Kızıl saçlı Çeviri Fransızca
807 parallel translation
Şu kızıl saçlı, küçük profesörü tanıyor musunuz?
Vous connaissez ce professeur rouquin?
Ve kızıl saçlı olması, çok yardımcı olurdu. - Ve sevimli bir burun. - Ayaklarınızı oynatmayı öğretecek.
Ça m'aiderait beaucoup si elle avait les cheveux roux et un petit nez...
Kızıl saçlı oldum, esmer oldum, sarışın oldum ama ne fayda!
Je me suis teinte en rousse... En brune, en blonde... ça n'a rien donné.
Kızıl saçlı olan tam bir şeytan.
Le rouquin est à tomber par terre.
- Kızıl saçlı almış olmalı.
- Ce doit être le rouquin.
Söz veriyorum. Nasıl istersen. Sen benim kızıl saçlımsın.
J ´ en suis sûr.
Şu kızıl saçlı fena değil.
La rouquine est pas mal.
Yanındaki kız kim, kızıl saçlı olan?
La rousse qui vous accompagne, c'est qui?
Hayır, kızıl saçlı olan.
Non, la rousse.
Kızıl saçlıydı.
Une rousse.
Kızıl saçlı, Velma Valento adlı kızdan. Central Bulvarı'nda kocanızın işlettiği barda çalışırdı.
Une rousse, Velma, qui chantait dans la boîte de votre mari.
Kızıl saçlı bir kız, eğri burunlu ve güzel vücutlu.
Une jeune fille... rousse, jolie, le nez retroussé.
- Kızıl saçlı kıza ve bacaklarına!
Cette fille rousse et ses jambes.
Kızıl saçlı, sevimli oyuncağıyla memurlardan birine saldırmaya çalıştı.
Le rouquin a essayé de planter un des agents avec ce joujou.
Adam kızıl saçlıydı.
Le type aux cheveux roux.
Öyle, bir de kızıl saçlı kıza.
Et cette jolie rousse.
Şu kızıl saçlı kızdan mı aldın bunları?
Est-ce que c'est la rousse qui vous les a données?
Beni azgın bir kızıl saçlının önüne attın, birkaç frank için beni harcadın.
Et tu m'as lâchée pour cette rouquine. Parce qu'elle avait quelques ronds.
Aynı evde iki kadın. Ve biri kızıl saçlı.
Deux femmes dans une maison, et l'une d'elle une rousse!
Kızıl saçlı sosyetik bir güzeli anlatıyor. Kız, başına darbe alıyor, sırtından bıçaklanıyor.
C'est l'histoire d'une fille qui reçoit un coup sur la tête, un coup de poignard dans le dos, six balles dans l'estomac.
Şu kızıl saçlıyı da kaydet.
Attrapez-moi ce rouquin!
Hangisi kızıl saçlıdır bilemem.
Quel rouquin?
Üçüncü kattaki kızıl saçlı mı?
La rousse au 3è?
Hey kızıl saçlı!
Hé, la rouquine!
Mickey Spillane'in okuduğum başka bir kitabında, adını şimdi hatırlayamıyorum, sokaklarda kızıl saçlı bir afet buluyor ve onun için üzüldüğünden kıza biraz mangır veriyor.
Dans un autre livre de Mickey Spillane, j'ai oubliè son titre. Il trouve cette rousse sur le trottoir. Il lui donne du fric parce qu'il la plaint.
Şimdiye kadar yakaladığım tek kısrak... ateş yiyen bir rahibin kızıl saçlı kızıydı.
La pouliche la plus débridée que j'ai attrapée était une rouquine, fille d'un prêtre cracheur de feu.
Kızıl saçlı çocuğu kardeşin gibi kolluyorsun.
Tu es comme un frère pour le rouquin.
Şimdi seni yakalayacağım, seni kızıl saçlı yavru seni.
Je vais t'attraper ma poulette rousse.
Kızıl saçlı cebir öğretmeni.
No 1 : un professeur d'algèbre roux.
1 numara : Kızıl saçlı cebir öğretmeni.
No 1 : un professeur d'algèbre roux.
Kızıl saçlı cebir öğretmeninden Alman alkoliğe kadar.
D'un prof d'algèbre roux à un alcoolique hollandais.
Senin San Diego'daki kızıl saçlı, fıstık gibiydi.
C'était une fille adorable, ta rouquine de San Diego.
Kızıl saçlı seninkiydi.
La tienne, tu veux dire.
- Kızıl saçlı seni soruyordu.
La rouquine a demandé de tes nouvelles.
Orada öylece oturup, senin Honey dediğin o kızıl saçlı fahişeyle flört etmeni izlemek içimden gelmedi.
et j'ai été excedée... par ta manière de flirter avec cette rousse!
İyi vakit geçirmek istersem, çıkarım ve iyi eğlenirim. Bir gece sarışın, diğer gece kızıl saçlı.
Si je veux rigoler, je sors une blonde, une brune.
Ama tabii ki kızıl saçlıya bunu söylemedim.
Mais je ne l'ai pas dit à la rouquine.
Dağları aşarım Denizleri geçerim Ta ki kızıl saçlı bir kadın...
J'ai franchi la montagne, traversé la mer... mais une femme rousse...
Eyerimin altında bir kızıl saçlıyı görmek istemem.
Je ne veux pas qu'elle mette de la bardane sous ma selle.
Şu eskiden birlikte dolaştığın kızıl saçlı kıza ne oldu?
Qu'est devenue cette fille qui était avec toi? Une rousse...
Kızıl saçlı, çirkin biriydi.
Il est tout rougeaud...
Orada kızıl saçlı bir biri vardı..... ağzı sarımsak kokan bir yahudiydi.
"Elle s'était mise sur la paille Pour un maquereau roux et rose " C'était un Juif, il sentait l'ail
Uzun boylu, kızıl saçlı güzel bir bayandı.
Une jolie femme. Assez grande, cheveux roux.
Şuradaki kızıl saçlıyı al.
Vous voyez la rousse là-bas?
Sarışın mı? Esmer mi? Kızıl saçlı mı?
Blonde, brune, rousse?
-... çekici ve kızıl saçlı olsa? - Victor. Sana hayranım.
Victor, je t'adore.
Kızıl saçlı mı?
La rousse!
Kızıl saçlı bir kadın beni ortadan kalkması gereken salağı ziyarete götürüyor. Orada bir içki içiyorum ve parmak izlerimi etrafa bırakıyorum.
Mes empreintes pour un pot!
Kadın, beyaz, 1.62 cm boyunda, 30 yaşında ve kızıl saçlı.
Tiens, voilà une rousse.
- Baksanıza, şurada bi'kızıl saçlı var.
Voiture 405.
Muhtemelen o zayıf ve kızıl saçlıydı Bayan Lowlings, size söylemeliyim. O iniş öncesi işittikleriniz Tarzandı.
dis un peu à tarzan pourquoi tu es venue bien sûr j'ai eu un petit problème mécanique je cherchais à atterrir quand j'ai entendu cette voix dans ma radio j'ai vu les lumières de la colonie, je suis venu ici