English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ L ] / Lığı

Lığı Çeviri Fransızca

183,444 parallel translation
Beni ve tüm departmanı terk ettiğin an ortaklığımız bitti.
Notre partenariat s'est terminé lorsque vous m'avez ignoré, moi et l'ensemble du département.
Demem o ki işleri benden yana ayarlarsan karşılığını alacağına emin olabilirsin.
Donc, si vous pouviez tourner ça en ma faveur, je vous revaudrai ça.
En son darbeyi ben vurmuş olabilirim ama bu sadece bana bahşettiğin pisliklerin karşılığıydı Baba.
J'ai peut-être donné le dernier coup, mais c'est juste en réponse à une litanie d'offenses que toi, cher père, tu m'as accordées.
Tamam Maze, bu rahat bir akşam yemeği kılığında bir sorgulama, körüklenmeye gerek yok.
Maze, c'est un interrogatoire déguisé en dîner décontracté. C'est pas la peine de se faire belle.
Ve sende maden hissesi karşılığında bana onun adını vereceksin.
Et vous me donnerez le nom En échange d'une coupe des mines.
Onu çağırdım çünkü intörn hastalığının tedavisi çok küçük düşürücü.
Je l'ai bippé parce qu'un traitement pour l'internitis c'est de l'humiliation.
- Haberlerde yayınlandığı zaman gördüğünü söylemiştin.
Vous l'auriez su au moment où la presse l'a rapporté.
-... olup olmadığını sordu mu? - Sordu.
Elle me l'a demandé.
Bak Maia, neden Amy'nin ailesinin vakfa yatırım yapmadığına izin vermediğin için bir düzine sebep sayabilirim
Écoute, Maia, je peux penser à une douzaine de raisons pour avoir refusé l'argent des parents d'Amy.
Dört ayımı Almanca öğrenmeye çalışarak çöpe attığıma inanmıyorum.
Je ne peux pas croire que j'ai perdu quatre mois à apprendre l'allemand.
Ama belki hata yaptığını anlamasını sağlarım.
Mais je pourrais l'aider à voir ses erreurs.
Ben özel müşterileriyim. Beş ay önce Indiana'ya taşındığımdan beri orada kalıyorum.
J'ai un passe au Hampton, car j'y réside depuis cinq mois dans l'Indiana.
Fransızcamı mazur görün ama bugün lanet, anasını savdığım bir moktu.
Passez-moi l'expression, mais purée, j'ai eu une journée à la noix!
Ben şimdi birine veya bir şeye arkasında onun olmadığını bilerek nasıl güveneceğim?
Comment puis-je croire quoi que ce soit, quiconque maintenant que je sais qu'Il pourrait être derrière tout ça?
Cehennem gibi şeyler yaşadığını biliyorum.
Je sais que vous avez traversé l'Enfer.
Yaptığın seyahatlarından sonra durumun nasıl peki?
Et comment vous vous débrouillez depuis vos voyages?
Hani şu Chloe'nin seni şutladığı davaya mı?
L'affaire sur laquelle Chloe vous a viré?
Çok şükür ki bu beden sırf seks için yaratılmışta sorun yaşamadık. Çünkü açıkça görülüyor ki tek umursadığı şey o.
Dieu merci ce corps a été fait pour le sexe, parce que, clairement, c'est tout ce qui l'intéresse.
- Ölüm saatinde tanığı var.
On dirait qu'elles couvrent l'heure du décès.
Cehennemden kaçtığım günden beri tek istediğim Gümüş şehire dönüp ailemizi tekrar bir araya getirmekti.
Depuis mon évasion de l'Enfer, je voulais retourner à la Cité d'Argent, pour réunir notre famille.
- Evet, annem neye uğradığını şaşırmış durumda.
Oui, ma mère ne sait pas ce qui l'a frappé.
Eger kardesinin icmesini durdurabilseydik, ve nereye sakladıgını göstertebilseydik...
Donc si on pouvait arrêter ton frère de boire et qu'il nous montre là où il l'a cachée...
Ortalıgı nasıl dagıtacaksın ki...
Quels dégâts tu vas...
Vic katili tanıyormus, o yüzden calıstıgı okula gitmeliyiz.
La victime connaissait le tueur, donc on devrait aller à l'école où elle travaillait.
Ve sonra da, konuyu Debbie'ye actıgımızda, okulun bagısı almadıgını söyledi.
Alors, on a essayé d'en parler à Debbie, elle a eu le culot d'insinuer que l'école n'avait pas reçu la donation.
Kocamın öfkesi tam tersini söylüyor, biliyorum, ama bunu medeni yollardan hallediyoruz... Avukatımız aracılıgıyla.
Je connais le caractère de mon mari suggère autre chose, mais on négocie ça de manière civilisée...
