Kaın Çeviri Fransızca
1,064 parallel translation
Sadece suyla yıka. Burun kıllarını kesme.
Laissez pousser les poils de vos narines et de vos oreilles.
- Ka...!
- La n...!
Yapacak çok işimiz var! Saçını tara, yüzünü yıka, ayakkabılarını cilala...
Il faut te laver les cheveux, le visage, cirer tes chaussures...
Ağzını bozma ve küfürlere kulaklarını tıka.
N'écoute pas les profanations.
Her gün ayaklarını yıka, her gece dua et.
Lave-toi les pieds, dis tes prières le soir. Très bien.
Tıka basa yemenin bir anlamı yok. Ben mutfakta suflemin yumurtalarını çırparken yiyeceğim.
Je vais manger le mien... en battant mes blancs pour le soufflé.
Git ağzını yıka.
François, ma femme est une hystérique! Vas te rincer la bouche.
Kırmızı tabağın içinde parmağını yıka, bir mendil al... parmağını sil ve orada bekle.
Passez votre pouce dans la cuvette, prenez une serviette... nettoyez votre doigt et restez là.
1556 yılının nisan ayında... Ming imparatoru Ka Zhun'nın... 35'inci yılında
35e année de l'empereur Ka Zhun des Ming, 1556 après J.C., beaucoup de fonctionnaires étaient corrompus.
Fransa'da iş yapmamış, sabıka kaydı bulunmayan biri olmalı.
Quelqu'un qui n'a jamais travaillé en France, inconnu de la police.
Corsaro'nun sabıka kaydını aldım.
J'ai l'extrait de casier de Corsaro.
Sadece hedefteki kişinin telefon numarasını tuşlayın son numaradan önce bekleyin mızıka tonunu telefona doğru üfleyin ve sonra da son numarayı tuşlayın.
Composez le numéro du sujet visé, et avant le dernier chiffre, soufflez dans le combiné avec l'harmonica, et composez le dernier chiffre.
Beni yıka ve yanımda bulacağın kefene beni sar.
Lave-moi, enroule-moi dans le linceul qui sera là, et enterre-moi.
Sabıka kaydınız burada.
J'ai vos dossiers.
Tıka basa yemeden kalkacaksınız sofradan.
Ne quitte jamais la table sans rester sur ta faim.
Bu gördüğün yığın senin sabıka dosyan.
Ce petit tas de rien du tout, c'est ton dossier!
Evet, sabıka kaydını da kontrol et.
- Il vaut mieux. - J'appelle.
Yüzünü yıka, yoksa yastığın boydan boya gülücükle kaplanır.
On ne va pas l'oublier, hein? Et lave-toi la figure, sinon il y aura des sourires sur l'oreiller.
Ama yüzünü yıka ve saçını tara.
Mais débarbouille-toi et brosse-toi les cheveux.
Eşinin dediğine göre, sen orkestranın başındayken mekan tıka basa dolarmış.
Votre femme m'a dit qu'avec le groupe, vous cassiez la baraque,
Sen çıka gelmeden çok önce Cathy'ye yamanmamaya karar vermiştim.
Bien avant que vous n'arriviez... j'avais décidé de ne pas m'infliger sur Cathy.
" Yirmi yaşındaydın, salon tıka basa doluydu,
"Tu avais 20 ans. " La salle était bondée.
Ola Mae, şu kutsal suyu al... mutfağı ve Bayan Nell'in odasını yıka.
Ola Mae, prend cette eau bénite et nettoie la cuisine et la chambre de Mlle Nell.
- Kulaklarını, durmamı istediğinde tıka.
Vous les boucherez quand vous voudrez que je m'arrête!
Ağzını sabunla yıka!
Modère tes propos!
TV reklamlarımda oynarsan yaşarsın yoksa tıka basa kurşun dolarsın.
Feras-tu mes publicités télévisées vivant ou empaillé?
- Peter'i Bay Krafft ile tanıştırdınız mı... ya da çağrıldığı şekliyle "Ka" ile?
