Lakin Çeviri Fransızca
1,896 parallel translation
Lakin ne polis sireni duyabiliyorum. Ne de silahını almaya çalıştığını görebiliyorum.
Je n'entends pas les sirènes et vous ne sortez pas votre arme.
Postumu kollamana sevindim, Lionel. Lakin dedektif Carter ile başa çıkabilirim.
C'est gentil de vous inquiéter mais je peux gérer Carter.
Lakin Andrea tarafından temsil edilmemiş.
Mais Andrea ne le défendait pas.
Lakin adamlarının geri çekilmesi kolay affedilebilir bir şey değil.
Cependant tes hommes qui se sont retirés ne s'en tireront pas aussi facilement.
Lakin Cumhuriyet'in her hasmı gibi Hannibal da bu dünyadan Romalı kılıcıyla gönderildi!
Pourtant, et tel est le destin des ennemis de la République, Hannibal est passé de vie à trépas, pourfendu par une épée romaine!
Memnuniyetle yardım etmek isterdim. Lakin adamlarım güneyde meşgul vaziyetteler.
C'est un honneur auquel je serais heureux de me plier, si mes hommes n'étaient pas déjà occupés à sillonner le Sud.
Hak etmediğimi de söylemiyorum. Lakin bir çukurda gözümü bana tek kelime etmeyen bir kadınla birlikte açtım.
Je ne dis pas que je ne l'avais pas mérité, mais je me suis réveillé dans un trou avec une femme étrange qui ne m'a rien dit du tout.
Lakin temizlik işlemi umulandan uzun sürdü. O yüzden bu günlük güneşten sakınacağım.
Mais le nettoyage a pris plus de temps que prévu, donc je dois aller sous terre pour la journée.
Lakin deminki dersi kitapsız anlamanın biraz zor olduğunu düşünüyorum.
Mais je pense que ce cours est un peu compliqué sans manuel.
Davanın görünen yüzü Meletus'du lakin ipleri elinde tutanın Anytus olduğu söylenir.
Si Mélétos a plaidé au procès, Anytos a manœuvré en coulisses.
Lakin Bay Hall'un vücudundaki en ufak su molekülü bile çekilmiş.
Cependant, le corps de M.Hall en est presque vide.
Önceden ışığı bulduğuma inanırdım. Lakin asıl şimdi Tanrı'nın ışığının beni karanlıktayken bulduğunu fark ettim.
J'ai tendance à croire que j'ai trouvé la lumière, mais je réalise à présent que j'ai trouvé la vraie lumière de Dieu dans l'obscurité.
Lakin bu gece öğrendik ki kendisi halen hayattaymış.
Ce soir, cependant, nous avons appris qu'il est toujours en vie.
Ben o makineyi, terörist eylemleri bulsun diye tasarladım lakin tasarladığım makine, her şeyi görür.
La machine devait repérer des actes terroristes, mais elle voit tout.
Lakin bir ortağa ihtiyacım vardı. Müdahale etme yeteneği olan birine.
Mais il me fallait un équipier, un expert en techniques d'intervention.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Mais victime ou criminel, si votre numéro sort, nous vous trouverons.
Kütüphanenin gizliliği ihlal olmuş olabilir lakin sizi temin ederim ki, makine hâlâ sapa sağlam.
La bibliothèque est compromise, mais pas la machine.
Lakin bunu bilme şansı olan bir kişi daha var sanırım.
Mais une personne le saurait peut-être.
Lakin bu mahkeme bunun yeri değil.
Cependant, cet endroit n'est pas fait pour ça.
- Geç kaldım lakin şimdi buradayım.
Je suis en retard, mais je suis là.
Lakin Louis Litt bütün yardımcılardan sorumludur, yani ona da hesap vereceksin.
Louis Litt supervise les associés, donc tu es aussi sous ses ordres.
Bu durumu kabulleneceğim lakin her şeyi bilmek istiyorum.
