Kabus Çeviri Fransızca
2,511 parallel translation
Çılgınca biliyorum ama o kolye kabus görmeme neden oluyordu.
Je sais, c'est fou, mais ce collier me donnait des cauchemards.
Cleveland! Rallo kabus görmüş.
Cleveland, Rallo a fait un cauchemar.
Bir başka kabus mu? Mm-hmm.
Un autre cauchemar?
Korkunç bir kabus gördüm.
J'ai fait un cauchemar atroce.
Anne, sadece bir kabus.
Maman, c'était un rêve.
Ama Almanlar onları duydu çünkü askerlerimiz üstlerine kabus gibi çöktü.
Mais les allemands en ont entendu parler, parce que ces américains sont de vrais diables.
Kabus gibi.
C'est un cauchemar.
Bir kabus görüyorum.
Je fais toujours le même cauchemar.
Ama bir gün kara bir kabus gördüm.
Mais, les ténèbres sont alors arrivées.
Lanet bir kabus.
Un foutu cauchemar.
Her yer kan. Onun için kabus dolu bir gece olmalı.
Voir ses gosses baigner dans le sang, le cauchemar.
Bu bir kabus. Bu bir kabus.
C'est un cauchemar.
Bu bir kabus olmalı.
C'est un cauchemar.
Dün gece bir kabus gördüm.
J'ai fait un cauchemar hier.
Evet, özellikle dönüşler kabus gibi.
Oui. Tourner, c'est terrifiant.
- O telefon görüşmesi kabus gibiydi. - Girmeyelim bu konuya.
- On n'en parlera pas.
Eminim kabus gibi bir gelin olacak.
Elle sera sûrement une mariée cauchemardesque!
- Kabus görüyorum.
Désolé.
Martel'le yaşamak artık bir kabus olmuştu.
La cohabitation avec Martel était un enfer.
Kabus gibi birşey, biliyorsun.
Quand on la connaît, on sait qu'elle est chiante.
Ölseydi, bu kabus asla başlamazdı!
S'il l'avait été, ce cauchemar n'aurait jamais commencé.
Tam bir kabus.
Quel foutu cauchemar.
Yine mi kabus gördün?
Encore Ie même cauchemar?
Bu kabus gibi yaşamdan daha da kötüsü başarısız bir intihar girişimi kabusu.
La seule chose pire que cette vie de cauchemar, c'est le cauchemar de cette tentative de suicide ratée.
Kabus mu gördün?
C'était un cauchemar.
O yalnızca bir kabus, Kev.
Ce n'est qu'un rêve, Kev.
Kabus mu?
Un cauchemar?
Dün gece başka bir kabus daha gördüm.
J'ai encore fait un cauchemar.
Hayir, hayir, hayir, bu bir kabus!
Non, non, non. C'est un cauchemar.
Yeter! Çocuğa kabus gördürteceksin.
Elle fermera pas l'Å " il de la journée.
Kimse, kabus görsün istemem. Hadi ama.
Vous fermerez pas l'Å " il de la journée.
"Bu sadece yarın sona erecek bir kabus mu?"
"C'est juste un cauchemar, mais, demain, ce sera fini"?
Ne biçim bir kabus bu?
Quel cauchemar!
Tam bir kabus burası.
C'est un cauchemar.
- Kötü bir kabus gördüm.
J'ai fait un cauchemar.
- Kabus mu?
Un cauchemar?
Tam bir kabus senaryosu. - Tanrım.
Bon Dieu ouais.
Kabus yada başka bir şeydi.
Un genre de cauchemar.
Karanlıkta hapsedilmiştin, ateşli bir hastalığa tutulmuştun, neredeyse açlıktan ölmek üzereydin. Uyanıkken yaşadığın bir kabus gibiydi.
Moitié affamé, malade de la fièvre, pris au piège dans l'obscurité, c'était un cauchemar éveillé.
Fransa ile A.B.D. arasındaki suçlu iadesi bürokratik bir kabus, bunu biliyorsun.
Les extraditions France-USA sont un cauchemar bureaucratique.
Çin'de metres tutmak, kabus gibi olurdu.
C'est mieux qu'une maîtresse en Chine.
Tabii hayatımın bir zamanlar kâbus gibi olduğunu düşününce kabus görmem hiç de şaşırtıcı değil.
Ce n'est pas surprenant d'avoir des cauchemars étant donné que ma vie en était un.
Yolculuk her ne kadar kabus gibi geçse de ki baştan sonar korkunçtu insanlar benimle çok uğraştı.
Même si ça a été un cauchemar du départ à l'arrivée! Les gens étaient si méchants avec moi. Tu vois ce que je veux dire?
- Hadi. Kabus gibiydi.
J'ai pris le métro.
Çektiğim acılar asla içinden çıkamayacağın ve sonu olmayan bir kabus gibi.
Cette souffrance est un cauchemar qui ne prend jamais fin.
Baba? Kabus gördüm.
J'ai fait un cauchemar.
Kabus mu gördün?
Un mauvais rêve?
Kötü bir kabus gördüm, Arthur devasa böcekler tarafından takip ediliyordu -
J'ai fait un horrible cauchemar.
Çünkü eğer teklifimi kabuş edersen beni çok, ama çok mutlu edeceksin.
Car rien ne me rendrait plus heureuse... Trop heureuse, en fait, si vous acquiesciez à mon vœu. - Et rester avec vous?
Küçük kızınızı kucağınıza ilk aldığınız hiçbir şeyin bu kadar küçük ve güzel olamayacağını anladığınız o küçük kalp atışlarını hissettiğiniz bütün dünyada daha fazla hiçbir şeyi sevemeyeceğinizi anladığınız o küçük kızla huzur bulmayı umduğunuz o düşerken her zaman elinden tutacağınız ve onu hiçbir şeyin incitmesine izin vermeyeceğiniz o an hiç kolu kırılmadan ya da kabus görmeden ya da kalbi kırılmadan.
C'est le premier moment où vous tenez votre petite fille. Vous la regardez et vous n'en revenez pas qu'un être soit si petit... et aussi fragile.
Elm Sokağında Kabus Çeviri : batigol-7
FREDDY - LES GRIFFES DE LA NUIT