Et vous avez ménagé celle d'Egermann et de Katarina Krafft, ou "Ka", comme on l'appelait.
Adın ne? - Ka.
- Comment tu t'appelles?
Bugün midelerini tıka basa doldursan bile yarın her şeye baştan başlarlar.
Si aujourd'hui on les gave, demain elles en redemandent.
Yarın gece sinema tıka basa dolacak.
Mon cinéma sera plein demain.
Rachael bir deney, baºka bir ºey degil.
Rachael n'est qu'un modêle expérimental.
Peki senin o sabıka kaydınla, iyi bir O ve A leveli ve düzgün bir saç tıraşı olan bir delikanlı karşısında ne kadar şansın var?
Alors, avec tes antécédents, combien de chances d'avoir un boulot, contre un gars diplômé et coiffé décemment?
Her zaman baºka bir erkek olmayacak derdi.
Elle disait toujours qu'il n'y aurait personne d'autre.
- Sabıka kaydın var mı? - Hayır. - Ailende zihinsel hastalık var mı?
Vous avez un casier judiciaire?
Ka-Laa'yı kurtardığın için teşekkür ederiz.
Merci d'avoir sauvé Ka-Laa.
Sana ve Ka-Laa'ya teşekkür etmeliyim, ama benimle gelmenize gerek yok.
Je dois vous et Ka-Laa merci, mais il n'y a pas besoin que vous me accompagner.
Oh, evet. ve yeni dostların Pag ve Ka-Laa'nın bile kaydı var.
Oh oui. Et même a un dossier de vos nouveaux amis, Pag et Ka-Laa.
Eşiniz olan mükemmel bir genetik yapısı olan... Ka-Laa ile birlikte, yeni bir yarışın atası olacaksınız.
Vous êtes comme l'ancêtre d'une nouvelle course... en collaboration avec Ka-Laa, cette femme génétiquement parfait qui est votre compagnon.
Tıka basa doldum.
Je n'en peux plus.
Sadece yıka biraz ovala ve kesme tahtasının üzerine koy.
Lave-les, tu les grattes un peu et tu les poses.
Efsane diyor ki, yıllar önce, yüz yılın başlangıcında gezgin bir Çingene kumpanyası varmış ve yanlarında kötü bir mısır kralı olan Ra Amin Ka'nın gerçek mumyası.
La légende dit qu'il y a des années, vers le début du siècle... il y avait une fête foraine, et ces bohémiens avaient une vraie momie. Un roi égyptien maléfique appelé Ra Amin Ka.
O yaz Ra Amin Ka'nın ziyaretinin bedelini ödedik.
Cet été-là... Ra Amin Ka nous a rendu visite.
Bay Forrester'ın sabıka kaydı yok.
Le casier de M. Forrester est vierge.
Ka-kui'nin bir kadına hakim olamaması gibi kusurlar. Biz daha mekana girmeden, herkes kadının çığlığını duymuştu bile.
Quand on est arrivés à l'échoppe, la secrétaire s'est mise à brailler.
- Ka-kui, Sen sözcümüz olacaksın.
Ka-kui, c'est toi qui parleras.
Chan Ka-kui sonsuza dek ortadan kaybolmasını istiyorum.
Je veux me débarrasser définitivement du super-héros.
Ka-kui Müfettiş Man'a ateş etmedi.
Il n'a pas pu faire ça.
İnsanların polis cinayet işler ve yoluna devam eder diye düşünmesini istemiyorum. Bir şeyin üstünü kapatmıyoruz!
Je n'ai rien contre Ka-kui mais je ne veux pas qu'on pense que les policiers sont au-dessus des lois.
Ka-kui, sakın yapma!
Ka-kui, ne fais pas ça.
Sabıka kaydına bakınca, Garret'ın suç ortağı olması mümkün.
Vu son casier, il aurait pu être le complice de Garret.
Daha kötüsü sen ve bu kadın... Midenizi o tatlı şeylerle tıka basa doldurdunuz..
Encore pire, tu te gaves de bonbons avec cette femme.