Kalın Çeviri Fransızca
29,064 parallel translation
Grupla birlikte kalın lütfen.
Restez avec le groupe, s'il vous plait.
Orada kalın, efendim!
Continuez, monsieur!
Mühendisler, beklemede kalın.
Les ingénieurs, préparez-vous.
Ortalıkta kalın, bir şeyleri toparlamayı teklif ettiniz çünkü büyük ihtimalle yakında öleceğini düşündünüz ve ondan sonra en azından servetin bir kısmını alabilirdiniz.
Vous avez offert de rester et arranger les choses, parce que vous pensiez qu'il mourrait rapidement, et alors vous auriez au moins une petite part de la fortune.
"İptal alarmı." Yerinizde kalın.
Cacahuètes de cirque. Ne bougez pas.
Lütfen hatta kalın, aramanızı cevaplandıracağız.
Merci de patienter...
Kalp insanlarda bulunan tendonlardan daha kalın bir şekilde tutuluyor daha güçlü bir yerçekimi altında bir evrimin sonucu belki.
Le cœur est maintenu en place par les tendons plus fins que ceux des humains, éventuellement la résultat de l'évolution dans un environnement gravitationnel plus fort.
- Onunla kalın.
- Restez avec lui.
Pencerelerden uzak durun. Millet, aşağıda kalın.
Restez loin des fenêtres.
Fisher'ın yanında kalın.
Reste avec Fisher.
Silahı var. Tamamdır bayan, aracın arkasında kalın.
Allez derrière la voiture.
Ön raporlar Charlie'in nakliyesine saldıran adamların geride yağ kalıntılı bir ayak izi bıraktığını söylüyor.
D'après le rapport préliminaire, l'un des tireurs qui a attaqué le convoi de Charlie a laissé une empreinte avec des résidus d'essence.
- Bu çok kalın.
- C'est trop épais.
Kırmızılar tesis turu için benimle gelsin, maviler olduğunuz yerde kalın.
Vérifiez vos bracelets. Rouge, vous commencez la visite. Bleu, vous restez.
Son dokunuş olarak da kalın battaniye ile kaplıyorsun.
{ Musique stressante ] Touche finale, des grosses couvertures, qui fonctionnent étonnemment bien.
Radyasyon patlamalarına ayrıştırma kalıntılarına odasında başka birinin varlığını kanıtlayabilecek her şeyi kontrol edin.
Cherche des pics de radiation... Des marques de fragmentation... Tout ce qui indiquerait qu'il y a eu un autre voyageur temporel dans cette pièce, avec elle.
Bir zaman kalıntısısın.
Tu es un vestige mémoriel.
Kendi zaman kalıntısını öldürdükten hemen sonra neredeyse hazırsın demişti.
Après qu'il ait tué ce reste du temps, - Il m'a dit que j'étais presque prêt.
- Zaman kalıntısını getirdi.
- Un reste du temps.
- Hoşça kalın!
Au revoir tout le monde!
Ama yeniden düşününce, kazayı yapanın sen olduğunu düşününce, çok ufak birşey kalıyor.
C'est le moins que vous puissiez faire, étant donné que vous êtes celle qui a accidenté la voiture.
İkiniz de akşam yemeğine kalırsınız.
Ah. Oh, eh bien, je suppose que vous êtes tous les deux va rester pour le dîner.
Tommy okula gitmeyip evde kalıyor. Yaşasın...
Tommy va devoir rester à la maison au lieu d'aller à l'école.
Yuri, fotoğrafı kulağı delik kuzeni Andrea'ya gönderdi ve o da "Bir arkadaşımın sevgilisinin kuzeni bu kızla birlikte Kresty Hapishanesinde kalıyor." demiş.
Yuri a envoyé la photo à sa cousine, Andrea, qui sait des choses, et elle a dit : "Le cousin de la copine de mon frère partage sa cellule avec cette fille à la prison de Kresty."
Birçok insan öldü ve daha birçoğu da ölecek eğer bu kitabın içeriği gizli kalırsa.
Beaucoup de gens sont morts, et beaucoup de gens vont mourir, si le contenu de ce cahier reste secret.
Beni satın alan herkesin milyarlarca gönderisini okumak zorunda kalırsam, bitmeyen bir salaklık, iğrenç selfiler ve güney bayraklı doğum günü kek fotoğrafları deryasında, kalırım. Çıldırırım.
Si je dois lire les milliards de posts de ceux qui m'achètent, un flot incessant d'âneries, des selfies stupides ou des gâteaux sudistes, je deviendrai fou.
Burada kalıp kim olduğunu anlamaya çalışacağını söylemiştin.