Cependant, si je dois accepter cette situation, alors je veux savoir tout ce qu'il y a à savoir.
Hayır, lakin arabası kaza geçirdi.
non, mais c'est sa voiture.
Lakin, biz geçmişi saklamak için çabalıyorken bize lazım olan en son şey bu.
Mais c'est la dernière chose dont nous avons besoin quand nous essayons d'enterrer une histoire.
Lakin, arazi hep sorun oluyor.
Mais le problème est toujours le terrain.
Lakin, arkadaşı Ryan'la ile tanıştım.
Mais j'ai rencontré son camarade. Ryan.
Lakin, başına ne işler açtığın hakkında en ufak bir fikrin bile yok.
Mais vous n'avez aucune idée dans quoi vous êtes impliqué.
Lakin burası farklı.
Mais ici, c'est différent.
Sanki rüya gibi, lakin uykuda değilim.
C'est comme un rêve mais je ne suis pas endormi.
Lakin, orada güvende.
Mais il est en sécurité là.
Lakin bunun yakın zaman gerçekleşmeyebileceğinin endişesi halen sürüyor.
Mais des inquiétudes demeurent concernant le fait que ce ne sera pas fait assez tôt.
Lakin bu kez fazla ileri gittiniz.
Mais cette fois vous êtes allé trop loin.
- 25 papel demek istedin herhalde. Geçen cumaya kadar 25 dolardı lakin o zamana kadar ödeme yapmadın. - Hayır.
Tu veux dire 25 $.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Mais victime ou criminel, si votre numéro sort, nous vous retrouverons.
Lakin makine bize onu gösterdiyse biri onun polis olduğunun farkına varmış olabilir.
Si son numéro est sorti, quelqu'un a dû découvrir qu'il était de la police.
Lakin, sadece eğitmenler o güvenli kasanın şifresini biliyor.
Les officiers traitants ont juste accès au coffre de leur agent infiltré.
Bu arada şahsen sizin mutsuz olmanızdan gurur duyuyorum. Lakin Harvard memnun değil.
Et bien que je sois personnellement fier du fait que vous êtes tous mécontents, Harvard ne l'est pas.
Lakin bu süreç zaman alacaktır.
Mais le processus prendra du temps.
Şaşkın ve kayıp gibiler. Oradayken neticede. Lakin burası farklı.
Ils avaient l'air confus et perdus là-bas, mais ici c'est différent.
Bırakabiliriz, lakin kendini iyi hisseder misin?
On pourrait arrêter, mais est-ce que tu as envie?
- Bilmiyorum, lakin hiç hoşuma gitmedi!
Je ne sais pas, mais je n'aime pas ça.
Lakin, asla beni suçlamadı.
Mais il ne m'a jamais blâmé.
Çok özür dilerim, lakin artık rol yapamayacağım.
Je suis désolée. Mais je ne peux rien prétendre de plus.
Eski bir oda, pek yenilenmemiş, lakin çok özel.
C'est une vieille pièce qui n'a pas été rénovée mais qui a gardé son charme.
Hortlaklarından biri gibi değil lakin, etten kemikten de değil.
Elle n'est pas comme les autres revenants. mais elle n'est pas réél non plus.
Oradaydı, lakin...
Je veux dire il était là mais...
Kate gitti, lakin artık ben yanındayım.
Kate est partie mais je suis là maintenant.
Nikâhı ertelemesi için konuşmaya çalıştım, lakin...
J'ai tenté de lui parler sur l'idée de reporter le mariage, mais...
Lakin bu kararı benim adıma sen veremezsin.
Mais tu ne peux pas prendre cette décision pour moi.
Lakin, ben önyargılı olmaktan hoşlanmam.
Mais j'aime garder l'esprit ouvert.
- Tıp fakültesine başladım lakin yürümedi.
J'ai commencé les cours de médecine.