English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Işıl

Işıl Çeviri Fransızca

14,305 parallel translation
Işıl ışıl parlıyorsun kalbimde
Tu brilles si fort Dans mon cœur
- Işıl ışıl... ışıl ışıl... ışıl ışıl!
Ça brille, ça brille.
Işıl ışıl, parlak bir şeymiş.
Ça brille...
# Eşyalarım fiyakalı Işıl ışıl eşyalarım #
Je suis un géant invincible
Işıl ışılım, o kadar ışıldıyorum ki.
Je brille Comme je brille
Ama geçen gün Kobra Kulübü'nde... amacın beni sarhoş edip iş arkadaşlarıma ihanet ettirmek miydi... yoksa iki erkeğin... dostluğunun başlangıcı mıydı?
Mais l'autre jour, au Cobra Club, tu m'as fait boire pour me faire parler, ou on était deux types en train de devenir amis?
İş takvimini tamamlayamayacağız.
Vous êtes en retard sur l'horaire.
Ama babamın eli iş tuttuğu için Romalılar öldürdü onu.
Mon père était valide, alors les Romains l'ont tué.
O bir iş kadını, vizyoner, lider, doğuştan şerefsizin teki, aşağılık dangalak, bok suratlı, ve lağım faresi, pislik bir profesyonel.
C'est une femme d'affaires, une visionnaire, un chef, une pétasse, une enfoirée, une conne, une grosse merde, un rat d'égout, une salope et une professionnelle.
Ben başarılı bir iş kadınıyım.
Je suis une femme d'affaires.
Bu iş böyle yapılır yavrum.
Voilà comment on le fait, bébé.
- Birinin bahçesine dalıp şehirde olduğunu haber vermeden iş yapamazsın.
On n'entre pas dans la cour de quelqu'un pour faire notre travail de police sans l'avertir d'abord.
İş birliği yapmaya çalıştı, Pope yine de öldürdü ama.
Il a essayé de coopérer, mais Pope l'a quand même tué.
I'll show you my buns if the booze is free
Je vous montre mes fesses Si l'alcool est gratuit
Carl Sagan knows the universe is eternal
Carl Sagan sait Que l'univers est éternel
Mükemmel bir iş çıkardın.
C'est de l'excellent travail!
Ama sabah ilk iş olarak yola çıkıyoruz.
Nous partons à l'aube.
Bu bir iş görüşmesi mi?
- Ça sent l'entretien d'embauche.
Sürekli bu konuya dönmek istemiyorum, ama... Bende sanki isteyerek iş değiştiriyorsun izlenimi bıraktın.
Je ne veux pas épiloguer, mais j'ai l'impression que tu ne choisis pas de passer d'un boulot à un autre.
Evet ama burası da iş görüyor.
Oui, eh bien, ça fait l'affaire.
Eskisi gibi değil ama yine de iş görür.
Ce n'est pas comme l'ancien, mais ça fera l'affaire.
Katie yüzünden terlemiyorum. Işıklar ve kamera yüzünden.
Ce n'est pas Katie, mais ces lumières et ces caméras qui l'accompagnent.
Yarın ilk iş onu da getiririm ama şimdilik öncelik bu kadında.
Demain à la première heure, je vais le ramener au poste mais pour l'instant, elle est la priorité.
Kolay iş gibi görünüyor.
Ça a l'air d'un plan facile.
İyi birine benziyorsun ama masa başı iş yapacak biri değilim ben.
Tu m'as l'air d'être une chouette fille mais ce genre de taf c'est vraiment pas mon truc.
İşini halledersen, istediğin herhangi bir iş senin olabilir. Benimki hariç tabii.
Si vous réussissez, vous pourriez avoir l'emploi que vous désiré sauf le mien.
Dediğin gibi, Bu iş daha bitmedi.
Il est comme vous l'avez dit, il est pas encore terminée.
Işıklara sahne dekorlarının hareket etmesine, kokusuna bile.
Les projecteurs, les décors qu'on déplace, l'odeur des planches.
Siz mankafalara bu iş nasıl yapılır göstermek için geldim.
Je suis revenu vous donner une leçon, petits minables.
