Malesef Çeviri Fransızca
629 parallel translation
Şarkı söylemesi, ne mutlu ki, bu köşenin ilgi alanına girmiyor. Oyunculuğuysa malesef...
"Son chant, heureusement, ne nous concerne pas, quant à son jeu, il est impossible..."
Oyunculuğuysa malesef bu eleştirmene göre eşi benzeri rastlanmamış bir kötülükte.
"Concernant son interprétation, il est impossible, à mon avis, du point de vue d'un critique, d'imaginer pire médiocrité."
Malesef bu kahramanların başına hep gelen şeyler.
C'est ce qui arrive souvent aux héros, malheureusement.
Evet. Malesef bu kadar enerjik bir adamın kısıtlanmasının sonuçları aklının kaldırabileceğinden fazlaydı.
Qui plus est, son énergie était telle que cette contrainte fit basculer son esprit.
Malesef getiremiyor.
Ça m'étonnerait!
Bay Walters, eğer hakim olsaydınız ve bu adam, genç bir kızın kendisine malesef aşık olduğunu farketseydi ve kızın onu unutması için, yardım etmeyi kabul etseydi hoşgörülüğe meğilli birisi olmaz mıydınız?
M. Walters, si vous étiez juge... et si cet homme comprenait que cette jeune fille était amoureuse de lui... et acceptait de l'aider à oublier... - ne seriez-vous pas enclin à la clémence? - Oui.
Malesef geciktik ve dansınızı izleyemedik.
Désolé d'avoir raté votre spectacle.
Malesef, gece öldü efendimiz.
II est mort cette nuit.
Malesef ona zaman yok, Bay Egerman.
Malheureusement, vous n'avez guère le temps.
Malesef kocamın burnunda onu kontrol edebileceğim bir halka yok.
Mon mari ne se laisse pas mener par le bout du nez.
Sizin içinizdeki iyiye bakmalıydım, şimdi malesef sizi kaybettim.
J'aurais du chercher le bien en vous.
Zaman yok malesef.
- impossible.
Eğer evle ilgileniyorsanız malesef alamazsınız.
Si la maison vous intéresse, vous ne pouvez pas l'acheter.
Malesef o konuda biraz hile yaptım.
Oui, j'ai... J'ai peur d'avoir un peu triché à ce propos.
- Malesef, başka planlarımız var.
Désolé, nous avons d'autres projets.
- Malesef hanımefendi
- Pas cette année, madame.
malesef, bu sürede bir randevum var.
Je regrette, je suis déjà prise.
Malesef arama suresi yeterince uzun degildi.
Oui, l'appel n'a pas duré assez longtemps.
Glanston'la burası arasında at bulacağımız hiç bir yer yok malesef.
Il n'y a pas d'autre bled où on pourrait trouver un cheval.
Malesef, sadece yapmış oldukları şeylerden ötürü temize çıkmak isteyenleri aklayabilirim.
Je ne peux aider que les gens prêts à... confesser ce qu'ils ont fait.
Malesef mesele bu değil.
Malheureusement... le problème n'est pas là.
Buna bir çare yok malesef.
Aucune raison d'avoir recours à ça.
Malesef, rahibim de öyle söylüyor.
Je sais, c'est ce que le prêtre dit toujours.
Ama malesef oldukça çirkin ve üstelik kekemeydi.
Mais malheureusement, il était laid et bègue.
Farkında olduğunuz üzere, Galaksinin Batı Sarmal'ının planları doğrultusunda sizin yıldız sisteminizden geçen bir üstuzay yoluna ihtiyaç var, malesef yıkılacak gezegenler arasında sizinki de var.
Comme vous le savez sans doute, les plans de développement de la bordure externe de la galaxie demandent qu'une déviation soit tracée à travers votre système solaire, et, malheuresement, votre planète est l'une de celles dont la destruction est planifiée.
Malesef, telefonla kimseye haber veremeden, dünya üstuzay yanyolu yapımı sebebiyle yıkıldı ve fikri de sonsuza kadar kayboldu.
Hélas, cependant, avant qu'elle eût le temps de téléphoner la nouvelle à quelqu'un, la Terre fut démolie pour faire place à une voie express intersidérale et l'idée fut perdue à jamais.
