Kacak Çeviri Fransızca
11,700 parallel translation
Sabah ilk iş tekrar oraya yola çıkacak.
De nouveau chaque matin, il s'y précipite.
Boşanma davası başlayınca senden para aldığı... -... imzanı taklit ettiği ortaya çıkacak. - Evet.
Une fois le divorce lancé, tout sortira, qu'il a pris ton argent, falsifié ta signature.
Tüm kiracılara bakın ve Annie Bechard ismini de araştırın bakalım ne çıkacak.
Voyez tous les locataires savoir si le nom de Annie Bechard leur parle et voyons ce qui en ressort.
Saat birinin cebinde... yeniden ortaya çıkacak.
La montre va réapparaître... dans la poche de quelqu'un dans le public.
Çünkü annem haklı çıkacak.
Si je ne le fais pas, ma mère aura eu raison.
Eğer evi satmazsan daha mı az haklı çıkacak?
Et si tu gardes la maison, elle aura moins raison?
Hastaneler kapatılıyor Michael Hoye, milletvekilimiz bu barı alıp yıkacak ve iğrenç ahbapları için bir yer açacak.
les hôpitaux continuent de fermer Michael Hoye, notre député, a assez d'argent pour acheter ce pub détruit-le et de construire un gastroabomination pour ses copains de toff.
Yaptığın her şey, cinayet, gasp, hepsi ortaya çıkacak.
Tout ce que vous avez fait, les meurtres, les extorsions, - Tout est en train d'apparaître.
Bakalım ne çıkacak.
Voyons ce que ça dira.
Sence izler kime ait çıkacak?
Pouvez-vous deviner à quelle main correspondent ces empreintes?
İfadesi işe yararsa elini kolunu sallayarak çıkacak.
Si sa déclaration tient le coup, je suppose qu'il sortira libre.
Geçmişini kurcalarsak kim bilir neler çıkacak?
Qui sait ce que révèlerait son passé?
Shayla. Birazdan çıkacak.
Elle sera dehors dans une minute.
Zombiler ne zaman çıkacak?
- Où sont les zombies?
- Her neyse. Onu kullanarak bana cinayeti yıkacak işte!
Peu importe, il veut me piéger!
Gerçeklerde pürüzler çıkacak.
La réalité aura des sursauts.
Ventris Kalesine çıkacak.
Suivez le sentier principal vers le nord. Il mène au château de Ventris.
Ventris Kalesine çıkacak.
Il mène au château de Ventris.
Güçler eninde sonunda ortaya çıkacak ve barışa doğru güçlü bir şekilde gitmesi için ona imkan verecek.
Des forces apparaissent déjà qui lui permettront d'aller vers la paix avec force.
Bakalım kim dışarı canlı çıkacak.
Vous verrez qui en sort vivant.
Ortaya çıkacak.
Il va le montrer.
Durup dururken Colby'den milyon dolarlar hortumlamak için çıkacak düzenbaz değilim.
Je ne suis pas un petite rigolote sortie de nulle part qui essaie d'escroquer des millions à Colby.
Dediğimi yapmazsan devasa bok fırtınası çıkacak ve etrafa boklar saçarak adını yazan bulutlar bırakacak.
Si tu ne fais pas ce que je dis, Alors une tempête de merde géante fera pleuvoir des étrons et laissera une trainée de nuages dans le ciel qui épèle ton nom.
Ve çektiğimiz eziyetin sebebi gün ışığına çıktığında Corbett'ın oyunları da ortaya çıkacak.
Et avec ces... révélations sous la torture vient la véritable emprise de Corbett.
Ama canımı sıkacak bir haberin varsa gerçekten gerek yok
Mais s'il y a une mauvaise nouvelle que vous avez peur de m'annoncer, allez-y.
Bir şey çıkacak.
On trouvera quelque chose.
Canavar ortaya çıkacak, kontrol edemezsiniz.
La bête va se réveiller vous ne pouvez pas la contrôler.
İki terörist öldü, diğerleri kaçak kız arkadaşın ise kayboldu.
