English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ M ] / Marius

Marius Çeviri Fransızca

265 parallel translation
Marius, dinle.
Marius, écoute.
Ya Marius?
La police avait perquisitionné. Et Marius?
Onu asla bulamayacağız.
- Qui? Marius.
Senin için anlamı ne?
Marius? Qu'est-ce qu'il signifie pour vous?
- Marius'dan.
De qui est-il?
- Marius mu?
- De Marius.
Marius denen bu çocuk, şu an nerede?
Où, où? Où est ce garçon, où est Marius?
Ama ona, Marius'un nerede olduğunu söylersek yanına gitmek isteyecektir. Oraya gidemez.
Mais si on lui dit où il est... elle va vouloir aller vers lui.
- Marius'u bulduk.
- Cosette, Cosette!
Onu almaya gidiyoruz. - Bırak seninle geleyim.
- Nous avons trouvé Marius, nous allons le chercher.
- Barikatta!
- Où est Marius?
Öyle değil mi Marius?
Nous irons avec vous.
Ah, hayır.
N'est-ce pas, Marius? Oh, non.
Bir gün, sen ve Marius, beni ziyarete gelirsiniz.
- Oui, mais - Et puis un jour, un jour, vous et Marius viendrez me rendre visite.
Marius'la birlikte upuzun bir hayatın olacak.
Tu vois, tu es jeune. Vous et Marius avez... toute la vie devant vous.
Marius'un dürüstçe söylediği gibi hepsi Orinoco'nun dibine gömüldü.
Marius vous l'a dit. Ils sont au fond de l'Orénoque.
Ve şuradaki arkadaşım Marius, o da vatanseverdir.
Mon ami Marius est un patriote aussi.
Rüşvet hakkında bilinecek ne varsa Marius bilir.
Il s'y connaît pour soudoyer quelqu'un.
Bu her şeyi değiştirir, değil mi Marius?
C'est plus pareil.
Marius planlarımızı ona iletebilir.
Marius pourrait le mettre au courant.
Ben Marius.
C'est Marius.
Akıllı Marius baraka nöbetçisi görevine atanmasını bile sağlamıştı.
Marius s'était fait nommer chef chez nous.
- Kes sesini Marius.
- Ta gueule, Marius!
Elinden geleni yaptın, Marius. Minnettarız.
Marius, tu as fait tout ce qui était en ton pouvoir, et nous te remercions.
Bu dostum Marius.
Voici mon ami Marius.
Marius'un son gördüğümden bu yana 3 çocuğu olmuş.
Il a eu trois enfants depuis mon dernier passage.
Marius, Fransa'nın erkeğe ihtiyacı var diyor.
Marius dit que la France a besoin d'hommes.
Marius'un tüm ailesini gördüm.
J'ai vu toute la famille de Marius.
Marius Pontmercy babasını bir daha görmeksizin büyümüştü.
- A quelques lieues de là...
Mösyö Marius'un dedesi Mösyö Marius'u salonda bekliyor.
C'était un ancien colonel de Napoléon, le colonel Pontmercy.
- Oraya gitmemi istiyor musunuz? - Düşündüğünü biliyorum zavallı çocuk. Kralımızı öldüren ve Fransa'yı yaralayan haydutlardan birinin oğlu olman senin suçun değil.
Marius Pontmercy était devenu un homme sans avoir revu son père.
Ama ailemizin geleneğini savunmak bize düşer. Ciddi görünüyor. Yazan o değil, doktoru.
- Le grand-père de monsieur Marius demande monsieur Marius au salon.
Müteveffaya bakan Marius, babasının nasıl biri olduğunu o an anladı.
Ton père nous écrit, il dit qu'il est malade. Il veut te voir. - Vous voulez que j'aille là-bas?
Anayurdunu ve beni çok seviyordu. Marius!
- Ils ne me font pas peur.
Beş parası olmayan Marius İtalya Bariyerinin yakınında bir kulübede kalıyordu at pazarı mahallesine de yakındı.
- Mon père m'a légué ce titre gagné avec son sang. J'en suis fier! - Ton père, c'est moi!
Ama komşuları işine saygı duymuyorlardı.
- Marius, abominable enfant!
Hepsi palavra. " Altı çocuğu olan bedbaht bir anneyim.
- Marius, sans ressource, vint habiter une masure.
Günaydın Mösyö Marius. Günaydın.
Cassette, ça rime avec gros sous, ça!
Çoğu öğrenci gibi Marius da Lüksemburg Bahçesinde çalışıyordu.
- " Je suis une malheureuse mère de 6 enfants. Le dernier n'a que 3 mois.
Haftalar geçti, Marius hâlâ ismini bilmediği bu genç kızı görmemişti.
- A rien. - M.
Bay Marius içeride mi?
Monsieur Marius est là?
Yarın, Marius.
A demain, Marius.
Peki ya Marius'a yazdığım mektup?
Mais la lettre pour Marius.
Marius?
Nous ne le trouverons jamais.
Ama görmüyor musun, Marius'la olan bambaşka bir şey.
Mais voyez-vous, avec Marius, c'est différent.
Marius!
Marius!
Thénardier'ler de Waterloo'daydı.
.. Marius appris d'un seul coup.. .. quel homme avait été son père.
Bir düğmesi düşmüştü ve ayakkabıları kirliydi.
- Bonjour, monsieur Marius. - Bonjour.
Adam ve genç kız Plumet sokağında ücrada bir evde oturuyordu.
- Comme beaucoup d'étudiants, Marius venait travailler au Luxembourg.
Marius durumu iyi bir öğrenci arkadaşından elbise, eldiven ve şapka ödünç aldı.
Le fait est qu'elles le regardaient pour sa grâce et elles en rêvaient. Un jour, sur un banc voisin...
Ama Marius onu izliyordu.
A un camarade d'études plus fortuné,..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]