English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ L ] / Lm

Lm Çeviri Fransızca

63,589 parallel translation
Çaldığımız güherçile zaten Kraliyet Donanması'na satılmıştı.
Le salpêtre que vous nous avons volé avait déjà été revendu au Roi.
Kırılmış kapılar ve parçalanmış pencereler için 2 pound.
2 £ pour les portes cassées et les vitres brisées.
Dünyaya olan sevgisinden arınıp dokunulmamış ve saf bir hâlde Tanrım sana emanet edildi. Ayartılmış bir müteveffa olarak toprağa girmek yerine Ey Ulu Tanrım nehir yolu boyunca yürüyüp...
Guérie de son amour du monde, intacte, pure, confiée à Dieu... elle ne sera pas recouverte de terre comme de la chair corrompue, mais sera menée à toi, Ô Seigneur... à bord d'un lever de soleil...
Komisyon daha göreve başlamadan gemim denize açılmış olacak.
Mon bateau partira bien avant que la commission ne s'assoie.
Tutuklanma haberim çoktan yayılmıştır.
La nouvelle de mon arrestation s'est déjà répandue.
Yani kuşatılmış durumdayız.
Donc, nous sommes assiégés.
Sanırım baban kuşatılmış durumdayken pencereleri kapatan aynı marangozdan yararlanabilirim. Hem aynı eski çivileri aynı eski deliklere çakabilir.
J'imagine que je vais faire appel au même menuisier que votre père a sollicité quand il était assiégé, et qui pourra réutiliser les mêmes clous dans les mêmes trous.
Hayır, Londra'dan ayrılmıyorum.
Non, je ne bouge pas de Londres.
Tavan arasındaki masamın üstünde elle yazılmış bir not var.
Il y a une lettre manuscrite, dans le grenier, sur mon bureau.
Koordinatlar koluna yazılmış gibi.
Des coordonnées sont écrites sur son bras.
Sığır fümeyle aynı ama hindiden yapılmışı işte.
C'est la même chose que le bouillon de boeuf, mis à part que c'est fait avec du poulet.
Eli, bir 2. Dünya Savaşı purosu kavrarmış gibi kıvrılmış bir pençeyi andırırdı. Fakat sağlık düşkünü olduğu için puro falan içmezdi.
Sa main était figée, telle une serre, comme s'il tenait un cigare de la Deuxième Guerre mondiale que son ego obsédé par le fitness l'empêchait de fumer.
Ona kalırsa bu savaş, yönetilmediği için kazanılmıyordu.
Une guerre que, d'après lui, on ne pouvait pas gagner, car elle manquait d'un leader.
Silaha sarılmışlardır çünkü ülkeniz istila edilse siz de öyle yaparsınız.
Ils prennent les armes comme vous le feriez si on envahissait votre pays.
Sizin bulunduğunuz yerdeki seçim sandığında 367 kayıtlı seçmen varken 1.200 oy sayılmış.
Le bureau de vote, celui qui se trouve où vous êtes : 367 votants, 1 200 bulletins.
Bütün ülkeye yayılmış durumdasınız.
Vous êtes déployés dans tout le pays.
Yanılmışım.
J'avais tort.
Babası gelmişte ama sonra Nelson'ı görmeden bileti satmış ve kasabadan ayrılmış.
Et il était là, mais il a vendu son ticket. sans voir Nelson, et a fuit la ville à nouveau.
Bu, öfkeyle kuşatılmış cehennemlik şeylerin sosunda marine edilmiş bir hiciv.
C'est une mascarade enveloppée dans un scandale, marinée dans une sauce à la "allez-vous faire foutre!"
Mevzu boğazı sıkılmış, haklı bir kız olması değil mevzu, boğazını sıkmak için yanlış kızı seçmiş olması.
Étrangler quelqu'un, c'est toujours mal, mais il a mal choisi sa victime.
- Kapılmıyorum.
- Pas du tout.
Sormadım ve sorunlu insanlara kapılmıyorum.
Non. Et je suis pas attirée par les paumés.
