Manalı Çeviri Fransızca
62 parallel translation
O manalı bakışların...
Cet air entre deux paroles
O manalı bakışların...
Cet air entre les paroles
Ama gelin, yeniden, ant için Tanrı'nın önünde. Hiçbir zaman, davranışlarım ne kadar garip olursa olsun, çünkü olur ya, bundan sonra, kendimi deli göstermek isteyebilirim, beni bir başka türlü görünce, sakın kuşku uyandıracak laflar etmeyin : "Ha, ha, anlıyorum." gibi. "Bir söylesek, bir bilseler." Ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor görünmeyin.
Mais, si bizarre que soit ma conduite, même si je juge bon d'affecter la démence, jurez-moi de ne jamais insinuer que vous savez quoi que ce soit à mon sujet.
Her kelimesi manalıydı.
Chaque mot était sincère.
Çok manalı bir kitap. Bilmem sana kalmış sanırım.
C'est assez philosophique mais vous comprendrez.
Ama sen bunu manalı buluyorsun, güya bu kitap, sırf sen göresin diye bir şekilde planlanarak bundan 40 yıl önce yazılmış gibi.
Mais toi, tu prétends que ce bouquin, édité voilà 40 ans, a été mystérieusement conçu pour toi seul!
Onun Moby Dick'inin kopyasındaki manalı bölümün altını çizmeye çoktan başladım, tabi demek istediğimi anladın mı bilmem.
j'ai déjà souligné des passages intéressants de son exemplaire de Moby Dick, si tu vois ce que je veux dire.
Bana da oldukça manalı baktı.
Et il m'a regardé bizarrement.
Yüzünde manalı bir bakış var.
Parce que... Vous faites une drôle de tête!
Benim için geri geliyorsun sana yaptığımdan sonra benim için çok manalı.
Ca m'a touchée que tu reviennes, après que je t'ai frappée.
Ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor görünmeyin.
ou "Si nous parlions"... et laisser entendre que vous savez quelque chose.
Kocam nerede. - Sizinle irtibata geçerse, ona karşı manalı konuşun. - Söyleyemeyiz çünkü bilmiyoruz.
- C'est impossible car on l'ignore.
Saçma hijyen kazalarının manalı, uzun soluklu bir ilişkiyi engellemesine asla izin vermeyeceğim.
Je ne laisserai jamais un contretemps hygiénique s'interposer dans ce qui pourrait être une relation durable.
Bilmiyorum. "İblis Veritabanına" ne dersin? Kötülüklerle dolu tek manalı bir isim.
Comment l'appellerais-tu? J'en sais rien, peut-être " "Base de démons" ".
Sakatlığının üstesinden gelip... manalı bir şekilde, ayakkabı satıcısı mı oldu?
Il a surmonté son handicap... et est ironiquement devenu un vendeur de chaussures..?
Büyük, manalı gözler.
D'énormes yeux si expressifs.
Manalı manalı bakma.
Me regarde pas comme ça.
Hocam böyle manalı laflarla ayıp olmuyor mu biraz?
Maître, ce langage me dérange un peu hein.
Anlamı belirsiz maddeler ve değişik manalı cümlelerle dolu olabilir bu anlaşmalar.
Il peut y avoir des clauses en petits caractères ou des double-sens...
Um- - biliyorsun, eğer çizgilerin içlerini boyarsanız resimler daha manalı olurlar.
Vous savez, les dessins sont plus jolis si vous coloriez à l'intérieur.
İşte bu manalıydı... Babamın uykusunu elinden almak Rapçinin birinden hayat dersi almak gibiydi...
empêcher mon père de dormir c'était comme retirer la connerie d'un rappeur.
Eğer bu, dilinizde çift manalı bir söz ise beni bağışlayın *.
Je suis désolé si ça a un double-sens dans votre langue.
Cevapları çok kısa, ama manalı.
Sa réponse était vraiment courte, mais pleine de signification.
- Manalı baktın.
- C'était dans ton regard.
Bunu takdir ediyorum ama bilirsin, Ellen sürekli bana manalı sorular soruyor. Ve bir şeyler biliyor.
J'apprécie que vous disiez ça, mais, voyez-vous, Ellen me pose tout un tas de questions, et...
Bu yeni çalışmalara baktığında ; bu manalı, öznel, düzensiz işler onun düşünce tarzına göre saçma bir yeni tasarım anlayışı gibi görünüyordu. Barbarlar kapıya dayanmakla kalmamış, içeri girmiş ve şehri ele geçirmişlerdi.
Quand il regardait les nouvelles créations, qui étaient expressives, subjectives et capricieuses, elles lui semblaient totalement irrationnelles vis à vis de sa propre conception du graphisme il avait l'impression que ces barbares n'étaient pas seulement proches des portes de la ville,
Hiç manalı değil. Yani, birbirimize çok yakındık.
Je veux dire, on était très intimes.
Benim için çok daha manalıydı.
Pour moi, c'était un monde beaucoup plus grand.
Yani, baştan savma mıydı manalı mıydı?
C'était désinvolte ou il y avait un message caché?
Sonra kavalyesi, kızın kendine güvenen gülümseyişine karşılık manalı bir hayranlıkla gülümsüyor.
Et son galant lui renvoie un sourire admiratif de connaisseur à son sourire assuré. " Aqua Net.
Çok manalı.
C'est si expressif. - Tu en veux?
Manalı görünüyor.
C'est possible.
- Bence biraz manalı olmuş. - Güzel.
C'est un peu suggestif.
Ve sen dostum, manalı bakışlar atıyorsun.
- D'accord. - Et toi, tu fais une tête.
Ve hayatı daha da manalı kılmanın tek yolu bir dahaki sefer, onlarla bir şeyler atıştır demişti.
Et que le seul moyen de rendre sa vie intéressante, et de prendre le temps de se connaître.
New Orleans müziğinde ve New Orleans kültüründe esaslı ve manalı bir şey var.
Oui, il y a une chose fondamentale et pleine d'émotions dans la musique et la culture de La Nouvelle-Orléans.
Ziyaretinin, onun için ne kadar manalı olduğunu bilmelisin.
Vous devez savoir combien votre visite lui signifie.
Onun manalı bir yaşama sahip olma şansı da sıfıra yakın olacak.
Il n'y a aucune chance que ça ait jamais n'importe quelle sorte de vie significative.
Gerçekten manalı bir şey deneyin.
Quelque chose de très émouvant.
Bu çok kötü, çünkü gerçekten haylaz doğal çift manalı şeylere bayılırım.
C'est dommage parce que j'aime vraiment ça, les sous-entendus à l'esprit tordu.
Haylaz doğal çift manalı.
Les sous-entendus à l'esprit tordu. C'est impossible!
Doğal... Çift... Manalı...
Les sous... entendus... à l'esprit... tordu.
Çünkü seks her zaman süper özel ve manalıdır ve bebek yapmak için yapılır.
Parce que le sexe est toujours super spécial et magnifique et fait pour faire un bébé.
Manalı bir şekilde baş salla. Evet, altı.
Approchez.
... ama her sahnede filmciliği ince manalı ve neredeyse nazik. Bizi asıl vuran sonuydu.
La fin du film nous a bouleversés.
söylemesini isteyeceğim Benimkilerden daha derin ve manalı sözcükler. Gel buraya.
À toi.
Bu Manal.
C'est Manon.
Bana manalı geliyor.
C'est logique.
ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor gibi görünmeyin halimden.
Jurez cela ;
Manalı bakış.
Un regard entendu.
Bu manalı bir kelime.
Un bien grand mot.