Klara Çeviri Fransızca
3,621 parallel translation
Bu sosisli sarmaları sosiscikli sarmacıklara çeviriyorum.
Pauvres roulés à la saucisse.
Yarıklara baktır.
Occupe-toi de ces blessures.
Bana sorarsan, George Altman sazlıklara inişini yaptı.
Si tu me le demandes, George Altman a atterrit dans les hautes herbes.
- Yaratıklara vurmamamız lazım, şaşkın!
Nous ne sommes pas supposés tirer sur les créatures, idiot!
Tanıdıklara bir sorarım.
Je peux me renseigner.
Kafasındaki kırıklara göre tabanca gibi küt bir nesneyle dövüldüğü anlaşılıyor.
La fracture du crâne suggère qu'il a été battu avec un objet contondant, comme une arme.
- N'aber? - Sen çalılıklara doğru gideceksin.
- Va vers les arbres.
- Çalılıklara, evet.
- T'es malin.
Ne olmuş, bıyıklara? O Çinli piçi tanıyorum.
Je le connais, ce connard de chinois.
Senin oğlanın yaptığı saçmalıklara benzemiyor.
Ça dépasse ton crétin de gosse.
Senin oğlanın yaptığı saçmalıklara benzemiyor.
On ne dirait pas que ton fils soit du genre stupide.
Pete, şu yanıklara baksana.
Pete, regarde ces traces de brûlures.
Her şey güzel olacak. Yani bundan daha büyük kalabalıklara söyledin sen.
je veux dire, tu as déjà chanter en face de de plus grosses foules que ça.
Bu bağcıklara ihtiyacın yok! Tamam mı?
Tu n'as pas besoin de ces lacets!
Kasıklara!
- Entrejambe. - Oh, merde!
Üç hafta önce, Jefferson Caddesi'ndeki tüm ışıklara yeşildeyken denk geldim. Bahsetmeden duramadım.
J'ai eu zéro feu rouge sur Jefferson, je l'ai dit à tout le monde.
Evet, her zaman saçmalıklara alışkındım zaten.
Je sais. C'est vrai, j'ai toujours été bon en connerie.
Işıklara kısa devre yaptırmadan önce tıkanıklığı açmanın bir hilesi var.
Il y a un truc a déboucher avant que ça ne fasse sauter la lumière.
Senin kahve içelim mesajını aldım, zaten şehirdeydim ve... Tanrım, bu yastıklara bayılırım!
J'ai eu ton message pour se rencontrer autour d'un café et j'étais déjà en ville et, mon Dieu, j'adore ces oreillers!
Ama bu arada, Charleston için hazırlıklara devam etmeliyiz.
Mais, en même temps on continue de se préparer pour Charleston.
Sarhoş olsaydı büyük ihtimalle çalılıklara dalardı.
Saoul, il aurait terminé dans les buissons là-bas.
Ölümü, diğer dört genç kadının ölümü ile ilişkili bulunan Mary Lawrence vakasında henüz hiç bir tutuklama bulunmuyor. Emniyet, bilgi verebilecek ve soruşturmaya yardımcı olabilecek tüm tanıklara başvuruyor.
* La police n'a toujours pas arrêté * de suspect pour le meurtre de Mary Lawrence, * qui semble lié aux 4 autres meurtres de jeunes femmes.
Bu yaratıklara olan şefkatinizin benim için anlamını ifade bile edemem.
Votre compassion pour ces créatures est très importante pour moi.
Kimyasal yanıklara benziyor.
Celle-là ressemblent à des brûlures chimiques.
Öyle olsa iyi olur yoksa o saçmalıklara karışmam.
Très bien, parce que je ne prends pas ces bêtises.
Teşhisi çok zordur çünkü semptomları diğer hastalıklara benzer.
Et c'est incroyablement difficile à diagnostiquer, car ça mime d'autres maladies.
Kurnazlıklara vaktimiz yok.
Soit vous attrapez une rame soit vous foutez le camp du bateau. Nous n'avons pas le temps de faire quoi que ce soit joli.
Bu saçmalıklara başlama şimdi.
