English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ L ] / Lığa

Lığa Çeviri Fransızca

6,441 parallel translation
İnsanlığa bu kadar şüpheyle bakan insanlar hizmet sektöründe çalışmamalı diye hep derim.
Je vous le dis, les gens qui sont naturellement méfiants de l'humanité ne devraient pas être autorisés à faire le service à la clientèle.
- Her şeyin sıradanlığa monotonluğa ve tahmin edilebilirliğe doğru olan sonsuz yolculuğunun.
- De l'incessant, inexorable defilé de tout vers la predictibilité, la fadeur et la médiocrité.
Konu obezite ve hastalığa geldiğinde, yiyecek endüstrisi daima insanların yiyecek seçimlerinden dolayı sorumluluk almaları gerektiğini savunmuşlardır.
En ce qui concerne l'obésité et la maladie, l'industrie alimentaire ont toujours soutenu que les gens ont besoin de prendre la responsabilité personnelle de leurs choix alimentaires.
Okul bahçelerinde gezerken bu ülkenin genç erkekleri ve kızlarını gözlemlerken ve bu çocuklardan kaç tanesinin yumuşak, zayıf kaslı ve formdan düşük olduklarını görüyorsunuz sahip olmaları gereken enerji ve canlılığa sahip değiller.
Comme vous allez dans les cours d'école, vous regardez les jeunes garçons et filles de ce pays et de voir combien de ces enfants... Leurs mous, les muscles faibles sont hors d'état, ils ne possèdent pas l'énergie et la vitalité qu'ils devraient avoir.
Arkadaşlığa, kulüp kurallarından daha çok önem vermişsin.
Tu places l'amitié avant les règles du club.
Satılığa çıkartmışlar.
Elle a été mise en vente.
Maalesef ki şartların pazarlığa açık olduğu fikrine kapılma hatası yaptı.
Malheureusement... Il a fait l'erreur de croire que les conditions étaient négociables.
Collins'in bu karışıklığa ait bilgisiyle bunu önleyebiliriz. Çekirdek ısısını düşününce aşırı ısınmaya 18 saatimiz var yoksa...
Collins a la connaissance de ce bordel pourrait aider à l'empêcher, et étant donné la température du réacteur je dirais que nous avons 18 heures avant qu'il ne commence à surchauffer.
Hala anlamadım bütün bu karışıklığa nasıl bulaştığını, Cat.
Je ne comprends toujours pas comment tu t'es mis dans tout ça.
Savcılığa bu yan işimle ilgili neler söylediğini söyle.
Dis-moi ce que tu as raconté au procureur.
- Yararcılığa.
- Pour le pragmatisme.
Ama seni mahvedecek olan karanlığa teslim olma.
Mais ne cède pas à l'obscurité car ça te détruira.
Hırsızlığa yeltenme.
Vol à l'étalage.
Bir saat kadar önce karanlığa karıştılar.
Ils sont passés dans l'ombre il y a une heure.
"Beklenmedik aşka ve kibarlığa karşı hazır ol."
"Soyez ouvert à l'amour inattendu et la bonté."
Beklenmedik aşka ve kibarlığa karşı hazır ol.
"Soyez ouvert à l'amour inattendu et la bonté."
Ama Hıristiyanlık insanlığa getirdiği acıya göre değerlendirilirse kim Hıristyan olurdu ki?
Mais si la chrétienté devait être jugée sur la misère qu'elle a causé à l'humanité, qui serait encore chrétien?
Şunu bir açıklığa kavuşturalım. Tüm gün planlayıp, paralar yağdırdığım cenaze yerine babamın parçalarını Derek Jeter'a atasınız diye doğradınız öyle mi?
Donc, au lieu de venir à l'enterrement que j'ai payé et organisé, vous avez fait hacher le corps de papa pour pouvoir le jeter sur Derek Jeter?
Ayrıca, Cadılar Bayramı kostümleri resmen ırkçılığa geçit veriyor.
Et les déguisements sont la porte ouverte au racisme.
- yine çıldırdığım bir vakit flash ışığına ve ıslığa nasıl tepki vereceğimi unuttum.
- Huh? - Une fois, j'étais dans une rave et j'ai regardé fixement une lumière de stroboscope tellement longtemps que j'ai oublié comment siffler.
Cimrileşme. İnsanlığa özgür irade verilince melekler dünyadaki olayları doğrudan etkileme güçlerini kaybetti.
Quand l'humanité a reçu le libre arbitre, les anges ont perdu le pouvoir d'influencer directement les événements sur Terre.
Daha sonra konuşuruz. Şu an içindeki varlığa hitap ediyorum.
On peut discuter plus tard, maintenant je m'adresse à l'entité à l'intérieur de toi.
Hayır Bay Queen, sadece kararlılığa ihtiyacınız vardı.
Non, M. Queen, ce dont vous aviez besoin était de la conviction.
Böyle şeyler yapan insanlarda bulunan kararlılığa!
Et l'homme qui fait des choses comme ça en a.
Hetty'nin kişisel bilgilerinin satılığa çıkmasıyla birlikte sessizce harekete geçip onu yakalayacağını sandı herhalde.
Avec les informations personnelles d'Hetty à vendre, il a sûrement pensé qu'il pouvait rentrer discrètement et la kidnapper.
Tamam, peki ama iki şeyi açıklığa kavuşturalım.
D'accord, mais de deux choses l'une.
3 yıl önce ben de adımı o başlığa yazdırabilirdim.