- Nasılmış kızlarım?
Comment vont mes filles?
Kurbanın Trivia gecesine katılmış ailelerle ilişkilerini inceliyoruz.
Nous examinons les liens entre la victime et tous les parents présents.
- Teşekkürler. Evet sanırım, sanırım Shakespeare yanılmış.
Comme dirait Shakespeare :
MARYLAND, BALTIMORE 1960 Bebeğiyle birlikte sokağa atılmış ve kalacak yeri yok.
BALTIMORE, MARYLAND - 1960... ont été expulsés de chez eux, et elle n'a nulle part où aller.
Garth'ın arabası Canyon Lake'teki birine satılmış.
La voiture de Garth s'est vendue vers Canyon Lake.
600.000 dolar buhar olmuş, Robin'in arabası terk edilmişti ve diğer bir araba da gizemli bir yabancıya satılmıştı.
600 000 dollars avaient disparu, la voiture de Robin avait été abandonnée, une autre avait été vendue par un mystérieux étranger.
Ulaşmaya çalıştığınız numara kullanılmıyor.
Le numéro que vous avez contacté n'est pas attribué.
Üzgünüz ulaşmaya çalıştığınız numara kullanılmıyor.
Le numéro que vous avez contacté n'est pas attribué.
Evet, ben de bayılmıyorum.
- Ça me plaît pas non plus!
Ama yanılmışım bunu hiçbir zaman aşamayacağım.
si on veut... Je m'en remettrai jamais.
Yemekte huzuru sağlamanın ikimizin elinde olduğunu, ki buna katılmıyor da değilim.
Que lui et moi, on doit garantir le bon déroulement du dîner. Il a pas tort.
Biraz sarsılmış tabii ama durumu iyi.
Elle est secouée, mais elle va s'en remettre.
Benim yüzümden dikkatin dağılmış gibi...
Pardon. Tu étais distrait...
Hareketsiz görüntülerde yoğunlaştırılmış video verisi var.
Il y a des données vidéo compressées dans l'image fixe.
Duvarda günler çizilerek sayılmıştı. Dokuz ay.
Elle avait coché les jours sur les murs, pendant 9 mois.
Babam bir işte kalmak konusunda pek iyi değil ve annem kapana kısılmış hissediyor.
Mon père est pas trop capable de garder un boulot. Ma mère se sent prise au piège.
- Evet, sarsılmışsınızdır tabii.
Mais ça va. Oui, vous avez dû avoir peur.
- Haklı. - Ben yanılmışım.
Elle a raison, j'ai tort.
O haklı, ben yanılmışım.
Oui, désolé. Elle a raison, j'ai tort.
Koagüla Operasyonu insan eliyle yapılmış bir mucize gibi.
La procédure Coagula est un miracle de l'homme.
Koparılmış yiğit meyve.
Cueillie fruits courageux.
Sana yapılan saldırı bana yapılmış bir hakarettir.
Un assaut vous est une insulte pour moi.
Artık kucaklarında daha küçük ekranlar tutuyorlar ya da avuçlarının içinde böylece büyüğüne bakarken sıkılmıyorlar.
Maintenant, ils détiennent un écran plus petit sur leurs genoux ou dans la paume de leur main de sorte qu'ils ne se ennuient pas regarder le grand.
- Nasılmış o?
- Comment ça?
Buradan, çalışmalarımı artık onaylamadığın için ayrılmış gibi yapmaya devam edebilirsin.
Tu peux faire semblant d'être parti, car tu n'approuvais plus mon travail.
Bir dönem ayrılmıştım.
Je l'ai fait à un moment. J'ai arrêté.
Bunlar, kullandıkları tuvaletlerin duvarlarına yazılmış yazılar, yazanlar da sizin çocuklarınız.
Ce sont les mots écrits sur les murs des toilettes, et vos enfants les ont tracés.
Neden kostüm yarışmasına katılmıyorsun?
Pourquoi tu fais pas le concours de costumes?
Bizim olduğumuz anlaşılmıyor.
On ne voit pas que c'est nous.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]