Ne? Malesef, bu lombar ağzının diğer tarafında olmayı gerektiriyor.
Malheureusement ça exigerait que nous soyons de l'autre côté du sas.
Bu kaydedilmiş bir duyurudur, malesef hepimiz dışarıdayız.
Ceci est une annonce préenregistrée étant donné que, j'en ai peur, nous devons tous être H.S à l'heure qu'il est.
Eee, malesef kaçamayız.
Euh, aucune j'en ai peur les mecs.
Malesef, VI'hurg dilinde bu hayal edilebilecek en büyük hakarete denk geliyordu, ve bunun karşılığı sadece çok büyük bir savaştı!
Malheureusement, dans la langue des Vl'Urghs c'était là la plus épouvantable insulte imaginable, celle qui ne pourrait être lavée qu'au prix d'une guerre terrible.
Binlerce yıl boyunca, kudretli gemiler uzayın boşluğunda ilerlediler, ve sonunda Dünya gezegenine doğru dalışa geçtiler, malesef boyutları hesaplamadaki felaket bir hata sonucu, tüm savaş filosu bir köpek tarafından yutuldu.
Durant quatre mille ans encore les puissants astronefs déchirèrent les déserts vides de l'espace pour finalement plonger, hurlants, sur la planète Terre où, à cause d'une terrible erreur d'échelle, l'ensemble de la flotte de guerre devait être accidentellement avalée par un petit chien.
Malesef, Büyük Yeşil Arkleseizure teorisi Viltvodle VI dışında pek kabul edilen bir teori değildi, ve bir gün, boyutlararası süper zeki bir ırk,
Cependant cette théorie quant au Nez du Gros Patatchoum Vert n'est pas extrêmement répandue en dehors de Méth-Técho VII
Malesef, programın bitmesine çok az bir süre kala, Dünya, beklenmedik bir şekilde, üstuzay yanyolu yapmak için yıkılmış, ve yıkımdan kurtulan yegane Dünyalılar ise şu anda, kayıp gezegen Magrathea'da, bir bilgisayar diskinin arkasında,
Toutefois, juste avant l'instant critique de la sortie de la réponse, la Terre devait se trouver démolie à l'improviste pour laisser place à une nouvelle déviation hyperspatiale, et les derniers natifs qui y survécurent se font maintenant tirer dessus
Üzgünüm ama malesef bu müm- -
Il n'y a pas encore eu d'enquête.
Malesef Ellie.
Il le faut, Ellie.
Malesef yapamaz.
Il ne peut pas.
- Malesef, biz öyleyiz.
Malheureusement, on l'est...
Malesef, bu savaş daha başlamadan kaybedildi.
Malheureusement, la bataille est perdue avant même de commencer.
Malesef birkaç gün ona katlanmak zorundayız.
Il va falloir la supporter quelques jours de plus.
Malesef burda senin o sevdiğin abur cuburlardan olmaz, Poirot.
Pour déguster un plat français, ce n'est pas ici qu'il faut venir.
Malesef son böğürtlenini yiyormuş.
Je crains qu'il n'ait mangé sa dernière compote de mûres.
- Malesef hayır. Sol azıdişim hala bana ciddi rahatsızlık veriyor.
Ma prémolaire gauche me cause toujours des désagréments.
Malesef. Şehir dışında. Amcasının cenaze işleri için Brighton'da.
Il est à Brighton, pour les obsèques de son oncle.
Malesef pek iyi değil.
Pas très bien.
Malesef ona hazımsızlıktandır dedim.
J'ai pensé à une indigestion.
- Hayır, malesef.
- Non.
- Malesef, orada değiller.
- Non, personne.
Evet efendim, malesef var.
C'est sûr, que j'en ai une.
Malesef, savaşta böyle bir lüks yoktur.
D'homme à homme, c'est la meilleure unité de combat du monde. Le général ne sera pas d'accord, mais ce n'est pas le moment d'être prudent.
Malesef yeterli sayıda değiliz.
Ecoutez-moi tous!
- Malesef yok.
Non, malheureusement.