Deux terroristes sont morts, les autres sont en fuite, ta copine s'est évaporée.
Kaçak değilim, Abe.
Je ne suis pas une fugitive Abe.
Başka kim kaçak gibi ormanda saklanır? Yaklaştık Kraliçem Başka kim kaçak gibi ormanda saklanır?
Qui d'autre se cacherait dans la forêt comme des fugitifs?
Eğer Reiden'ın bordrolarına ulaşıp Ben Shafer'a... ödeme yapıldığını kanıtlarsak kaçak hayatına gerek kalmaz.
On doit la sortir de là en prouvant que Ben Shafer faisait parti du personnel de Reiden.
Kaçak malı sınır boyu kıyadan bir öyle bir böyle nasıl geçirdiğimizi düşünüyorsun?
Comment tu crois qu'on fasse de la contrebande le long de la côte et au-delà des frontières?
Gençlerin arabalarıyla sevişme alanlarında takıldığı korku filmlerini sevdiğimi biliyorsunuz. Ama o anda zincirlerini koparmış bir kaçak çıkagelir!
J'aime les films d'horreur où t'as deux jeunes qui baisent dans leur voiture en haut d'une colline, alors qu'il y a un tueur en liberté.
Hayır. Belki de Geitman buraya girip kaçak yaşamaya başlamıştır.
Non, Geitman s'est peut-être introduit et a squatté ici.
Kaçak bir katil varken ben burada oturmuş kesik elinin beni ona götürmesini bekliyorum. Ayrıca sakin olma havasında değilim.
Il y a un tueur en liberté, et je suis assise là à attendre que sa main décomposée me mène à lui, et au fait, je suis pas d'humeur à me relaxer.
Kaçak bir katil varken ben burada oturmuş kesik elinin beni ona götürmesini bekliyorum.
Un tueur est en liberté, et je suis là à attendre que sa main décomposée me mène à lui.
Gerçekten o şövalye isen ya kaçak ya da hayaletsin.
Si vous êtes vraiment ce chevalier vous êtes soit un déserteur soit un fantôme.
Ne hayalet ne de kaçak.
Ni fantôme, ni déserteur.
Hakkında gün ışığına çıkacak çok şey olduğunu biliyorum.
Je sais qu'il a beaucoup de choses à révéler à ton sujet.
- Kaçak yollara bayilirim.
Je suis fan des plans en douce.
Bu kaçak kendi kendini bulmayacak.
Ce fugitif ne va pas se retrouver tout seul.
Tıpkı Habil'i öldüren Kabil gibi dünya üzerinde bir kaçak ve göçebe olacağım.
Comme Caïn après Abel, je serai un vagabond fugitif sur cette Terre.
Cesur kaçak.
Courageux fugitif.
Hepsi kaçak ; ticari uçaklara binemezler.
Quand on est fugitifs, on ne prend pas les grandes voies.
O kaçak avcılar, kötü adamlardı.
Merde, ces braconniers étaient des méchants.
Kaçak avcılara müdahale ediyor. Abe ve ben onunla bu sayede tanıştık.
C'est comme ça qu'Abe et moi on l'a rencontré.
Civardaki kaçak avcıları gözlemlemek için bizim safarimizi örtü olarak kullanıyordu.
C'était une couverture pour surveiller les braconniers du coin. Et donc?
Ne var bunda? Kaçak avcılardan nefret ettiğini sanmıştım.
Tu es contre le braconnage.
Ancak sonra, Ray kaçak avcıları sabote ettiğinde onu takip ederlerken bize geldiler ve Jackson'u bir güzel dövdüler.
Mais plus tard, Ray a saboté leur braconnage et ils l'on traquer jusqu'à nous... et ils ont tabasser Jackson.
Sürat yapan bir tırda, öldürücü hayvanlarla birlikte kaçak bir uçağa doğru gidiyoruz.
A l'arrière d'un camion à toute vitesse avec des animaux suicidaires. dirigé à la pointe du fusil. en chemin pour un rendez-vous avec un avion volé?
John, bir kaçak var.
John, tu en as un qui s'enfui.