Karışma Çeviri Fransızca
2,020 parallel translation
Buna karışma sen.
Occupe-toi de tes affaires.
Bölüm 12. Başkalarının hayatına karışma.
Chapitre 12 : ne jamais se mêler des affaires des autres.
- Karışma!
- Ne t'en mêle pas.
Sen karışma!
Ne t'en mêle pas!
- Sen bu işe karışma! - Rahat bırak onu!
- Toi, reste en dehors de ça!
Sen karışma bu işe!
- Laisse-la tranquille! - Monsieur Dagenais, mêlez-vous-en pas!
- Babam, karışma dedi. Öyle mi?
Mon père veut pas, je vous dis.
- Bu işe karışma! - Hayır.
T'en mêle pas!
Mala zarar verme, kavga, suça karışma.
Dégradations, bagarre, poursuites...
- Leah, sen karışma.
- T'en mêle pas.
Lütfen bir iyilik yap ve bu konuya karışma.
Wanda, rends-moi service. Ne t'en mêle pas.
Bak şimdi, arkadaşım sen karışma.
Ne vous mêlez pas de ça... l'ami.
Bekle. Karışma.
Laisse là!
Karışma ona.
Laisse là!
- Sakın karışma, tamam mı?
- Laisse tombé, ok?
O yüzden karışma, şıllık.
Ne t'en mêle pas, garce.
Karışma. İş bu.
Je m'occupe de nos affaires.
İşimize karışma topkek!
Mêle-toi de tes affaires!
- Sen buna karışma. - Kızları darmaduman edeceksin.
- Ne te mêle pas de ça.
Chris'den başkasını istemiyor, bu yüzden karışma.
Il ne veut que Chris alors reste en dehors de ça.
lanet olası topu bana ver gerisine karışma.
Tu me donnes le ballon et tu te tasses.
Baba, bak... Martha, sen karışma.
Martha, reste en dehors de ça.
Sen buna karışma lanet olası.
Te mêle pas de ça.
Bu işe karışma, Darlene!
T'en mêle pas!
Sen karışma Drayton!
HOMME : Ne t'en mêles pas, Drayton!
- İşe karışma. - Peki, anlaşıldı. Jayem tamam!
- Ne nous gênez pas.
Dave, ya benimle gel, yada bana karışma, tamam mı?
Dave, soit tu m'accompagnes, soit tu t'en mêles pas, OK?
Sen karışma.
Reste juste en dehors de ça.
- Sen karışma, Jack!
Reste en dehors de ça, Jack!
Sen buna karışma Jack!
Reste en dehors de ça, Jack!
- Sen karışma!
- Reste en dehors de ça!
- Karışma, bende diyorsun?
- Donc tu t'en occupes?
Hayatıma karışma. Tamam mı?
Reste hors de ma vie, d'accord?
Sen karışma, meraklı hergele.
Sale fouilleur de merde!
- Sorgulama için. - Sen karışma.
- Interroger Oliver.
Bence imkânsız. Sabine, sen karışma.
- Sabine, tu ne t'en mêles pas.
Sen karışma
Restez éloigné!
Karışma o zaman.
Alors te mèle pas de ça!
- Sen bana karışma. Çocuğu rahat bırak.
Laissez ce gamin tranquille.
- Sen karışma.
- Reste en dehors de ça.
- Bu işe karışma...
- Rien...
Resmen benim çalışma yöntemime karışıyorsun ve ben bunu kabul etmem.
Tu gênes mon enquête. Je te l'interdis.
Karışma.
Tu te mêles de ce qui te regarde pas.
Muhtemelen ani bir tartışma çıkar.
Potentiel de dispute immédiate.
Sen buna karışma.
- Mais rien, je les emmène en voyage. Ne t'en mêle pas.
Mackey ile işin bitti. Artık bu işe karışma.
Ne vous occupez plus de Mackey.
- İşe karışma.
- Très bien.
İşe biraz alkol karışınca, belki de nasıl bölüşecekleri konusunda... -... bir tartışma başlıyor.
Avec un peu d'alcool, et une dispute qui éclate entre eux, ils finissent par se partager le butin, quand ils le trouvent.
Tatlım, karışma bu işe.
Baby, laisse faire.
Galiba çalışma koşulları iyileşip Xeno hapisten çıkarılırsa, o mühürleri bulabiliriz.
Si les conditions de travail s'améliorent, et que Xeno sort de prison, on devrait pouvoir retrouver ces joints.
Bu işe karışma.
- Ne vous en mêlez pas.