Kârıma Çeviri Fransızca
66 parallel translation
bu olayda benim kârıma bir şey göremiyorum
Je ne vois pas ce que ça me rapporterait.
Ne demek "benim kârıma"?
Comment ça, "dans mon intérêt"?
Kârıma diye ara sokaktan birine doğru kestirmeye girdim.
Je prenais un raccourcis dans une allée sur le chemin du bal de charité.
İstediğim her şeyi yapabilirim ve yanıma kâr kalır. "
Je peux me permettre tout... et je m'en sors sans problème.
İlk kârım senin olacak, sadece senin çünkü kumpanyamın bir parçası olacaksın, değil mi Melina?
Mes preliers gains seront à toi, parce que tu ferais partie de ma troupe, hein, Melina?
Başlangıç ve kâr payım olarak 100 dolar.
1 00 $ pour lancer l'affaire et ma part de bénéfices.
Yani Brewster çifliğimi ucuza alıp Medford'a kârına sattı, öyle mi?
Donc Brewster a acheté ma ferme pour une bouchée de pain, et l'a revendue à Medford?
Ama sen hazır konuyu açmışken doktorluk, arazi idaresinden vaktimi çalıyor. Eğer kâr bekleyeceksem daha çok işçiye ihtiyacım var.
Mais puisque c'est toi qui en a parlé... mon métier m'empêche de m'occuper de ma propriété... j'ai besoin d'autres ouvriers pour espérer un quelconque profit.
Kâr miktarım azalacak.
Ma marge serait engloutie!
Onu korumam çok büyük risk ama hiç kârı yok.
Si je lui donne ma protection, je vois des risques, pas de profit.
- Fark etmez. Biri bana gelip de garajıma yasa dışı mallarını koymak istediğini söylerse o kişi ya en yakın dostumdur ya da benim de bir kârım olacaktır.
Quelqu'un me demande de stocker des machins hors-la-loi, soit c'est mon meilleur pote, soit j'ai un truc à gagner dans l'affaire.
Kredi talebim burada. İşim hakkımda bazı bilgiler ve son beş yıla ait kâr ve zarar çizelgeleri.
Voici ma demande de prêt, des renseignements sur mon affaire, et le bilan de mes pertes et profits depuis 5 ans.
Yani bizim zararımızdan kâr ediyor.
Il profite de ma perte. C'est Caleb Nichol...
Biletler için verdiğim parayı da hesabıma yatıracaksın. Kârı sende kalsın!
L'argent de la revente, je le veux sur mon compte, et les bénéfices, tu te les gardes!
Bir doktorla arkadaşlık ettiğimi görürlerse, şu kadarını söyleyeyim, depodan yağmaladığımız protezlerin kârından payıma düşeni alamam.
Si on me voit fraterniser avec un docteur, je n'aurai pas ma part des prothèses qu'on a volées dans la réserve.
Kârım nerede benim?
Où est ma marge?
Eğer bu adamların yaptıklarının yanlarına kâr kalmasına izin verirsem çocuklarıma doğrunun peşinde koşmayı nasıl öğretebilirim?
Je ne peux pas apprendre à mes enfants ce qu'il faut faire si je les laisse s'en sortir, non?
Prezervatiflerinden bir kârım yok çünkü.
Parce que ma marge sur les préservatifs est minable.
Bu şirketi kâr eder halde tutmaktan sorumluyum!
Ma seule responsabilité, c'est de voir à ce que cette compagnie fasse des profits!
Ve sözcüklerimin kârını oradaki tuhaf sakallı şey alıyor. İmzam ve tatlı anılarım.
Et l'autre barbe-à-caca se fait du fric sur mes écrits, mon autographe, mes souvenirs et ma chère talentueuse Kelly.
Yanıma ne kâr kalacak?
M'en sortir?
Kârımın canını yakan sen misin?
C'est vous qui avez blessé ma femme?
Benim yaşlı bir babam vardı. Harika bir şeydi. Ne yapsam yanıma kâr kalırdı.
Mon papa était vieux, c'était génial.
Yönetim kuruluna girdiğim zaman çok daha fazla kâr pay aldığımı göreceksin.
- Ton règne va se terminer, Chloé. Mais si j'obtiens ma place au conseil, tu verras beaucoup plus de dividendes. C'est mon tour.
Benim bir kararım sayesinde senin şirketin kâr etmiş olacak.
Tu diriges une société qui fait des profits grâce à ma décision.
Barney, lütfen, sattığımız bebeklerden bana düşen kârın hepsini vereceğim.
S'il te plaît. Je te filerai ma part des bénefs.
Kâr payını öyle aldım zaten.
D'où ma part des bénéfices.
Ama patatesin içerisine ne kadar peynir koydum gördün mü? - Bence ne kâr ne zarar.
T'as vu la tonne de fromage que j'ai mis sur ma patate?
Yaptığım her şey yanıma kâr kalmalı.