Ona bir kadının aynı anda iki iş yapamayacağı bir dönemde siyasetle casusluğu aynı anda nasıl yapabildiğini sordum.
Un jour, je lui ai demandé comment elle avait réussi à maîtriser la diplomacie et l'espionnage à une époque où les femmes n'étaient les bienvenues, ni dans l'une, ni dans l'autre.
Işık ve sahne işleri daha bitmedi.
Faut encore installer l'éclairage.
Böyle iş mi yapılır?
C'est pas possible.
Bugün kayak sezonunun son günü, Ve gelecek sene yeni bir asansör alacağız Isıtma ile...
... l'année prochaine, on aura le nouvel ascenseur... avec du chauffage, pour les fesses.
İş adamıydı, emlak işinde.
C'était un homme d'affaire dans l'immobilier.
Yakıt zemine dökülmüş ve deniz suyuyla karışmış, sonra da giysileri ıslanmış ve bu karışım onları kötü etkilemiş. Çünkü bu ciddi yanıklar bizlere sıkıntı çıkardı, iş yükümüzü katladı ve maalesef ölümcül izler bıraktı.
Le carburant se déverse sur le sol et se mélange avec l'eau de mer, puis leurs vêtements deviennent trempés et ce mélange est dangereux, il provoque des brûlures graves qui nous donnent du mal et nous donner beaucoup de travail
Işığın Tanrısı size Ejderhaların Annesi'ni gönderdi ve karanlık aşıkları onu aramızdan kovdu.
Le Maître de la Lumière vous a envoyé la Mère des Dragons. Les adorateurs des ténèbres l'ont chassée.
Sen de Bixby'nin yerini aldın. Paraları götürdün, kızları, bütün iş yerlerini.
Vous devenez Bixby, vous récupérez l'argent, la fille et tout le tremblement.
İş arama nasıl gidiyor?
Alors, ta recherche d'emploi?
Tanık oluyorsun Ölen bir iş, Özledim Cohen.
Vous assistez à l'agonie d'un métier.
İş yerime kaza geçirdim dedim, doğru sayılır.
Je dis le travail que je suis dans un accident de train, qui est en fait assez vrai.
Bence atmosfer olmayan aya bir şey yerleştirmek ve yavaşlatmak için roket kullanmak ve hala çalışan ekipmana sahip olmak çok zor bir iş.
Je crois qu'ils veulent dire que d'envoyer quelque chose sur la Lune où il n'y a pas d'atmosphère et d'utiliser une fusée pour le ralentir et que l'équipement fonctionne toujours est très difficile.
Bana şunu hatırlatıyor- - üniversiteden mezun olduğumda bulabildiğim tek iş Texas, Cotulla'daki döküntü, eski bir lisede öğretmenlik yapmaktı.
Ça me rappelle qu'à la sortie de l'université, le seul boulot que j'ai trouvé était un poste d'instituteur dans une vieille école délabrée à Cotulla, au Texas.
! Seçimler bu kadar yakınken başıma iş almak?
Me compromettre à deux doigts de l'élection?
Şahsen, ben bir iş için tutuldum işimi yaptım ve orada bitti.
On m'a engagé pour faire un boulot, et je l'ai fait. Ça s'arrête là.
- Hayır, iş sizi yürütüyor.
Non, vous en êtes l'esclave.
Bu iş ihtiyat gerektirir. Bu da ihtiyatın tam tersi.
- Il faut savoir rester discret, et là, c'est exactement l'inverse.
- Aydınlanma demek? Hayatının iş fırsatını neden teptiğini açıklayıp beni de aydınlatır mısın?
Pourquoi avoir refusé l'une des plus belles opportunités de ta vie?
Dr. Watson, Bay Sherlock... - Reflekslerin harika, iş görürsün.
Excellents réflexes, vous ferez l'affaire.
Lütfen "Işığı açtım" cümlesinden itibaren ifadeyi okuyun.
Relisez ce qu'a dit l'accusé, après "lampe de chevet".
Rezerve etmekte pek iyi iş çıkaramadınız.
On peut pas dire que vous l'avez bien réservé.
Nasıl bir iş içinde olduğunuzu hiç umursamıyorum.
Je me fou de ce dans quoi tu es impliqué.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]