Kağıt Çeviri Fransızca
6,297 parallel translation
Bizim sadece bazı hesapları hacklemiş gibi görülebiceğimiz kağıt izlerine ihtiyacımız var.
On a juste besoin de papiers faisant croire que certains comptes ont été piratés.
Burada kağıt!
Ici le journal!
Kağıt!
Journal!
Kağıt burada!
Obtenez votre journal ici!
Kağıt olsun!
Achetez le journal!
- Kağıt paralara işaret koyma.
Je marque les billets.
Mike, kağıt paraları işaretleme işi verdi.
Mike nous a demandé de marquer les billets.
Büro işleri işte, bilirsiniz. - Kağıt işleri veya öyle şeyleri halletmek.
Juste un travail administratif, et, vous savez, remplir des papiers, et des trucs.
- Kağıt işleri sorun olmaz.
Des papiers cela devrait être parfait.
Ayak sesleri, öksürük, kağıt hışırtıları.
Des bruits de pas, une toux, brassage de papiers...
Yoksa kağıt parçalarıyla ne işim olur?
Qu'est-ce que je vais faire avec tout ces morceaux de papier, hein?
Sanırım yeşil kağıt üstündeki beyaz başkanların.. ... bizi hasta eden her şeyi iyileştirebilirler diye düşünüyordu.
Je crois qu'il s'imaginait que les présidents blancs sur le papier vert allaient nous guérir de tout.
Kağıt-Kesiği Gizli Saldırısı!
Attaque secrète "Coupe-papier"!
Durmadan kağıt parçalayan ve ailesinin kağıt parçalamasını bıraktırmak için her türlü doktora götürdüğü bir çocuğun hikâyesi var.
C'est l'histoire d'un garçon qui déchire sans cesse du papier. Ses parents vont voir tous les spécialistes pour qu'il arrête.
Vay canına. "Kıyafetler ve saç üzerine bir kağıt parçası" dediğin şeyi okumanı sağladığına göre Margaux seni bayağı etkilemiş olmalı.
Margaux a dû faire assez effet pour vous inciter à lire ce que vous appeliez, "un chiffon de rien à part des robes et des cheveux."
Kağıt iyice hassaslaşmış.
Ce papier est... fragile.
Kağıt havlu falan istiyor musunuz?
Vous voulez un essuie-tout?
En iyi fikir 50 kağıt alır.
La meilleure idée gagne 50 dollars.
Aslında bir kağıt fabrikasıydı. Ama gerçek bir kağıt fabrikası değil.
dans une entreprise de papeterie qui n'en est pas vraiment une.
Duvarınızdaki tüm o diplomalara bakıyorum da benden çok daha zekisiniz. Ama tekrar düşününce onlar yalnızca kağıt, insan değil.
Selon tous ces diplômes accrochés aux murs, vous êtes beaucoup plus intelligente que moi, mais encore une fois ce ne sont que des papiers, pas des gens.
Ben kağıt kalem alıp araştırma için bunların bir kısmını not edeceğim.
Je vais chercher un stylo, prendre des notes pour la recherche.
Bu kağıt Pan'a aitti.
Ce parchemin est à Peter Pan.
Yeni mürekkep, başka kağıt hamuru falan? Hayır, yıllardır aynı şeyleri kullanıyoruz.
On procède de la même façon depuis des années.
Ver şunu! Kağıt işlerini severim.
J'adore la paperasse.
Kağıt üzerinde sayı kazanmanı bekliyordum.
Je t'attendais pour avoir des points d'avance.
Bu kapıya bir kağıt asmanı istiyorum.
Je vais avoir besoin que tu te postes à cette porte.
Bana bi'20 kağıt versene.
Donne-moi 20 dollars.
- 20 kağıt verebilir misin bana?
- Je peux avoir 20 dollars?
Sırf "kızsal meseleler" dediği için Erica'ya 20 kağıt veriyorsun.
Tu donnes 20 dollars à Erica juste parce qu'elle dit "trucs de filles"?
- Kağıt mı?
- Des papiers?
İmzalamam gereken bir kaç kağıt var.
J'ai des papiers à te faire signer.
Yeminli ifadeyi günün sonuna kadar imzalat yoksa o rozet kağıt ağırlığı olur.
Si ce n'est pas signé, d'içi la fin de la journée, votre badge finit à la poubelle.
Sigorta şirketi bu kağıt hakkında aradı yine.
L'assurance a encore appellé à propos de cette lettre.
Tamam, kağıt çantalar yok.
Okay, pas de sacs en papier.
Bununla işin bitince bana 5 kağıt vermen gerek.
Quand tu auras finis avec ça, j'ai besoin de 5 dollars.
- Haftada 7 kağıt geri ödeme isterim.
- J'en veux 7 dans une semaine.
Hadi kağıt oynayalım. - Millet. Millet.
Les gars.
Kağıt ev gibiler.
C'est comme un château de cartes.
Bu masadaki kağıt parçaları imzanızı bekliyor.
Sur cette table, des papiers attendent votre signature.
Kağıt işlerini hazırlatırım.
Je vais rédiger la paperasse.
Otomatik kağıt havlu makinesi beni insan olarak algılamıyor.
Aussi, le bidule automatique de serviettes en papier ne me reconnait pas comme humaine.
Şu an polis raporlarından kağıt uçak yapıyorsun.
Tu fais littéralement des avions en papier avec des rapports de police en ce moment même.
İnsanlara kağıt atmanın dışında mı?
Tu veux dire à part jeter des bouts de papiers sur les gens?
Aldığım belgelerinin yarısını direkt kağıt öğütücüsüne atıyorum. Sırf çok sıkıcılar diye.
La moitié des documents que je reçois vont direct à la déchiqueteuse parce qu'ils sont tellement ennuyants.
Yıl başında verilen derste neler yapılacağının yazılı olduğu bir kağıt parçası.
Tu sais, ce bout de papier qu'on te donne au début de l'année et qui te donne le programme des cours?
Sadece boş kağıt bulmalıyım.
Je dois juste trouver du papier blanc.
Bu evde düz beyaz bir kağıt bulmak ne kadar zor biliyor musun?
Sais-tu à quel point c'est dur de trouver du papier blanc dans cette maison?
Baba kağıt "beklenmedik" diyor.
Papa, ça dit "peu probable".
Bu kurbanın çantasındaki koruyucu kağıt mu?
C'est la pochette de protection qui vient du sac de la victime?
Karton, mum, kağıt balon.
Carton, bougie, ballon de papier.
Ve en sonunda çocuğu dünyanın en pahalı doktoruna... götürüyorlar ve doktor çocuğa dönüp, "Çocuk, eğer kağır parçalamayı bırakırsan ailen seni doktora götürmekten vazgeçecek." diyor.
Ils vont finalement voir le spécialiste le plus cher du monde, qui dit à l'enfant : "si tu arrêtes de déchirer du papier, tes parents arrêteront de t'emmener voir des médecins".