English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Iğne

Iğne Çeviri Fransızca

3,296 parallel translation
Bunu her kim yaptıysa bir iğne kullandı,.. ... o yüzden bir delinme izi olması gerekiyor.
Et bien, celui qui l'a fait a utilisé une aiguille, il y aura forcement une marque de piqûre.
Okulda yine hepimize iğne yapacaklar.
On va encore se faire vacciner à l'école.
Kızlar vajinalarından iğne mi olacak?
Les filles se font piquer dans le vagin?
Karnından iğne vurulacak sanırım, öyle değil mi?
Eh bien, elle doit se faire vacciner dans l'estomac, non?
Julia'ya hemen hastalığı önleyici iğne yapacağız.
On va devoir vous faire commencer la vaccination prophylactiques tout de suite.
Ben az önce ona iğne vurdum. Hadi ama.
Eh bien, je viens juste de lui donner une... injection.
- Sam'e karşı seksi görünmek istiyorum. Yumurtalık gelişimi için iğne yaptırmak, pek seksi değil.
J'aime être sexy avec Sam, et des piqûres pour stimuler mes ovules?
Her ihtimale karşı 20 geyclik iğne ile aselbent getirin.
Euh, apportez-moi une jauge de 20 juste au cas où, et de benjoin.
Ufacık bir iğne.
Juste une petite piqûre.
Hep beraber mülakatlardan bahsediyorduk bilmeni isterim ki bu samanlıkta iğne aramak gibi bir şey değil.
Je le dis à chaque évaluation. Ce n'est pas la chasse au personnel inutile.
Güçlü bir yatıştırıcı verilmiş, yakın mesafeden, ikisinde de iğne yarası var.
Via un sédatif, à bout portant. Une seule piqûre sur chaque corps.
Ve bazen bana yardım etmesi için bir şişe kullandım... ya da iğne ya da bir kız.
Et des fois j'utilise une bouteille pour m'aider... Ou une petite bite ou une fille.
O ambar kapakları da et atmak ya da uyuşturucu iğne atmak içinmiş.
Ils utilisaient les écoutilles pour jeter de la nourriture aux tigres ou les sédater avec des flèches.
Beni uyuşturucu iğne ile vurdu.
Je me suis pris une fléchette tranquillisante.
Çünkü bu şey samanlıkta iğne aramaktan farksız.
C'est l'équivalent chimique d'une aiguille dans une botte de foin.
Koluna iğne batırdığında karşı taraftan çıkar.
Une aiguille passera au travers du bras de ce gamin.
- Raise, babam size iğne mi yaptı?
- Mon père utilise des seringues sur vous?
Bez bebeğe iğne batırmakla mı?
Une petite poupée remplie d'épingles?
Bunun için sana bir iğne yapabilirler.
T'es bon pour la grosse piqûre dans cet État.
Sana bıçak gibi keskin...,... iğne gibi batan, sert ve yakıcı gelecek.
Une pointe sèche et vive qui brûle les entrailles jusqu'à la moelle.
Şuralarda çengelli iğne olacaktı.
Je dois avoir des épingles de sûreté quelque part.
- Bir iğne olabilir.
Une aiguille peut-être.
Bak, meşakkatli olabilir ama samanlıkta bir iğne bulmak için samanların arasına girmek zorunda olduğunu öğrendim.
C'est fastidieux, mais j'ai appris que pour trouver l'aiguille, il faut trier le foin.
- Bu yüzden düzenli iğne oluyor.
- Ah. - On lui donne des piqûres.
Tamam. Peki iğne olmazsa ne olur? Eh, hemofili hastası olduğu için, kanama riski var ve doğal olarak da...
- L'hémophilie entraîne des risques... d'hémorragie, lesquelles peuvent mener...
Uyuduktan sonra biri eve girdi ve bir iğne yaptı sonrasında bayıldım.
- Quelqu'un est entré il m'a injecté un truc alors que je dormais.
- Geliyorum, iğne ile iplik arıyorum. İğne ile iplik arıyordum.
J'arrive, j'ai dû enfiler l'aiguille.
Kısa bir süre sonra bizi bir aylık uzun bir yolculuğa ; gitmenin çok zor olduğu bir yere çekim yapmaya gönderdi ki resmen samanlıkta iğne aramak gibiydi.
Peu après ça, il nous a envoyés faire ce long périple d'un mois, dans un endroit vraiment difficile d'accès, pour prendre une photo presque... impossible à prendre.
Sakinleştirici iğne demek ha?
Une fléchette de tranquillisant.
Samanlıkta iğne aramaya benziyor bu iş.
Là, on parle d'une aiguille dans une botte de foin.
Galiba sana yeni bir iğne borçluyum.
Désolé. Je pense que je te dois une nouvelle aiguille.
Sonra da iğne anlamsız bir şey olur.
Après, je ne sens plus du tout ces petites aiguilles.
Saman yığınındaki iğne ne durumda?
Comment va l'aiguille dans la meule de foin?
İğne, aracın standart paketinde bulunuyor mu merak ettim.
Je me demande si le IV et l'aiguille sont compris dans les options.
İğne mi olacağım?
J'ai une piqûre?
Bakıyorum hâlâ iğne işindesin.
Toujours l'aiguille, on dirait.
- İğne neye bulanmış?
Qu'est-ce que tu as mis?
- İğne vuruldu. Uysal durumda.
- Une piqûre l'a rendu docile.
- Çekil be. İğne falan var mı üzerinde?
Tu as des seringues?
İğne de mızrak kadarmış.
Cette aiguille a la taille d'une lance.
- İğne izi var.
Il y a une entrée d'aiguille.
- İğne izi.
Une entrée d'aiguille.
- Tamam, peki. Yakılmış parmak izleri, boğulmuş bir adam. İğne izleri.
Alors... empreintes brûlées, étouffé, euh... entrées d'aiguille.
Küçük İğne.
Mon petit dard
İğne ve ipliğe ihtiyacımız var sadece.
On a besoin de fil et d'une aiguille.
İğne iplik. İğne iplik.
Du fil et une aiguille.
İğne iplik.
Du fil et une aiguille.
Bana... iğne yaptılar...
Ils m'ont donné une piqûre et ils ont emmené Benjamin.
İğne korkumu nasıl yendiğimi biliyor musun?
Tu sais ce que je fais pour ne plus avoir peur des aiguilles?
bir sey var mi bana girebilecek bir igne ve ya herhangi bir sey?
Ou autre chose... des aiguilles sur lesquelles je pourrai me piquer?
"İğne deliğinden, Thoth'dan yön bul."
"A partir du chas de l'aiguille, prenez la direction de Thot."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]