Kapıcı Çeviri Fransızca
11,657 parallel translation
Kapıcıyla konuştum. Otelden yürüyerek ayrıldığını söyledi.
J'ai parlé au portier, il a dit qu'elle était à pied.
Gertrude Cobblepot'ın yaşadığı binadaki kapıcıyla konuştum.
J'ai discuté avec le concierge de Gertrude Cobblepot.
- Kapı kilitli.
C'est fermé.
Ön kapıdan çıkacak.
Il va sortir par la porte d'entrée.
Çünkü kapı orada değildi.
C'est parce que ce n'est pas ici.
Kapı bu.
C'est la porte.
O kapıdaki şey, vergi borcu mu?
Est-ce que c'est une facture de taxes sur la porte?
Şimdi elimi kapıya uzattım ama açıktı.
Je viens d'essayer sa porte, c'était ouvert.
Fırsat kapıya dayanmış gibime geldi.
C'est l'occasion.
Evet, evet, kırın şu kapıyı hadi.
- C'est ça.
Letha'yı ve bebeğini kaybettikten sonra beni de kaybedecekmişsin hissine kapılıyorsun. Ama öyle bir şey olmayacak.
Après Letha, le bébé, tu as l'impression de me perdre, mais c'est faux.
Yaptığım buydu ya da yapmaya çalıştığım. Kızımın suratına kapıyı çarparak.
C'est ce que j'ai fait, ou du moins tenté de faire, en claquant la porte au nez de ma fille.
"Kapının, kıçına vurmasına izin verme, edebi bir hiçliğe gidiyorsun"?
"Te coince pas les doigts dans la porte du néant éternel"?
Bugün şu kapıdan çıkıp gideceksin değil mi?
Tu vas sortir aujourd'hui.
Şehrin kapılarından çıkıp Forge Vadisi'ne doğru gideceksin.
Quitter la ville et aller à Valley Forge.
Belki kapalı kapılar ardındaki toplantıların konusudur.
Peut-être que c'est le sujet de ces réunions privées.
Eğer o kırmızı kapıdan dışarıya çıkabilirsek...
Si nous pouvons passer cette grande porte rouge
Bilmiyorum. Tek bildiğim Pedro'nun güçlü bir akıntıya kapıldığı. Bu sırada arkadaşlarından biri kuleme doğru geldi.
Je ne sais pas, tout ce que je sais c'est que Pedro a été entraîné par un courant violent, et, le temps qu'un de ses amis parvienne à ma tour, c'était déjà trop tard.
Gidip kapıyı çalardım. Hep gülümseyerek, sanki bir şey olmamış gibi çıkardı.
Elle ouvrait tout sourire, prétendant que ce n'était rien.
Kapınızı bizim garaj yoluna doğru açtığınız içindir o.
C'est parce que vous ouvrez vos portes sur notre allée, là où on a notre bateau.
Bayan Caber yan kapı komşumuz.
C'est Mme Caber, la voisine d'à côté.
Bize karşı yapılan bu şey için intikam almak istemiyorsanız bu kapıdan çıkıp gidin ve bir daha geri dönmeyin.
Si vous ne voulez pas vous venger pour ce qui nous a été fait, vous devriez sortir d'ici et ne jamais revenir.
Evinizin kapısına kadar getireyim... -... sonra da beni karga tulumba dışarı çıkartırsınız.
Je le conduis devant votre porte d'entrée, et ensuite, vous pourrez me forcer à quitter vos terres.
Sakın çıkayım deme Meg! O kapıdan dışarı çıkarsan sana evden çıkmama cezası veririm!
Ne franchis pas cette porte ou tu seras punie.
Kusura bakma. Biri kapıyı çaldığında üstümdekileri çıkarasım geliyor.
Désolé, J'enlève instinctivement mon tee-shirt a chaque fois que quelqu'un frappe a la porte.
Çıkarken kapıyı kapat. - İşinizi böldüğüm için özür dilerim Sherry.
