Hâle Çeviri Fransızca
2,545 parallel translation
Bu benim kararımı çok daha kolay hâle getirecek.
Ça rendra ma décision plus facile.
Konyağı yavaş ikram et Stoughton, gecenin sonunda sağlam hanımların araçlarına varamayacak hâle gelmesini istemeyiz.
Servez le brandy lentement, Stoughton. Nous ne voudrions pas que ces bonnes dames ne puissent pas rejoindre leurs attelages à la fin de la soirée.
-... elektrikle etkisiz hâle getirilir.
- il est électrocuté.
Ve yavaş yavaş izlerini örtmeyi unutur hâle geldi, bugünkü gibi.
Et doucement il... il a oublié de couvrir ses traces, comme aujourd'hui.
Onu bu hâle getiren ben değilim.
Je n'ai pas fait d'elle ce qu'elle était.
İşte bu yüzden Ed, Harikalar Diyarı'nda yaşamayı çekilmez hâle getirmiş.
C'est pourquoi Ed a rendu la vie à Shangri-La impossible.
Belki 70'lerde birlikte çalıştıkları o dandik polisiye dizide olsaydık uydurma bir şüpheliye suç atmak hikâyeyi inandırıcı hâle getirebilirdi.
Nous décrivant un suspect non-existent qui serait acceptable pour leur série policière merdique dans laquelle ils ont tous travaillé dans les 70.
- Yakında görev için hazır hâle gelecek.
Suffisant pour le travail à accomplir.
Teo büyüdükçe intikam fikrine takıntılı bi'hâle geldi.
Comme Teo vieillissait, il... il est devenu obsédé par une idée de vengeance.
Oğlumu görmemi çok zor bir hâle getirdiler.
Ils m'empêchaient de voir mon fils.
Hayley, bu işi olduğundan daha da zor bir hâle sokma.
Ne rends pas la tâche plus difficile qu'elle ne doit.
Bu ufak hapishane belki senin ayak takımını tutuyor olabilir, ama gerçekten bunun ağabeyimi etkisiz hâle getirebileceğini düşünüyor musun?
Cette petite chambre des horreurs peut marcher pour ta racaille, mais tu penses vraiment que ça va retenir mon frère?
Olayı biraz dramatik bir hâle getirmek gerektiğini düşündüm.
Je pensais que la situation exigeait une touche de dramatique.
Yine de... Cadıların gözüpek bir hâle dönüşmesini istemezsin.
Malgré tout, ce n'est pas bon que les sorcières s'enhardissent.
Bu söylediğin çok saçma zira senin bu cadı bozuntusu kız beni etkisiz hâle getirecek bir büyü tutuyormuş elinde.
C'est marrant. Comment ta sorcière a mis la main sur un sort qui était sous clé?
Gene de geçmişte yaşananlar ve kalp kırıklıkları rüyanızı gerçekleştirmeyi imkânsız hâle getirir.
Mais il y a trop d'histoires et de chagrins pour retrouver un jour le chemin à ce rêve.
Tabi canım, üç aylık milyar dolarlar harcanan projeyi akşam yemeğiyle etkisiz hâle getir. Dur size rezervasyon yapayım.
Totalement, défaire trois mois une opération de programmations à des milliards avec un bon dîner.
Bu kasabayı, hatta bu dünyayı çocuklarınız için daha güvenli hâle getiriyorsun.
Vous rendez cette ville, ce monde même, plus sûr pour vos enfants.
Tam da işler ilginç bir hâle gelmişken...
- Alors que ça devenait intéressant.
Dutchman'i yakalamama yardım et kalıcı hâle getirelim.
Aide-moi à attraper le Hollandais, et cela pourra devenir permanent.
Bir kere aktif hâle getirdi mi onu takip etmek için kullanabiliriz.
Une fois qu'il l'a activé, nous pouvons l'utiliser pour le traquer.
Bir kere Mandragora veneno linea'yı aktif hâle getirince kâse kırılacak.
Une fois que la Mandragore activera le veneno linea, le bol se brisera.
İlk aklına gelen işkence gördüğü olmalı. Yüzü ateşle bu hâle getirilmiş ve parmağını da bir aletle koparmışlar.
La première chose que vous avez remarquée c'est qu'il a été torturé... avec du feu et avec ce que les gens utilisent pour trancher des pouces.
Bunu daha da büyük bir hâle getirme şansımız var.
On a une opportunité de la rendre encore plus grande.
Carrie Benson'ın rüya sorunu bulaşıcı hâle geldi.