Ça ne pouvait pas rester impuni pour toujours.
Karımı ve ailemi aldattım bir kereden fazla, sahiden. Çünkü, yanıma kâr kalcağını düşündüm.
J'ai trompé ma femme et ma famille... plusieurs fois, parce que je pensais pas être pris.
Şu kriz zamanında % 10 kâr sağladı bana.
Il ma fait 10 % sur mon argent, et sa veut dire quelque chose dans cette crise économique.
Kısa sürede kâr getirmeyecek fikirlere ve benzeri şeylere yatırım yapmanıza olanak sağlar. Ama hayatımın özellikle o döneminde sahip olduğum en önemli şey değildi.
Il vous permet d'investir dans des idées qui n'ont pas un retour sur investissement à court terme et ce genre de choses, mais surtout à ce moment de ma vie, n'était pas le plus important.
Tek başıma yıllık 210 milyon $'lık yıllık kâr sağlıyorum buraya.
- Ça ne va pas se passer comme tu veux. Je génére un profit annuel de 210 millions à moi tout seul.
Ne yanıma kâr kalmayacak?
S'en sortir avec quoi?
Büyük halam Verna bir set radyal lastikten 20 dolar kâr etmek için Cordia'dan Macon'a kadar 100 km yol yapıyor.
Ma grand-tante Verna a fait 60 miles de Cordia à Macon pour économiser 20 dollars sur un jeu de pneus.
- Ne kâr ne zarar diyorum Giovanni.
- Je veux juste récupérer ma mise.
İmkansız aşkta hiç kâr yoktur güzelim.
Il n'y a aucun bénéfice dans un amour impossible, ma puce.
Yanıma kâr kalacağını sanmıyorum.
Je ne suis pas sûr d'être capable d'aller jusqu'au bout.
Bu işin yanıma kâr kalacağı falan yok.
Ce n'est pas comme si j'allais m'en sortir.
Ve kalıcı bir karakter değilsem, kötü şeyler nasıl yanıma kâr kalacak, bunun gibi?
Et si je ne suis pas un personnage récurant, comment je vais pouvoir m'en tirer en faisant des choses horribles, comme ça?
Annem son birkaç yıldır Zürih'te Barnes Global'ın kâr payı çeklerini imzalıyor ve parayı çekiyormuş.
Ces dernières années ma mère a signé et encaissé les dividendes de Barnes Global à Zürich.
Hazine'deki arkadaşıma göre, Barnes Global'ın üçte birinin sahibi olarak ona ödenen kâr payları güvenli bir banka hesabında o zamandan beri dokunulmamış bir şekilde duruyor.
Selon mon ami des impots, tout les dividende lui ont été payé comme une actionnaire au 1 / 3 de Barnes Global ils ont été placé sur un compte rémunéré.
Kârımızdan benim payıma düşen.
Ma part des profits.
Bu yanıma kâr kaldı.
C'est toujours ça, non?
Bağışlamam akıl kârı mıydı bilemiyorum.
Je commence à douter de la sagesse de ma clémence.
Ve bu yanıma kâr kalabilirdi de, eğer siz çocuklar ve o dev, çılgın köpeğiniz işime burnunuzu sokmasaydınız!
Et mon plan se serait dà © roulà © sans accroc si vous n'aviez pas mis votre nez dans mes affaires, petits fouineurs.
Bay Rackham, muhasebeciyi gördüm de artık evin kârından bana düşen payı almayacağımı söyledi.
Je viens juste de voir l'intendant. Il vient de dire que je ne recevrais plus ma part des profits du bordel. Votre ordre?
Ben Godfrey Endüstri'yi kâr eder halde tutuyordum bunun karşılığında işleri kendime göre yönetmekte özgürdüm.
J'ai gardé les industries Godfrey fructueuses, on m'a laissé les mains libres de gérer les choses à ma manière.
Ar-Ge çalışmalarıma para sağlayacaktı ve sonra teknolojim pazarı ele geçirince kârı yarı yarıya bölüşecektik.
Il allait créer ma RD, et ensuite nous allions partager les profits, moitié-moitié, une fois que ma découverte aurait été mise sur le marché.
Birini öldürebilir, bu da yanıma kâr kalabilirdi.
Je pourrais sûrement assassiner quelqu'un et m'en tirer.
Bir bakıma hepsi birbirine benziyor ; tamamı kâr odaklı ve bu yüzden hepsi kısa vadeli kazanıma yönelik olarak işliyor.
Ils ont tous la même caractéristique... ils sont orientés vers le profit, et donc, concentrés sur les gains à court terme.
karıma 23
karım 448
karımı 36
karımın 27
karım yok 16
karım ve ben 25
karım nerede 56
karım öldü 19
karım mı 39
karım 448
karımı 36
karımın 27
karım yok 16
karım ve ben 25
karım nerede 56
karım öldü 19
karım mı 39