Donc, ne commence pas avec tes conneries.
Işıklara 50 dolar harcadık...
- On a dépensé 40 euros de paillettes...
Tabii sen çoktan hazırlıklara başlamadıysan, Jane.
Enfin, sauf si t'as déjà commencé à préparer quelque chose, Jane.
Hazırlıklara çoktan başladım... İki hafta önceden.
J'ai déjà commencé à préparer Thanksgiving deux semaines à l'avance.
Haklısın, ama diğer taraftan osteoporoz, büyüme hormonu azlığı kanser gibi hastalıklara çare de olabilir.
Vrai, mais d'un autre côté, cela pourrait conduire à des traitements pour l'ostéoporose et le déficit en hormones de croissance, cancer.
Fakat eltaraklarındaki kırıklara başka şeyler neden olmuş.
Mais quelque chose d'autre à provoqué la fracture des métacarpes.
Uçak batıyor, o yüzden herkesin kayıklara binmesini istiyorum.
L'avion coule, donc je vous demande d'utiliser le toboggan gonflable.
"Baksana ufaklık, gel de seni çalılıklara götüreyim de lolipop niyetine sikimi yalarsın."
Tu veux venir avec moi dans les buissons Et lécher ma sucette en forme de bite? "
Onlar da geçen sene senin yaptığının aynısını yapıyorlar. Yaptıklarını düzeltmeleri için azınlıklara terör estiriyorlar.
Ils font ce que tu faisais l'année dernière, terroriser les riches pour qu'ils réparent ce qu'ils ont fait.
Hadi ama bugünkü maskaralıklara bir yenisini daha eklemeyelim.
S'il te plaît, ne mettons pas plus de signification excessive à la mascarade d'aujourd'hui.
Sigaranın zararlarını bilmiyor musunuz kanser ve başka hastalıklara yol açar?
Fumer peut causer des cancers des poumons et d'autres maladies.
Balıklara ne diyorsunuz?
Poisson?
Stres seni hastalıklara sürüklüyorsa, belki de görmezden gelmelisin.
Si le stress te conduit à l'anorexie nerveuse, peut-être tu devrais l'annuler.
Ne zaman yemeğe gelsek, annen bulaşıklara yardım etmemi istemiyor. Seninle bir ilgisi yok.
A chaque fois qu'on dîne ici, ta mère refuse de me laisser faire la vaisselle.
Sen yeşil çayırlıklara gitmeden önce mükemmel bir veda olacak bu.
C'est un envoi parfait avant que vous vous dirigiez vers des pâturages plus verts où que vous alliez.
Filmi siktir et, kenara çekelim ve raylı sistemin altında yapalım, benim torpido gözünde, lezzetli atıştırmalıklara ayrılmış bir bölümüm var.
On peut sauter le ciné, se garer et le faire de suite, puis partager un Kit Kat, y en a dans la boîte à gants.
Şirketinizin bütün bu saçmalıklara karşı beni koruyacağını sanıyordum.
Eh bien, je pensais que votre société me protégeait contre toute ces conneries.
Bu sabah gelmedin. Kayalıklara.
Tu n'es pas venu ce matin, aux falaises.
Hiç bitmeyen geceye, küflü yastıklara, farelere ve kendi pisliğinle dolu bir kovayla yaşamaya alıştıktan sonra...
Une fois qu'on s'habitue à l'obscurité permanente, aux rats, aux oreillers moisis, et vivre avec un seau de ces propres... - Merlin.
Muayenehane muhtemelen göz iltihabı... olanlar, bitlenenler ve sen söyle... diğer bulaşıcı ve et-yiyen hastalıklara yakalanmışlarla doludur.
Le cabinet regorge probablement de conjonctivites, de poux, de maladies contagieuses dévoreuses de chair.
Şu sıyrıklara bir bak.
Regardez ces abrasions.
Farklılıklara saygı duymalıyız.
... Tempérer notre séparation.
Bu saçmalıklara ayıracak vaktim yok George.
Je n'ai pas le temps pour ces bêtises, George.
Benim bu saçmalıklara ayıracak vaktim yok.
On n'a pas le temps.