La perturbation de Carrie Benson est devenue contagieuse.
Gelecek hafta o küçük kızın sorunu aktif hâle gelip onlarca insanı mor çamura bulayabilir.
Il y a un risque que cette petite fille déclenche sa perturbation la semaine prochaine et transforme dix personnes en gelée mauve.
Bu, işleri daha da kötü hâle getirebilir.
Cela pourrait rendre les choses pire qu'elles le sont déjà.
Wade aktif hâle mi geldi?
Wade est activé?
Geceyi çekilmez bir hâle getirdi ama sen hiçbir şey yapmadın.
Elle a gâché la soirée et t'as pas bougé.
- Ne zaman bulaşıcı hâle geliyor?
- Quand débute la contamination?
Sonra büyülerden korunur hâle geldim.
Ça m'a protégé contre le sort.
Bu adamlar güzel kalça kaslarını biz eğlenelim diye bu hâle getiriyorlar. En azından onları yağlayarak borcumuzu ödeyebiliriz.
Ces types sculptent leur corps pour notre plus grand bien, OK?
O değerli yadigârları ezik birinin hayatını daha yaşanılır hâle getirmek için yakmadın.
Vous n'avez pas brûlé des souvenirs précieux pour faciliter la vie à un perdant.
- Nabzı zayıf. Stabile hâle getirmeliyiz.
Le pouls est faible, il faut le stabiliser.
Siz bulaşıkları hallederseniz o da bunu savaşacak hâle getirir.
Si vous faites la vaisselle, elle peut le remettre sur pieds.
- Onu stabil hâle getirmem gerek.
On doit de le stabiliser.
Bunu imzalamazsan sana karşı öyle bir kampanya başlatırım ki park cezası bile yazamaz hâle gelirsin.
Si vous ne signez pas, je vous clouerai tellement bien au pilori que vous ne pourrez même pas obtenir un contrat de pervenche.
Anladığım kadarıyla 81 nolu müdâhale aracı ve 3. Manga 40.000 dolar değerindeki çöp makinesini kullanılamaz hâle getirmiş.
De ce que je sais, le Camion 81 et la Brigade 3 ont détruit un compacteur de déchets à 40 000 $, qui est donc inutilisable.
Nielsen ratinglerine göre Cold Case Files, Dateline Murder ve Deadly Affairs gibi programlar evli çiftler arasında gittikçe daha çok izlenir hâle geliyor.
Selon les audiences Nielsen, les scores d'Affaires non résolues, Dateline : crimes et Liaisons mortelles explosent chez les couples mariés.
Çünkü kablolu televizyon buun fazla kolay hâle getiriyor.
Le câble facilite trop les choses.
Oldukları hâle gelmek için çok şey yaşıyorlar.
Ils ont traversé beaucoup de choses étant comme ils sont.
Bu binayı bu hâle getirmek 3 senemi aldı şimdi her şey açığa çıktı.
J'ai construit cet endroit pendant trois ans. et maintenant mon opération est foutue.
Zamanla onu bu hâle getirdi...
Ce qu'il lui a fait tout ce temps...
Güce şimdi kavuşursan meclisi ne hâle getireceğini kendi gözlerimle gördüm.
Tu détruirais la confrérie si tu prenais le pouvoir maintenant.
Müşterilerim, paralarını değerli hâle getiriyorlar.
Mes clients en ont pour leur argent.
Daha iyi hâle gelebiliriz.
On pourrait tous s'améliorer.
Senin dikkati görevinden başka yere çeken herhangi bir şey seni savunmasız hâle getirir, dikkatini dağıtır. Senin odaklanman lâzım çünkü bu canavarları durduracak tek kişi sensin.
Tout ce qui vous distrait de votre mission vous rend vulnérable, disperse votre attention, et vous devez rester concentré car vous êtes le seul à pouvoir arrêter ces bêtes.
Temple Grandin diyorum buna çünkü beni cana yakın ve sevecen hâle getiriyor.
J'appele ça un Temple Grandin parce que ça rend amical et compatissant.
Bunun işleri hızlandırması mı gerekiyordu güya? İşimi daha karmaşık bir hâle getirdin sadece.
Vous m'avez compliqué la tâche.
Hislerim gittikçe daha karmaşık bir hâle büründü.
Et mes sentiments... sont devenus compliqués.
Virüs bir anda havayla yayılabilecek hâle geliyor.
Au contact de l'air... le virus se diffuse immédiatement.