Krypton Çeviri Fransızca
505 parallel translation
Oksijen-nitrojen atmosferi, biraz kripton, argon, neon.
Atmosphère d'azote et d'oxygène, présence de krypton, d'argon, de néon.
Kabul edilebilir seviyede argon, neon ve kripton izi var.
Résidus d'argon, de néon, de krypton, en quantité acceptable.
Ursa adlı bu kadın, sapkınlıkları ve insanoğluna duyduğu nedensiz nefretle, Kripton gezegenindeki çocukları bile tehlikeye atmıştır.
Sur la femme Ursa... dont les perversions et la haine de l'humanité... ont menacé jusqu'aux enfants de la planète Krypton.
Son olarak da General Zod. Bir zamanlar bu Konsey'in güvendiği Kripton gezegeninin savunmasını emanet ettiği adam. Bu kasıtlı darbenin mimarı ve kendisini tek hakim ilan ederek gezegenimizde yeni bir düzen kurmak için sinsice planlar yapan hain.
Enfin sur le Général Zod... jadis membre honoré de ce Conseil... chargé d'assurer la défense de la planète Krypton... aujourd'hui instigateur de cet odieux complot... visant à nous imposer un ordre nouveau... et sa dictature personnelle.
Jor-El, sen Kriptondaki en büyük bilim adamlarındansın.
Jor-El, tu es l'un des plus grands scientifiques de Krypton.
Sana söylüyorum, Kripton sadece yörünge değiştiriyor.
Krypton modifie simplement son orbite.
Ne ben, ne de karım Kripton'u terk etmeyeceğiz.
Ni moi... ni mon épouse, ne quitterons Krypton.
Kripton gezegeninden sağ kalan bir sen varsın.
Tu es l'unique survivant de la planète Krypton.
Bu alev alev yanan karmaşıklık, senin kendi galaksinin kıyısı. Burayı geçince kırmızı Kripton güneşinin bölgesine gireceğiz. Senin gücünün asıl kaynağı ve bizim akıbetimizin nedeni.
Traversant le tourbillon de feu qui borde ta galaxie... voici le soleil rouge de Krypton... source de ta force nourricière... et cause de notre destruction.
Burası Kripton gezegeni oğlum.
La planète Krypton, mon fils.
Bu herkesin başına gelir, Kripton'dakilerin bile.
C'est un défaut très répandu, même sur Krypton.
Doğruyu söylemek gerekirse başka bir galaksiden.
D'une autre galaxie. D'une planète nommée Krypton.
Cripton! Yazılışı C-r-i...
Krypton, ça s'écrit C-R-I.
Hayır, Kripton, K-r-i-p-t-o-n.
Non, en fait c'est Krypton. K-R-Y-P-T-O-N.
Röportajda, Kripton gezegeninin 1948 yılında patladığını söylüyor.
Il dit dans son interview que la planète Krypton... explosa en 1948.
Patlayan Kripton gezegeninin parçaları uzaya yayılır.
Des fragments de Krypton ont été... projetés dans l'espace.
Bunların içinde en parlak olanı bir zamanlar Kripton'du.
Il était une fois, le plus brillante de toutes était Krypton.
Kripton.
Krypton.
Yaşayan insanlar geride kendi nesillerinden bir canlı bırakmak amacıyla bir roket yaparak Kripton'un reisinin yeni doğan oğlunu bu roketle uzaya fırlattılar.
Les gens de Krypton, pour laisser une trace de leurs espèces, ont envoyer une fusée dans l'espace avec à bord le fils nouveau-né de leur leader.
[PATLAMA SESİ] Ben Kripton'un reisi Süpermen'im.
Je suis Superman, le leader de Krypton.
Ama onları kötü yollarda kullanırsan Kripton'un bütün laneti başına yağar.
Mais si tu les utilises avec malveillance, la malédiction de Krypton s'abattera sur toi
Seni yeryüzünde ancak Kripton taşını elinde bulunduran insan mağlup edebilir.
Seul celui qui détient la pierre Krypton peut te vaincre.
Profesör Çetin El yaptığı basın toplantısında bu güne kadar yeryüzünde eşine rastlanmamış bir meteor taşı bulduklarını ve bu taşın 7 ışık yılı önce parçalanan Kripton gezegeninden dünyamıza düşmüş olabileceğini açıkladı.
Le Professeur El Hetin a expliqué, dans sa conférence de presse, ce qu'ils ont trouvé une météorite unique et cette pierre aurait pu tomber sur la Terre à partir de la planète Krypton qui a été désintégrée il y a 7 années lumière.
