Kârım Çeviri Fransızca
490 parallel translation
İlk kârım senin olacak, sadece senin çünkü kumpanyamın bir parçası olacaksın, değil mi Melina?
Mes preliers gains seront à toi, parce que tu ferais partie de ma troupe, hein, Melina?
Bu yolculuğa birlikte çıktığımıza göre..... kârımızı yarı yarıya paylaşacığımız konusunda hemfikir olmalıyız.
Puisque nous avons été réunis pour voyager ensemble, nous devons nous mettre d'accord sur l'égalité du partage des gains.
Bu şekilde hiç kârımız olmaz.
On ne gagnera rien comme ça.
Kârımız nedir?
Ça va nous rapporter combien?
Önümüzdeki bir yıldan daha kısa bir süre içinde, net kârımızın 45 milyon dolara kadar çıkacağını tahmin ediyorum.
Je prévois une variation de trésorerie positive totale de 45 millions pour cette année fiscale, soit un an avant la date prévue.
Bu kârımız.
Y'a que ça pour les bénéfices?
Evet, fark ettim. Bira kârım azalıyor.
Mon bénéfice est en chute libre.
- Harika... Kârım da gitti.
Tu manges les bénéfices!
Yeni açılımla eminiz ki net kârımızı net % 30 arttıracağız.
Vu la couverture médiatique, nous devrions augmenter nos bénéfices de 30 %.
Benim kârım ne?
Et pour moi?
İstediğim her şeyi yapabilirim ve yanıma kâr kalır. "
Je peux me permettre tout... et je m'en sors sans problème.
Yanına kâr kalacağını mı sanıyordun?
Vous pensiez pouvoir vous en tirer comme ca?
Kâr yüzdesi kazanmak için kumarbaz gibi riski göze alır mısın?
Et prendre une chance sur le pourcentage des bénéfices?
Alacağım tabii. Ayrıca biraz da kâr yaparım.
Avec un petit intérêt dessus.
Daha fazla satabilmek için kârı düşük tutmak lazım.
Une petite marge sur un gros volume.
Her banka sahibinin, borç ödenene dek haftada 75 dolarlık açık hesap hakkı olacak. Kârın da üçte birini alacaksınız. Anlaşıldı mı?
Chacun aura un compte courant de $ 75 par semaine, et ensuite un tiers des bénéfices.
Bu deliyi şehrimizde tutmak akıl kârı mı?
Est-il sage d'admettre ce chien fou dans notre cité?
Bir şey vuramadık, yorulduğumuz yanımıza kâr kaldı.
Mais elle a été bien maigre.
Bu yanımıza kâr kalacak gibi görünüyor.
Il semble que nous avons conclu.
Yaptığının yanına kâr kalacağını mı sanıyorsun?
Vous pensez vous en sortir?
Yani çocukları kaçırabilirler ve bu da yanlarına kâr mı kalır?
On peut donc voler des enfants et les y cacher!
O iki kitaptan tam olarak 48 dolar kâr ettim.
Ils ne m'ont rapporté que 48 $.
Çünkü bu yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması lazım!
Ils doivent être punis pour ce qu'ils ont fait!
Sonuçta yanlarına kâr kalmayacak mı?
Vous croyez vraiment qu'ils vont être punis?
Kuşlarını yetiştirip, satmaya devam edebilirsin ama kâr, sosyal yardım fonuna aktarılacak ve sen de kârdan maaş alacaksın.
Continuez à élever et à vendre des oiseaux, mais les profits seront versés à la caisse des prisons, et vous recevrez un salaire sous forme de partage.
Başlangıç ve kâr payım olarak 100 dolar.
1 00 $ pour lancer l'affaire et ma part de bénéfices.
Artık kâr paylaşımı üzerine kurulmuş bir yönetim kurulu var.
Aujourd'hui... un conseil d'administration, avec une participation aux bénéfices.
Oh, dükkân iyi işliyor. Her yıl kârımızı ikiye katlıyoruz.
- Le magasin marche très bien, on double le chiffre d'affaires tous les ans.
Memnuniyetle duyuruyorum ki 12 milyon dolarlık gider azalması artı 7,5 milyon Alman markı geri ödeme ve 3,75 milyon tercihli hissenin 7,5 milyonluk yönetim yedeğine eklenmesi artı 11.500 liret yükselen harcama marjı ve 10 milyon sterlinlik sermaye yatırımı sayesine firma geçen yıl tam bir şilin kâr etmiştir.