Désolé d'avoir interrompu ta transaction, Sherry.
Bir yarayı sarmam gerek fakat iltihap kapıp kapmadığını bilmiyorum.
Je dois m'occuper d'une blessure, mais je ne sais pas si c'est infecté.
Arka kapı el yapımı napalm patlayıcısına bağlanmış.
La porte arrière était reliée à une grenade artisanale au napalm.
Onun kapısına en başta bunun için gitmiştik zaten.
C'est pour ça qu'on a été chez lui.
Kendime çıkış kapısı bırakmadım, haftalarca ihtiyaç duymadım da.
Il n'y avait pas de porte, et je n'en ai pas eu besoin pendant plusieurs semaines.
Bu seferki makarna değil ve bu kapıdan geçemeyecek kadar büyük.
Ce truc c'est pas des pâtes, et c'est trop gros pour passer par la porte.
Sırf bir komiserle çıkıyorsun diye milletin kapısını tekmelemek zorunda değilsin.
Le fait que tu sortes avec un capitaine de police ne veut pas dire que tu peux défoncer la porte des autres.
En sonunda, o kapıdan geçecek olan Vincent olacak, Bob değil.
A la fin, c'est Vincent qui passera cette porte, pas Bob.
Kapıya gelen ilk Amerikalıydı kendisi.
C'est le premier Américain a avoir passé la frontière.
Garip olan kapının kilitli olması.
C'est bizarre parce que la porte était verrouillée.
- Çıkış yolunda kapılar arkandan kilitlenecek. - Bak...
- Tu sais...
Kapınızı görene kadar lafın gelişi olduğunu sanıyordum.
Je croyais que c'était une façon de parler avant de le voir sur la porte.
- Kapı kilitli.
- C'est fermé.
Adamı kapı dışarı edip, kızına evden çıkmayı yasakladı.
Il l'a mis dehors et il a interdit à sa fille de sortir.
Sakın dışarı çıkma ve sakın kimseye kapıyı açma.
Tu ne sors pas et tu n'ouvres à personne.
Ve bu bayan artık New York şehrinde bir kapı görevlisi.
Et ça, mademoiselle, c'est digne de New York City.
Evimizin bulunduğu kata çıktığımda kapı açıktı.
Arrivé à notre étage, la porte était ouverte.
Sıradaki ne? Süpürülmemiş eroin şırıngalarıyla dolu kapı önü verandası?
C'est quoi la suite, un porche sans aiguilles usagées?
Hava geçirmez kapı içeri giriş çıkış için tek yol.
La porte du sas est la seule entrée ou sortie.
Tamam, kapıdan çıkıyorum.
Ok, j'arrive.
- Rüyanda gördüğün kapı bu mu?
C'est la porte que tu as vue en rêve?
Dur, dur. Kapının diğer tarafının patlamayla uçtuğu tarafa çıkmadığını nereden biliyoruz?
Comment sait-on que l'autre côté de cette porte n'est pas exposée à l'espace?
Hatıra odasına çık, bir tüfek al, kapıyı da kilitle.
Monte dans la salle des trophées, attrape un fusil, et verrouille la porte.
Resmi olarak seçildiğim an Bay Cobblepot yakalanana dek sokağa çıkma yasağı getirip Vuruş Kuvveti'nizin kapı kapı arama yapmasını emredeceğim.
Lors que j'aurai prêté serment, j'instaurerai un couvre-feu et j'ordonnerai à votre force d'attaque de commencer les recherches par porte-à-porte jusqu'à ce que M. Cobblepot soit appréhendé.
Ön kapıyı açan hayvanla sorunum var.
C'est le singe qui l'ouvre dont je pourrais me passer.
Kapıda hiç tabela filan göremeyince içeride ne oluyor merak ettim.
J'ai été voir, il n'y a aucune plaque à la porte. Je me demandais ce que c'était. Vous le savez?