English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ L ] / Likör

Likör Çeviri Fransızca

581 parallel translation
Savaş savaştır, likör de likör. İşler devam etmek zorunda.
La guerre est la guerre et le schnaps est le schnaps, la vie continue.
Şu ana dek en çok 3000 şişe likör almışımdır.
C'est tout ce que j'ai, 3 000 bouteilles.
Hodges, kahve ve likör istiyoruz.
Hodges, nous prendrons le café et les digestifs ici.
Kızın, kendi evinde hoş bir erkekle otururken senin içeri bu kılıkta girdiğini düşünsene bir. Ayakkabılarını çıkarmış, pantolon askılarını indirmiş ve nefesin, ucuz likör kokar bir halde giriyorsun.
Imagine qu'elle invite un beau jeune homme et que tu arrives comme ça, déchaussé, les bretelles tombées et avec une haleine d'alcool à bon marché.
- Tatlı likör mü?
- Une liqueur douce?
- Likör içiyorsun değil mi, Sam?
- Vous buvez, Sam?
Dörtte üçü dolu bir sürahi likör.
Une cruche d'alcool, aux trois-quarts pleine.
Ev resmen likör ve sigara kokuyor.
La maison sent l'alcool et la fumée.
Çiçekler, şeker kutuları, parfüm paketleri ve boş bir likör şişesi.
Des fleurs, des boîtes de bonbons, du papier cadeau pour du parfum. Et une bouteille vide de liqueur française.
Benim eggnoglara inancım tamdır tabi eğer içinde yeterince likör varsa.
Je crois beaucoup en cette boisson, si elle est suffisamment alcoolisée.
Likör alabilir miyim?
Auriez-vous 5 cents?
- Üzgünüm ama likör lekesi.
- De la liqueur.
Ne biçim bir kasaba bu böyle? Kızılderililere likör satıyorsunuz.
Quelle idée de vendre de l'alcool aux Indiens!
Finchley, Hill Caddesindeki Conrad'ın likör dükkanında bir aylık hesabın var.
Il y a un mois de crédit pour toi au magasin des alcools, rue Hill.
Çok fazla likör vardı.
Bon alcool.
İyi likör.
Beaucoup d'alcool.
Likör? - Sana iş buldum.
- Je vous ai trouvé du travail...
Diğer bir deyişle sahnede usulca soyunan şu kadın bedeni yağlı bir biftek bir bardak likör bir şişe kafur streptomycin, uranyum...
Ce corps de femme est un fameux "bifteck"! Du gin... du camphre... Hormone, streptomycine, uranium.
Sonra da onlara 4 çeşit likör, en iyi Fransız şarabı ve havyarla donatılmış sofrada ziyafet vereceğiz.
Suivi d'un souper avec du schnaps, du bifteck, du châteaubriant... et du caviar!
Şu çantadaki likör mü?
Pas d'alcool là-dedans?
yaşlı Kansas City. iyi likör ve güzel görünen kadınlar.
Kansas City... bonne chère... de bonnes bouteilles et de jolies femmes.
Ne kadar likör içiyor?
Combien d'alcool a-t-il ingurgité?
- Güzel likör deği mi, doktor?
- Ça bat les prescriptions d'alcool, n'est-ce pas Doc?
- Elbette. Şampanya, likör, viski, martini ve Bloody Mary ile birlikte nasıl gider?
Le champagne s'accorde avec le whisky et le gin?
Büyükbaba Baskim'in koca likör fıçısına düşüp içini kurutana kadar içtiğimden beri bu kadar mutlu olmamıştım.
Je n'avais jamais été aussi heureux depuis ma dernière cuite!
Likör onu sakinleştirir.
Il reprendra ses esprits quand l'effet du saké sera passé.
Kasabada kalmalıydık. Birkaç kız bulup likör içerdik.
On aurait dû rester en ville, chercher des filles et de l'alcool.
Tüketilen likör miktarına hayatta inanamazsın.
Ce qu'on a pu boire ce soir-là!
Bir akşam, Subayevinde bana yemek ısmarlamıştı. Bin bir çeşit likör vardı.
Il m'a royalement reçu au Mess des Officiers.
- Saf likör.
- Alcool pur.
- Biraz da likör buldum. içini ısıtır.
- Voilà du schnaps.
Yaygara koparma. Sadece eski bir kahve fincanı. Bir likör alır mısın?
Le fait d'être juste ici la change.
Likör, konyak, İspanyol şarabı?
Une liqueur? Brandy? Amontillado?
" Uçak ücreti, otel, yemekler, bahşişler, likör ve doktor masrafları.
" billets d'avion, hôtel, repas, pourboires, alcool et honoraires du médecin.
Hanımefendiye likör ikram et.
Offre un tonic à madame.
- Hayır! - Hanıma biraz daha likör ver.
Offre encore une goutte à madame.
"Tuhaf likör şişeleri, içinde merhem olan çömlekler..."
"plusieurs flasques de liqueurs étranges, " une boîte de baume... "
Likör tatlısı yeterli mi?
Ce punch vous plaît?
Nişanlına likör getir hadi. Otursana.
Offre une liqueur à ton fiancé
Cin olsun yada likör her türlüsü beni yapar hoş!
Que ce soit le xérès ou le genièvre! Ils me rendent tous joyeux!
- Likör.
- Du schnaps.
Kart oynuyorlar, likör içiyorlar, ve kadın kovalıyorlar.
Vos soldats sont en Égypte. À jouer aux cartes, à boire et à séduire les femmes.
Şimdi ise Kontes'in tüm gönderdiği iki kasa bira ve bir şişe likör.
Tout ce que la Comtesse a jamais envoyé, c'est deux caisses de bière et une bouteille de liqueur...
Herkes selamladı ve öğleden sonra likör, bira, şarap ve yiyecek dolu bir vagon kaleden gönderildi.
Tout le monde saluait, et l'après-midi un chariot rempli de liqueurs, de bière, de vin et de nourriture descendait du château.
Evet. Çok az da likör istiyorum.
Oui, quelques gouttes de rhum.
AILE LIKÖR DEPOSU içki yasagi nedeniyle...
Liquoriste des familles
İşte likör.
Voilà votre grog.
- Likör alır mısın Martha?
- Un cordial, Martha?
- Peki ya kaçak likör?
Et les dégâts?
Likör galiba.
Oui, c'est ça!
Brendi ya da likör.
- Brandy ou vodka?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]