
- je l'ordonne! - Bon sang! Le Poséidon est encore trop chouette pour la ferraille.
Hurdalığa ne dersin?
Bonne idée.
Aynı hurdalık olabilir.
Peut-être vers le même dépotoir.
Aşağıda bir hurdalıktan.
Dans une décharge.
Adamınız hurdalığa gidiyor.
Ici hélico 12. Votre gars va vers le dépotoir.
Ve biz daha neyle ilgili olduğunu anlamadan bunun bir savunma hurdalığı olarak son bulduğunu görmek istemiyorum!
Je ne veux pas qu'il finisse dans une poubelle militaire... avant qu'on sache ce que c'est!
Darnell'in hurdalığı resmen antikalarla dolu.
La cour de Darnell est remplie d'antiquités officielles.
Dışarıda hurdalıkta içebilirsin.
Tu peux fumer dans la cour.
Hurdalıktan otlanabilirsin derken, kahrolası arabanın... - tamamını benim malzememle yapabilirsin demedim.
Quand je t'ai dit de te servir dans mon tas de déchets dans la cour, je n'ai pas voulu dire que tu pouvais te reconstruire une voiture avec.
Bunları yaparsan, hurdalığımdan istediğini alabilirsin.
Si tu fais ça, tu peux prendre ce que tu veux dans la cour.
İnsanlar hurdalıklara genelde pazarlık yapmaya giderler.
Les gens vont dans les casses pour faire des affaires, normalement. C'était mon cas.
Hurdalıkla ilgili gerçek şudur, bulduğunuz hazine başka birinin kaybıdır.
Le truc avec les casses, c'est que le trésor que vous trouvez a surement été perdu par quelqu'un d'autre.
D.A.R.L.Y. hurdalığa gidiyor.
D.A.R.Y.L. Doit aller au rebut.
Hurdalıktaki bir arabadan buldum.
Vous voyez? Ca vient d'une vieille voiture que j'ai trouvée à la casse.
Bir süre, hurdalığa benzeyen Cybertron gezegenine dokunmamayı düşünmüştüm.
Un temps, j'ai pensé épargner Cybertron, ta misérable petite planète.
Uçak hurdalığı.
- Les avions à la casse.
Kasabanın güneyinde, eski 91. Anayol'da, bir hurdalığım var.
Au sud, sur la vieille autoroute 91, j'ai un chantier de récup.
Burası bir hurdalık çocuk bahçesi değil.
C'est une casse, ici, pas une crèche.
Hala dört tane karton kutu bulup hurdalıkta uyumak için zamanımız var.
On peut trouver quatre cartons et dormir à la décharge.
Çalıntı silahları, sanki sahte bir hurdalıkta satan sen değilsin de!
Tu joues le vendeur de ferraille mais tu refourgues des armes.
O araba 15 yıldan fazladır hurdalıkta.
Elle est à la casse depuis... plus de 15 ans maintenant.
Bunların sebebi hep insanoğlunun aptallığı! Gezegenimizi zehirli atıklardan oluşan bir hurdalığa çevirdiler!
Ces hommes imbéciles... ils ont transformé la planète en dépotoir de poisons.
Hurdalıkta bir saat içinde parçalatırım.
Je peux m'en occuper en une heure.
* Bir hurdalıkta doğdum. *
Je suis né dans une décharge
Özel hurdalığın kralı o Komutan.
Il est le roi de sa colonie, commandant.
Sanırım bu senin bir hurdalığa ilk ziyaretin ha?
Je suppose que c'est la 1ère fois que vous visitez un dépôt de ferraille?
Atılgan Qualor II'de kalıp hurdalıktan çalınan Vulkan gemisini araştırıyor.
L'Enterprise reste à Qualor II, nous enquêtons sur un navire vulcain.
Connecticut polisi onu, eyaletin kuzeyinde bir hurdalıkta bulmuş.
On l'a trouvé au nord de la frontière d'Etat, parmi des voitures d'occasion.
Hırsızlar Mertle's Acres hurdalığından sürekli hurda çalıyorlardı.
Il y avait souvent des vols à la décharge de Mertle.
Hurdalığın sahibi Bay Mertle, Köpek çiftliğinden bir köpek aldı.
Du coup M. Mertle, le propriétaire de la décharge... finit par aller chercher un chiot à la fourrière.
Böylece hurdalığı koruyabilecekti Aklındaki tek şey :
Il gardait la décharge avec une seule idée en tête.
Gelmiş geçmiş en iyi hurdalık köpeği olmuştu.
Il n'y avait pas meilleur gardien de décharge que la Bête.
O bunu hurdalıkta bulmuş.
Il l'a trouvé dans une décharge.
O sadece çalıyor, yakında onu da hurdalıkta bulacaklar.
Les voleurs finissent à la décharge!
Az önce, "Atılgan hurdalığa çıkarılmalı" derken yanlış söyledim.
Je ne voulais pas dire que l'Enterprise devait servir au transport des ordures.
Hurdalık köpeğinden bile acımasız
Plus méchant qu'un chien errant
Hurdalık yolunda.
Il est à la casse.
Fakat yıllarca ağır işlerde çalıştıktan sonra kendimi evsiz barksız, hurdalıkta yatarken buldum. "
Mais, après plusieurs années de travail, je me retrouve à la rue - et je dors dans une décharge. "
Hurdalıkta.
Il est chez le ferrailleur.
McCoppin hurdalığı, Culver Caddesi.
McCoppin, après Culver Road.