English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Indecent

Indecent Çeviri Fransızca

204 parallel translation
Beni öptükten sonra bu şekilde kovmaya çalışman sence de yakışıksız değil mi?
N'est-ce pas indécent de me renvoyer après m'avoir embrassée?
Çok edepsizsin.
Octave, tu es indécent!
Çok yakışıksız!
C'est indécent!
Dürüst degil!
C'est indécent!
Bu kadar utanç verici olan bu işte.
C'est ce qu'il y a de plus indécent dans tout cela.
Kaba dünyanın sesleri.
" Sons du monde indécent...
- Bu itibarlı değil mi?
C'est indécent ça?
Uygunsuz bir resim. Sizi mayonuzun içinde resmediyor.
C'est indécent de se laisser peindre en costume de bain.
Bu hiç adil değil.
Vraiment, c'est indécent.
Bir saattir başbaşayız.
Nous avons été seuls une heure. C'est presque indécent.
O ve kartları.
C'est indécent, cette histoire de cartes.
Evin içinde! Bu hiç iyi değil.
Mais c'est indécent!
Haklı.Ayrıca bu yakışık almaz.
- Il a raison. En plus, ce serait indécent.
Böyle bir zamanda çok saygısız bir şey.
C'est indécent à un tel moment!
Çok ahlaksızca!
Ce truc qui gigote, c'est indécent!
Demek beni çizgilerin ve renklerin bir karışımı olarak gören bir ressama poz vermem edepsizlik, ama senin beni öpüp koklaman ve beni süzerek bir saat boyunca yanımda yatman tamamen doğru.
Poser pour un peintre qui ne pense qu'à l'art, c'est indécent. Mais toi, tu peux m'embrasser et me regarder pendant des heures.
Ne demek istiyorsun? Mayo fazla mı dekolteydi?
Ce maillot était-il indécent?
Ahlaka aykırı avarelik.
Vagabondage indécent.
Uzun sürede bunun biraz sıkıcı olduğunu düşünmüyor musun?
Tu penses pas que ça devient un peu indécent, à la longue?
... son derece.. ... yanlış ve adaletsiz bulduğumu söylemeliyim. Bu filmler, bu davada, bu mahkemede, böylesi bir zamanda sanıklara karşı delil olarak gösterilmemeliydi!
indécent... et terriblement déloyal de la part de l'accusation de projeter de telles images dans le cadre de cette affaire, devant cette Cour, afin de les utiliser contre ces accusés!
Biraz açık.
Il est indécent.
Her şeyin sallandığı böyle bir anda... bir kadeh portoya ihtiyacın olmaması son derece utanmazca.
Au moment de jouer une telle partie, il est indécent de refuser le secours du porto.
Çirkin domuz, pis serseri.
Indécent! Cochon! Homme de mauvaise vie!
Uzun zamandır gündüz böyle uygunsuz bir lüks görmemiştim.
Ça fait longtemps que j'ai vu un luxe si indécent.
Sonradan görmüşler orda değilse olur, esprileri bu kulaklara göre değil.
J'espère que cet humour ne sera pas trop indécent à vos tendres oreilles.
Fazla zaman kalmadı. Anlamıyor musun?
Couvre-toi, tu es indécent!
Yapmayın, senyorita. Nasıl ineyim?
- Tu es indécent.
Ben de benimkini giymek isterdim fakat o zamandan beri öyle kilo aldım ki, giymek yakışıksız olurdu.
J'aurais bien porté la mienne, mais j'ai tellement plus de poitrine que ça aurait été indécent.
Sende, çirkin ve ahlaksız bir hava var, Travis.
Il y a quelque chose d'indécent en toi, Travis.
- Bana ahlaklıca gelmiyor.
- Ca me semble vraiment indécent.
Benim ve nişanlımın gözleri önünde karımın, oğlu olacak yaşta bir gençle... ahlaksızca kırıştırması hiç hoş bir manzara değildi.
Mais je trouve indécent que devant moi et devant ma fiancée, ma femme s'exhibe avec quelqu'un qui pourrait être son fils!
- Daha iyi olamazdım.
- Si bien que c'en est presque indécent!
- Susadım. - Hiç hoş değil bu.
— C'est indécent.
- Ama bu utanmazlık.
- C'est indécent.
Neredeyse iç bayacak derecede.
Etc... c'est indécent.
Biraz yakışıksız davranıyormuşuz gibi geliyor bana.
Un peu indécent.
Şimdi bu odadaki ya da dünyadaki her hangi biri bu kelimeyi müstehcen, edepsiz ve ahlaksız buluyorsa muhtemelen olamıyordur.
Si quelqu'un, ici ou n'importe où, trouve ce mot obscène, indécent, immoral, il ne jouit sans doute pas.
Bu kadar edepsiz olma sevgilim!
Ne sois pas si indécent, chéri.
Çok açık saçık!
. - Enlève ça, c'est indécent!
Çıkar şunu, çok açık saçık... büyük annemi rahatsız edebilir.
! Natalia, ecoute ta mère! Enlève cette chemise, c'est indécent!
Hoş bir kıyafet şaşılacak bir şey yok.
- Elle est très bien, cette robe. Elle a rien d'indécent.
Sana münasebetsiz bir şey yaptı mı?
Vous a-t-il fait quoi que ce soit d'indécent?
Açık saçık değil.
Ce n'est pas indécent.
Ahlaksız bir tören miydi?
- Était-ce indécent?
Çıplak kalmışsın Lloyd.
Vous êtes indécent, Lloyd.
Sen bir yüz karasısın.
Tu deviens indécent.
... öyle bir curcunaydı ki, insanlar geliyor gidiyor... çok rahatsız ediciydi, ve kimse uyuyamadı.
Un va-et-vient incessant... C'est vraiment indécent. Personne n'a pu dormir.
Ailelerinize bir otelde kalmalarını önermek çok mu kaba olurdu?
Ca serait indécent, d'envoyer les grand parents à l'hôtel? .
Yaptığınız şey kötü ve çılgınca.
C'est indécent et diabolique!
Babam karşı çıkıyor. Gizlice pratik yapıyorum.
Papa trouve ça indécent pour les jeunes filles.
Aynı odada kalmamalıyız.
Je pense qu'il serait indécent de rester dans la même chambre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]