Benim ülkem Kripton'du ve bahsedilen taş kuvvetimi, cesaretimi ve süratimi her şeyimi etkisiz hale getirir.
Je viens de Krypton et la pierre en question va anéantir mon pouvoir, mon courage, ma vitesse, tout ce qu'il y a en moi.
Bundan yedi ışık yılı evvel kaybolan ülkem Kripton'u aramaya gideceğim.
Je vais aller chercher mon pays Krypton qui a disparu il y a sept années lumières.
Kripton veri bankası, eğitim kristali no 308.
Banque Mnémonique de Krypton. Cristal pédagogique 308.
Kripton arşivlerinin sorumlusu olarak... gezegenimizle ilgili en karanlık hikayeyi sana anlatmak bana düşer.
Gardienne des Archives de Krypton, je te parlerai de l'épisode le plus sombre de notre histoire.
Kripton'da bu kötü adamları kontrol edemedik.
Sur Krypton ces rebelles étaient incontrôlables.
Tepedeki yuvarlak şeyi sevdim. Kırmızı Kripton güneşi gibi parlıyor.
J'aime ce globe rouge comme le soleil de Krypton.
Bu kristal odada Kripton'un kırmızı güneşinin ışınları var.
Cette cage de cristal renferme les rayons du soleil de Krypton.
Süpermen'in gezegeninden :
Ça vient de la planète de Superman. Krypton.
Kripton. Kripton nerede?
Où est Krypton?
Yani tek yapmamız gereken Kripton'un eski yerini bulmak.
Localisons l'ex-position de Krypton dans le ciel.
Gus, Vulcan uydusuna bağlanınca Kripton'un veda ettiği yeri bulması için uzayı taratacak.
Gus ordonnera au satellite Vulcan de fouiller l'espace... dans la zone où Krypton a fait bye-bye.
Kripton'dan mı?
De Krypton?
Bu gemide bir enerji modülü bulunuyor. Bir zamanların güçlü uygarlığından, ana gezegenin Kripton'dan bir tek bu kaldı.
A bord de ce vaisseau, il y a un module d'énergie... le seul vestige de la puissante civilisation... de Krypton, la planète où tu es né.
Ama Dünya da Kripton ile aynı kaderi paylaşacak.
Mais la Terre est menacée du même sort que Krypton.
Kripton'un enerjisinden ne kaldıysa, senin.
Tout ce qui reste de l'énergie de Krypton est à toi.
Bu sandalyeni bir arada tutan çiviler Kripton gezegeninden olduğunun kanıtı olabilir mi?
Se pourrait-il que les clous de votre chaise viennent de Krypton?
Kripton'un kızıl güneşinden.. .. ta dünyanın sarı güneşine gitsen bile.
Depuis le soleil rouge de Krypton au soleil jaune de la Terre.
Kripton'a gitsen de Güneş'e gitsen de bu değişmez.
Même en allant du soleil rouge de Krypton à notre soleil jaune.
Ve Fransa da Kripton gibiydi.
La France, c'est comme Krypton.
"Evet memur bey, ismi Amal'dı ve soyismi de Bor'un simgesi."
"Monsieur l'agent, son nom est Amal, suivi du symbole du Krypton"
İçindeki maddeler nitrojen, oksijen ve karbondiyoksit ayrıca argon, neon ve kripton.
Il s'agit d'azote, d'oxygène et de dioxyde de carbone... avec des traces d'argon, de néon et de krypton.
Krypton berbat.
Le krypton, c'est de la daube.
Bugün Draaga en güçlü rakibi ile karşılaşacak. Kripton'dan gelen adam.
Aujourd'hui, Draaga va rencontrer un adversaire de taille, le lutteur de Krypton.
Hepimiz bu hediyeyi kabul etmeye gayret edip aramızda paylaşalım ve bunu Kryptonlu Kal-El için solmaz bir çelenk yapalım. Yıldızlardan gelen o göçmen hepimize nasıl kahraman olunacağını öğretti.
Efforçons-nous d'accepter sa mort et de continuer à transmettre ses idéaux à la mémoire de Kal-El de Krypton, l'immigrant d'une lointaine planète qui nous apprit à devenir des héros.
Bir zamanlar sana, bana katılma ve Kripton'un mirasını sürdürme fırsatını verdim.
Je t'avais offert de te joindre à moi pour partager l'héritage de Krypton.
Kripton benim.
Je suis Krypton.
Doktor Walden Kripton dilini okuyor.
Walden sait lire le krypton.
- Kripton gezegenine benziyor.
On dirait la planète Krypton.