Vous disiez que vous resteriez ici pour réfléchir à qui vous êtes.
Senin sabıkalı olacak o kardeşinin yakınındaysa ara!
S'il est quelque part dans les environs de ton putain de criminel de frère!
En kötü ihtimal akıl hastahanesinde bir kaç yıl geçirmek zorunda kalırsınız. Ama bizim tercihimiz salıverilmenizden yana.
Vous passerez quelques années dans un centre psychiatrique que vous aurez choisis, puis vous serez libéré.
Tempo ayarlayıcı kalp atışını sağlayacak ama kalıcı bir çözüm bulmamız gerek.
Le régulateur continuera à faire battre votre coeur, mais nous devons trouver une solution plus durable.
O zaman, geriye bir tek yol kalıyor.
Alors il n'y a qu'une seule autre façon.
Eğer Mike ceza alırsa, senin suçlanmanın ne önemi kalır? İkiniz de sessiz olun.
Si Mike est reconnu coupable, qu " importe que tu te parjures toi même?
Ne düşündüğünü biliyorum. Müvekkillerimizi ayrı tutarsak avukatlar bizde kalır. Ama bu işe yaramaz.
Tu veux isoler nos clients pour retenir nos avocats, mais ça n'aidera pas.
Mike'ın yaptığı ile bu karşılaştırıldığında Mike'ın yaptığı devede kulak kalır.
Comparé à ça, ce que Mike Ross a fait est à peine un crachat sur un trottoir.
Ve kim kalırsa kalsın daha güçlü olacağız. Daha küçük olsak bile.
Et peu importe qui reste, nous serons plus forts, même si nous sommes plus petits.
Philadelphia'da bulunan sabıkalıların bulunduğu Rehabilitasyon Merkezinde.
C'est un centre de réadaptation pour d'anciens détenus à Philadelphie.
Her zaman ileriyi düşünmek gerek, seksi olan. 45 dakika insanlık aleminin bakteri üreme kabıyla bekledim ayrıca zorunda da değildim. - Bu ölüm kalım meselesi Glen.
Je n'attends pas 45 minutes dans cette boîte de Petri d'humanité, à moins qu'il ne s'agisse d'une question de vie ou de mort.
Eğer o kadını hızlı bir şekilde bulursan günübirlik otellerde yaşadığın düşük seviyeli ilişkilerin mazide kalır ve seni bizzat kendim asla unutamayacağın narin, sıcak, sarışın ve hevesli iki bayanla tanıştırırım.
Si tu trouves cette femme rapidement, tes liaisons sordides au motel seront choses du passé, car je te présenterai deux demoiselles que tu n'oublieras jamais. Douces, chaudes, blondes et consentantes.
Bende kalıyorlar. Arkadaşın Vasilia Patinka, sahte bir isimle Gaithersburg'da yaşıyor 1632 Güney Perry Yolu.
Vasilia Patinka vit sous un pseudonyme à Gaithersburg, 1632 South Perry drive.
Aşağıda kalın, aşağıda kalın.
- À terre.
Bazen mecbur kalırsın.
Parfois c'est nécessaire.
Kapının önünde kal.
Vous, restez près de la porte.
Burada kalırsan hiçbir şeyin daha iyi olmayacağını biliyorsun.
Et tu sais que si tu restes ici, les choses ne vont pas s'arranger.
Yani, sıcak olacağını sanıyorsun, ama bir bakıyorsun ki yatak ıslak. - Islak da kalıyor. - Aynen.
On pense que c'est sexy, mais une fois le lit mouillé, il reste mouillé.
Mükemmel değil, hiçbirimiz değiliz, ama o kalıyor.
Elle n'est pas parfaite, aucun de nous l'est, mais elle reste.
Borden'ın evinde çapraz ateşte kalıp öldüğünü raporladık.
On doit l'éloigner de ce monde qui l'a mis dans des tirs croisés.
Anlaşmazlıklardan kaçınırsak öfkeleniriz ama bunlarla hemen yüzleşirsek öfke orada kalır.
- Ok. Quand on essaye d'éviter un conflit, La colère sort mais si on y fait face on la laisse là.
Sayıca onların yanında solda sıfır kalırız.
On est plus que dépassés.
Gördüğün gibi onların kanepesinde kalıyorum.
Je dors sur leur canapé, comme vous le voyez.
- Evet, ama onun da canını sıktığımıza kalıbımı basarım.
Mais je parie que ça l'a foutu en rogne, aussi.
Kalın kıyafetlere de bakın, oldu mu? Monttur, hırkadır.
Prenez des vêtements chauds.