Tamam, yani Debbie, Jon ve Craig'in parasını caldıgını ögrendi ve... sen de onu öldürdün, öyle mi?
Donc Debbie a découvert que vous aviez pris le don d'argent de Jon et Craig et... vous l'avez tuée?
Sen beni cocugunu kacırdıgım icin azarlamadan önce söyleyeyim, vakayı cözdüm.
Avant que vous me reprochiez d'avoir kidnappé votre progéniture, j'ai résolu l'affaire.
Her sabah, organik cöplerin ücte biri fiyatına süpermarketten aldıgım sebzelerin üstündeki etiketi sökerken.
Chaque matin, en enlevant l'autocollant des légumes-racines que je prends au supermarché pour le tiers du prix d'une merde biologique.
Yardım etmeye calıstıgını biliyorum... ama, bu konuda bana yardım edebilecegini sanmıyorum.
Je sais que tu essaies d'aider, mais je crois pas que tu puisses m'aider avec ça... pour l'instant.
İlk yaptıgımda...
Mais dès que je l'aurais fait,
Ve açıklayamadığım garip bir şey var...
Et il y a quelque chose d'étrange... Je ne peux pas l'expliquer.
Burada karısının birkaç ay önce, bütün parasını dağıttıktan sonra ve kendine "Tanrı" demeye başlayınca hastahaneye kapattığını söylüyor.
Ça dit que sa femme l'a fait interner, il y a quelques mois, après qu'il ait fait don de tout son argent et commencé à se faire appeler "Dieu".
Görevliler kurbanı götürmeden önce, kimin ona saldırdığını bana söyledi
avant que les infirmiers n'évacuent la victime, elle m'a dit qui l'avait attaqué. Bien.
Yani, bütün bunlarla nasıl bağlandığını öğrenmekten korkuyorum.
J'ai peur de savoir pourquoi elle est mêlée à ça.
Daha da önemlisi, Kılıç tamamlandığına göre, planımıza devam edebiliriz
Le plus important, c'est que la lame est complète, on peut continuer nos plans.
Sizin kullanmayı planladığınız alev alan kılıç cennete bir kapı açmaya ve evinize dönmenize olanak sağlıyor?
Allons-y. Vous trois prévoyez d'utiliser... cette Épée de Feu pour traverser les portes du Paradis et rentrer chez vous.
- Mesele... diğer dedektiflerden önce davayı bizim aldığımıza emin olmak.
- Le défi est... de s'assurer qu'on ait l'affaire avant les autres inspecteurs.
Maze, onu kullandığın için sana kızgın.
Maze est énervée contre vous parce que vous l'avez utilisée.
Sonra bana Zeke'in kaçakçılık yaptığını gösterdi.
Mais après il m'a montré ce que Zeke trafiquait.
İçinde Zeke'in senin için kaçırdığı şeyi bulacaksın.
À l'intérieur, vous trouverez ce que Zeke trafiquait pour vous.
Yaramı ilk gördüğünde.. ... bunu Lucifer'ın yapıp yapmadığını sordun.
Quand vous avez vu ma blessure... vous avez demandé si Lucifer l'avait faite.
Tanıştığımız temizlikçilerden.
C'est l'une des femmes de ménages que nous avons rencontrés.
Yaptığım her şeyi, bizim için, ailemez için yaptığımı biliyorsun.
Tu sais que tout ce que j'ai fait, je l'ai fait pour nous, pour notre famille.
Başından beri evrendeki en güçlü..... işlevsiz aile ile uğraştığımı.
Je savais que j'avais affaire au plus puissant des pouvoirs... à la famille la plus dysfonctionnelle de l'univers.
Neden kardeşim o kadar aziz gibi iken Maze'in olmadığı...
Pourquoi mon frère est si saint et Maze... ne l'est pas.
Gezici Psikiyatri Birimi'nde çalışırken tanıştığın biri tarafından mı yapıldığını düşünüyorsun?
Eh bien, pensez-vous que ce pourrait être quelqu'un de vos jours À l'Unité Mobile Psych?
Bunu nasıl yaptığını ya da ülkenin geleceği üzerinde ne kadar söz sahibi olduğunu bilmek istemiyorum,
Je ne veux pas savoir comment tu l'as fait Ou ce qu'il dit sur le sort de notre pays Que vous avez pu,
Hadi ama, öldürmeye çalıştığın adamın adını bilmediğini mi söylüyorsun?
Allons. Vous essayez de dire que vous ne connaissez pas le nom - de l'homme que vous avez essayé de tuer?
Ebeveynleri ve üniversitedeyken staj yaptığı özel hisse senedi firmasının CEO'su.
Ses parents, et le PDG de l'entreprise privée de capitaux propres Il est interné à l'université.
Charnquist'in binaya girmeyi planladığı yolu.
Une manière Charnquist peut avoir l'intention d'accéder au bâtiment.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]