Il y a trois ans j'aurais pu avoir mon nom sur l'entête.
Krallığa yapmış olduğun hizmetlerden dolayı, seni Kyoshi özgürlük madalyası ile ödüllendirmek istiyorum. Bu Kraliyet serçe parmak yüzüklerinin aksine nasıl olduysa çalınmamış olan, ulusumuzun en yüksek şeref madalyasıdır.
Pour services rendus au Royaume, je voudrais vous remettre la Médaille de la Liberté de Kyoshi, la plus haute distinction de notre nation, qui n'a étonnamment pas été volée, contrairement aux chevalières royales.
SPK, aleyhindeki kanıtları savcılığa göndermek üzereymiş.
La SEC allait envoyer ses preuves au bureau du Procureur général.
George Burton gibi sosyopatlar, istediklerini elde etmek için... -... her türlü aşırılığa kaçarlar. - Aynen öyle.
Des sociopathes comme George Burton, feraient n'importe quoi pour obtenir ce qu'ils veulent.
Tedavi edilmezse kısırlığa yol açabilir.
Mais sans traitement, elle peut entraîner l'infertilité.
Sonra S.H.I.E.L.D. başarısızlığa uğrayacak.
Puis le S.H.I.E.L.D. sera mort noyé.
Elektronik arabaların petrol endüstrisine ve baskınlığa karşı yeni ulaşım alternatifleri için verdiği savaş dünyanın 70'lerden beri görmediği bir çatışma ile sonuçlanabilir.
As electronic cars défie l'industrie du pétrole et les transports alternatifs se battent pour dominer le marché, l'inévitable résultat peut être un conflit comme le monde n'en a pas connu depuis les années 70.
Olivia kabuslarından çığlık çığlığa uyandığında... sesinini duymamış olabilirsin... ama ben duydum ve çok korkunçtu.
Vous ne l'avez peut-être jamais entendue quand elle se réveille d'un cauchemar en criant, mais moi oui, et c'est horrible.
Bay Carnahan'ın Başsavcılığa verdiği itiraftan sonra, Başkan Cooper ebedi istirahatgahına yolcu edildi.
Pendant que M. Carnahan trouve un accord avec le ministre de la justice, le président Cooper repose dorénavant en l'état dans la rotonde du Capitole.
Ama o hasta adam hastaneye giderse bu durum açığa çıkacaktır.
Mais si il va à l'hôpital, un revenant malade, il vont le découvrir.
Şimdi istediği şey açığa çıkmak.
Il veut à présent l'exposition.
Ancak faşizmi, onu açığa çıkaran kapitalizmle beraber tartışmadan, nasıl anlayabiliriz ki?
Mais comment peut-on parler sincèrement du fascisme, Si on n'est pas prêt à parler de sa cause, le capitalisme?
Sadakatle hizmet ettiğim Kurum tarafından açığa alınmam dışında mı? Hayır, hiç bir şey olmuyor.
En dehors du fait d'avoir été suspendue par l'agence que j'ai servie de tout mon cœur, non, rien d'autre.
Ama Petra'ya karşı en ufak ipucu açığa çıkarsa, onu içeri alırız.
Mais une des pièces à conviction apparait contre Petra, on l'amènera ici.
- Araştırmayı açığa çıkarmak istemedim.
Et la mère de Petra ne pouvait pas marcher à l'époque. Bien sûr qu'elle pouvait!
Kafamı yastığa koymam gerekiyor, ve umarım sonra uyanırım.
Je vais me reposer un peu. J'espère me réveiller, tout à l'heure.
Tıpkı Carson'un kimliğini saklamak için, onu balçığa çevirmeye çalıştığı gibi.
Tout comme il pensait avoir caché l'identité de Carson en transformant son corps en liquide visqueux.
Onu korumasını, kimsenin görevini açığa çıkarmayacağından...
Je comprends qu'il l'a protège, qu'il s'assure que personne ne compromette sa mission,
Bana e-mail olarak gönderirseniz, videoya bakabilecek birilerini bulabilirim ya da, belki bu video konuyu açığa kavuşturur.
Si vous me l'envoyez par mail je pourrais trouver quelqu'un pour y jeter un oeil et, peut-être que cette vidéo pourra faire la lumière sur la situation.
Yerliler yaratığa "El Vampiro de Moca" ismini vermişler.
" où les habitants l'avaient surnommé el vampiro de Moca.
Flaş habere konu olan bu makale, hükümetin kullandığı... bir geniş kapsamlı ve gizli teknik takip programını açığa seriyor.
Nous venons d'apprendre l'existence d'un autre programme secret de surveillance.
Ama tabanı, alnındaki kırığa sebep olamayacak kadar kalın.
Malheureusement, la base du chandelier est trop épais ont causé la fracture comminutive de l'os frontal.
- Nasıl açığa çıktın?
Comment avez-vous été exposé? Les bagels?
Ama sürtünme sonucu arka yüzeyi ezildi böylece kaynak yerleri açığa çıktı.
Mais la friction avec le béton a affaibli l'arrière, exposant les soudures.
Uzaylılar sokaklarda koşturuyordu ve işte o zaman S.H.I.E.L.D. kendisini açığa çıkarıp İntikamcılar'la bir olarak onlara inanabileceğimizi gösterdi. Ve biz de inandık.
Les Aliens envahissaient les rues, c'est à cet instant que le SHIELD s'est montré et a combattu aux côtés des Avengers, nous laissant croire qu'on pouvait avoir confiance en eux, ce qu'on a fait.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]