English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Klas

Klas Çeviri Fransızca

1,263 parallel translation
- Çok klas hareketler, Homer. - Evet.
- C'est tout un lancer, Homer.
Pressboard Eyaleti'nin en klas yerinin en şık sokağı.
La rue la plus chicos du coin le plus classe du domaine.
Detektif açıklasın daha iyi.
Je préfère que le détective nous le dise.
Çok klas.
Très classe!
Daha klas bir şeyler al. Tır falan? ...
Tu parles, prends-toi un truc classe.
Veya benim bir klasım var senin yok. İstediğini seç.
Ou j'ai de la classe, pas toi.
Benim klasım var, senin yok.
J'ai de la classe, pas toi.
Senin gibi klas olmalıyım Lou.
Je veux faire... classe, comme toi.
Bunun için klasın olmalı, karides satmaya benzemez.
II faut être doué pour ça. C'est pas comme vendre des crevettes.
O çocuk klas olmadığı gibi, bir de kör.
Il manque de classe, et en plus il est aveugle.
O zaman izin ver bana Elliot açıklasın.
Je veux qu'Elliot m'explique.
Aradığım herşey sende var ve bunları daha önce hiçbir kadında bulamadım beyin, zevk, klas olma ve çok, çok, çok seksisin.
Tu as toutes les qualités que je recherche... et que je n'avais trouvées réunies chez une femme... intelligence, goût, classe... et tu es très, très sexy.
Siz, çift, klas sahibi.
Vous, couple distingué.
Klas bir şekilde ayrılmaya çalışıyordum, geri zekalı.
J'essayais de partir avec un peu de classe, bande d'andouilles.
Biri bunu bana açıklasın.
Que signifient ces outrages?
Diğeriyse, daha uygun bir kelime bulamadığıma göre klas diyebilir miyiz?
Ensuite... faute d'un meilleur terme, disons... Ia classe?
- Senin klasında olmadığımı sanma.
- Je ne suis pas à votre niveau.
Bak işte bu çok klas bir parfüm.
C'est la classe.
Bir oyunun seçmeleri var ve ben de klas, nazik, Avrupalı bir adam rolüne hazırlanıyorum.
C'est pour une pièce. Je me présente pour le rôle d'un gentleman de la jet set.
Eğer biraz klas biriyse buralardan çeker gider.
Si Big avait de la classe, il déménagerait. J'étais là la première.
Burt Reynolds - klas hareket.
Quelle classe, ce Burt.
- Birkaç ikinci derece yanık. Ama birkaç birinci klas hamburger.
Quelques brûlures, mais des hamburgers supers.
Canımı sıkan, bizim klasımızın olmaması. Kendi adına konuş.
C'est notre manque de classe.
Klas, satın alamayacağın ve öyleymişsin gibi davranamayacağın bir şeydir.
La classe, ça s'imite pas et ça s'achète pas.
Şu serçe parmağımda onların toplamından daha fazla klas vardır be! Hayır.
J'en ai plus dans mon petit doigt qu'eux tous réunis.
Büyük gurur duydum. Başarabileceğimi düşündüğünüz bu.. İki gerzeği klas tiplere dönüştürmeyi başarmaktan mı söz ediyorsun?
Je suis flatté que vous me pensiez capable de filer de la classe à deux minables?
Klas için Rolls Royce keyif için Mercedes, ateşli araba sevişmeleri için Jaguar. Babamı fazla sevmezdim ama bu konuda haklıydı.
Mon père disait : "Rolls pour l'élégance, Mercedes pour le confort, mais Jaguar, c'est du sexe assuré."
Biri bana uçuş güvertesi göstergesinin neden ısının normalin üstünde olduğunu söylediğini açıklasın.
Dès que quelqu'un m'aura expliqué... pourquoi la température est au-dessus de la normale.
- Klas harika olduğunu düşünüyor.
Klas adore.
Senin ve karımın engelsiz insanlar olmanız çok güzel. Benim engellerim var ve onlarla çok mutluyum.
Klas, que ma femme et toi soyez si libres, sans barrières, c'est génial, mais moi, j'ai des barrières, et je m'en porte bien.
İyi Klas. - Ben de.
Je joue aussi!
Çünkü onların aksine bizim bir klasımız var.
Contrairement à elles on a de la classe.
Klas rol.
Une leçon de classe.
Her altı insandan birinin kendini klas zannettiğini okumuştum.
Un type sur six trouve qu'il assure.
Bu bir milyar kişinin klas olduğu anlamına mı geliyor?
Alors, des milliards de gens assurent? C'est impossible.
Hafızaları bulanıklaşıyor.
Leurs souvenirs sont flous.
Biraz karmaşıklaşıyor, değil mi?
ça se complique un peu, tu trouves pas?
Bazen, Martin, çok yorulduğunda, her şey bulanıklaşır.
Parfois... quand on est très fatigué, tout s'embrouille.
Etraf giderek karanlıklaşıyor.
Il fait de plus en plus noir.
Bazen hatırlıyorum ama sonra bulanıklaşıyor.
Parfois, oui. Et après, tout s'efface dans ma tête.
Fakat bunu takınca, herşey bulanıklaşır.
Je ne pourrais jamais tirer sur quelqu'un.
Bazen adamımızın tamamı bulanıklaşır.
Ou bien son image est complètement floue.
Burası kalabalıklaşıyor.
Il y a trop de monde ici.
kendini kurbanın yerine koyma dünyaya kurbanın gözlerinden bakmaya başlama bir çok vakada zihin bulanıklaşır kurban sen olmaya başlar, ve sen artık bir kurbansındır
On s'identifie à la victime au point de voir le monde à travers ses yeux. Dans les cas graves, on ne fait plus la distinction entre la victime et soi.
Buna değer. Ona dokunursam görüşüm bulanıklaşıyor.
Quand je la touche, ma vision devient floue.
Ve olay daha karmaşıklaşır, dostum.
Et l'intrigue s'épaissit, mon ami.
Ve entrika karmaşıklaşır.
Les choses se compliquent.
Zihnim artık gitgide daha bulanıklaşıyor.
Mon esprit est de moins en moins clair.
İstersen uzatayım. Oldukça kıvırcıklaşıyor.
Je peux laisser repousser, je peux me faire une vraie tignasse.
Ve Klas. Ve Signe ve Sigvard.
Klas...
Klas olan benim. Klas?
Tu assures?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]