English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Koz

Koz Çeviri Fransızca

948 parallel translation
Koz.
Atout.
Şantaj için birilerine koz verme alışkanlığım yoktur bay Marlowe.
Je ne me prête pas au chantage.
- Elimde koz olmadan oynamayı severim. İddiamız geçerlidir.
Ça me tente de jouer.
- İki, koz değil.
- Deux sans atout.
Pas. - Üç, koz değil.
- Trois sans atout.
Sana, elinde kuvvetli bir koz varmış gibi gelebilir. Ancak - ki önemli bir ancak - .. tesadüfen, elimde, senin varlığından bile haberdar olmadığın bir kart var.
Tu as cru jouer une bonne carte... mais il se trouve que j'en ai une qui est bien plus forte.
Ona koz vermiş olursun.
Elle ne se trahira pas.
Ama koz yok ki.
Elle sera obligée.
- Üç, koz yok.
- Trois sans atout.
Bir koz.
Un as...... dans le trou.
Onlarla konuşana dek bekle. Bu büyük bir koz.
Je vais tout raconter au comité.
- Bana koz olarak kullanmayın.
Vous m'en voulez?
Sevgili Julia, elinde iyi bir koz olan birini bilecek kadar briç masalarında yeterince vakit geçirdim.
Ma chère JuIia, j'ai disputé suffisamment de parties de bridge pour savoir quand quelqu'un a un atout en main.
Kocasını elinde tutmak için bebeği koz olarak kullanmak istemedi.
Pour un homme comme pour une femme, il est abject d'utiliser un bébé pour piéger l'autre.
Hem de kötü. Çünkü ellerinde bir koz var Smith.
Ils vous tiennent.
Ellerine koz verirsen bizi kanun kaçağı ilan ederler.
Il pourrait faire de nous des hors-la-loi.
Tamam beyler. Yanlış hatırlamıyorsam hâlâ koz kupaydı?
Nous en étions à atout trèfle.
- Sanırım koz maça.
Atout pique.
"Sanırım koz maça." Sevgili Algernon, gerçekten.
"Atout pique"? Oh, prout, ma chère!
Oğlunuz bu insanların tuttuğu bir koz. Şu an için kesinlikle güvende.
Votre fils est un atout pour ces gens.
Bunları okuyabilseydin koz oynamazdım.
J'aurais pu annoncer sans atout.
Kız kardeşinin lisesine bir gözetim ekibi yollayalım. Adam, ablayı tehdit ederse kız kardeşi koz olarak kullanabilir.
Surveillons la petite... pour qu'il ne puisse pas s'en servir contre l'aînée.
Koz Pik.
Pique.
Bence şimdi bana koz verecekler.
Je leur ferai jouer la partie à ma façon.
Onun eline koz vermişsin.
Elle va s'empresser d'envoyer les faire-part!
Bu düşmanlarımızın eline geçen güzel bir koz olur.
Il pourrait devenir une arme dans les mains de nos ennemis.
Ah, Verla, elinde hiç koz yok.
Verla, pas du sans atout.
Ama sen... Seni korudu, çünkü seni bana koz olarak kullanıyorlardı.
Parce que tu étais son seul moyen de faire pression sur moi.
Sanıkların eline koz veriyorsunuz.
Vous laissez aux suspects la possibilité de se créer un alibi.
Belki şaşıracaksın Picton, ama bu meydanı bir yıl önce gördüm ve koz olarak sakladım.
Vous serez surpris de savoir que j'ai parcouru ce champ il y a un an - - et je l'ai soigneusement gardé par devers moi.
Alman İmparatoru'na karşı savaşta bir koz.
Un as de guerre.
Sandalyeyi düzeltmesi koz papazı anlamına gelirdi.
Ranger une chaise signifiait, as, roi...
Gerekli olduğunu düşündüğün her şeyi yapma yetkin olacak ama sessiz ve güzlice. Aksi takdirde içerideki muhalefete koz verebilirsin.
Vous aurez autorité de faire tout ce que vous croyez nécessaire... mais discrètement... sinon, on pourra penser qu'il y a de l'opposition à l'intérieur.
Öyleyse dikkat et, eline bir koz verme.
Prends garde qu'elle n'en trouve.
Morfinle ilgili bilgi alana kadar Onu koz olarak kullanmak istemiş.
Il voulait simplement l'utiliser... afin de savoir pour la morphine.
Ama biz onlara koz vermek istemiyoruz.
Nous ne voulons pas leur en donner une.
Hey, Rat, o montu son koz olarak kullanmalısın.
Hé, Rat, tu dois retirer cette veste.
En azından elimizde bir koz olacak.
Mais au moins on a un moyen de pression.
Lütfen ellerine koz vermeyin.
S'il vous plait ne jouez pas leur jeu.
Ve kızıda, işte bu yüzden istiyorlar, koz olarak kullanmak için.
Ils veulent la fille pour marchander.
Saldırıya geçmeleri için koz vermeyelim ellerine.
Moment clé pour ce fief. Bouger leur fournirait prétexte!
Kaz-man. İşte bu, bebek.
Salut, koz-mique!
Kendine geliyorsun, kazmonaut.
Tu y viens, koz-monaute!
Ellerine, tarikatımızdaki çömez bir papazın, herkesin ortasında onlardan birini aşağılamasından daha iyi ne gibi bir koz verebiliriz ki?
- Quel prétexte pour eux : l'un des nôtres, fût-ce un novice, les insulte publiquement.
Ne koz ama.
C'est un cas, tu sais!
Önce yapmayacaklardı, Howie, ama elimde bir koz vardı :
Pas au début, Howie, mais j'avais un atout en réserve :
- Koz'dan telefon geldi.
- J'ai reçu un appel de Koz.
Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi..... ve ölen her bir köz parçası dövüp işliyordu yer döşemesine ruhunu.
Distinctement je me souviens que c'était dans le glacial décembre Et chaque tison brodait à son tour le plancher du reflet de son agonie
Ölülerin ruhları için köz üzerinde yalınayak yürüyenleri bilir misin?
Tu vois ceux qui marchent nu-pieds sur des braises pour brûler les Esprits de la Mort?
Bakalım, koz oynadı... Nereye gidiyorsun?
Il a coupé.
Kozmonot.
- C'est ça, koz-monaute!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]