J'ai le plaisir de vous annoncer que suite à une réduction des dépenses de 12 millions de dollars canadiens, plus un remboursement de 71,5 millions de deutschmarks de l'agence suisse, et en ajoutant les actions d'obligation de 3,75 millions au compte d'épargne de réserve de 72,5 millions, plus une marge des dépenses ascendantes de 11.500 lires, due à la hausse de l'investissement de 10 millions de livres. Cette firme a fait l'année passée un profit total de 1 shilling.
Tüm riski ben alacağım ve kârı eşit paylaşacağız.
Donnez-moi seulement la liste de ses clients. Je prendrai tout sur moi.
Servete! Umarım kârınız da iyi olur.
Vous vous y retrouverez...
Kârın ne kadar olabileceğini bilmiyorum... tam olarak ne kadar harcadığımızı da, fakat olay şu.
Je ne sais pas si on s'y retrouvera... Combien, à peu près? L'important, c'est que ça ait lieu.
Sizce Avrupa Ortak Pazarı'ndan kâr sağlamalı mıyız?
Le marché commun nous sera-t-il bénéfique?
Yatırımda bulunduğu her beş milyon pound'dan yarım milyon pound kâr eder.
Chaque fois qu'il investit 5 millions de livres, il réalise un profit d'un demi-million de livres.
Kâr payı almak için. Çok fazla almışım, beni söğüşlediler.
J'ai acheté sur marges, trop, et j'ai perdu.
Kimse rotacımdan puan yapıp yanına kâr kalmasını bekleyemez.
Sinon elle n'aurait pas pu m'échapper.
Kanalımız, bu şirketin bünyesinde bulunan tüm kuruluşlar arasında en fazla kâr eden yer haline gelecektir.
Cette chaîne pourrait devenir l'entreprise la plus lucrative du consortium des communications.
Galiba 1975 yılında yaptığımız kârın, yılın başında yaptığımız kâra bölünmesi baz alınıyor.
Je crois qu'il se basait sur le multiple des revenus de 1 975, avec une période de base en 1 975.
Maaşının % 50'sine, yılın başında yaptığımız kârın % 25'i ilave ediliyor ve sözleşmenin bitiş tarihiyle çarpılıyor.
Je crois que c'était 50 % du salaire plus 25 % des bénéfices de la première année, multipliés par la portion encore valide du contrat.
Ama sen hazır konuyu açmışken doktorluk, arazi idaresinden vaktimi çalıyor. Eğer kâr bekleyeceksem daha çok işçiye ihtiyacım var.
Mais puisque c'est toi qui en a parlé... mon métier m'empêche de m'occuper de ma propriété... j'ai besoin d'autres ouvriers pour espérer un quelconque profit.
O kadar yakıtımız yok. En akıl kârı yer orası.
C'est à 1 300 km, on est juste en carburant.
Çağımızda, üretim insanların ihtiyaçlarını giderme amacıyla değil ; ... kâr elde etme...
La production actuelle ne tente pas de satisfaire aux besoins de l'homme.
Başarılı olursa, kârını bana ödeyecek ve paramı alacağım.
S'il réussit, | il me paiera les intérêts... il me remboursera.
Haklısın. Bizi kârına ortak etmeyen bir adam için neden kahvaltı hazırlayacakmışım ki?
Pourquoi faire le petit-déj'à un homme qui nous cache tout?
Bu iş o kadının yanına kâr kalırsa mahvolurum.
Que le diable m'emporte si elle s'en tire comme ça!
Hey, bu ölümde benim kârım nedir?
1000 dollars? Aucun problème.
Genelde kazanan takım kâr oranlarını elinde tutar.
Mais d'habitude l'équipe qui mène assure le point d'avance.
Haberlerde pek yer almadı. Büyük bir yatırım şirketiydi. Hissedarlarına % 100 kâr payı söz verilmişti.
La banque d'investissement avait promis de confortables dividendes mais elle a coulé.
Birisi bana açıklayabilir mi neden her su kaynatışımızda birileri kâr ediyor?
Je vous ai pas empêchés de dormir? Putain, je viens de dégager les fenêtres!
Bana şık bir çatı katı tasarımı yapmanı istiyorum. Bu işlerde acayip kâr var.
Je voudrais que ru me consrruises un de ces super apparts.
İyi kâr sağladım.
Je gagne.
karım 448
karıma 23
karımı 36
karımın 27
karım yok 16
karım ve ben 25
karım nerede 56
karım öldü 19
karım mı 39
karıma 23
karımı 36
karımın 27
karım yok 16
karım ve ben 25
karım nerede 56
karım öldü 19
karım mı 39