Marış Çeviri Fransızca
1,079 parallel translation
Şımarıklığın had safhaya vardı.
Votre impertinence a dépassé les bornes!
Şımarık okul çocukları gibi davranan... arkadaşlarından da hoşlanmadım.
Et vos potaches attardés et vicieux!
Ağrısız, Radar, Sıcak Dudak, Fıstık ve Çavuş Vollmer'i bizim çocukları tımar ederken izleyin.
Indolore, Radar, Lèvres-en-feu, Régal et le sergent Vollmer pendant qu'ils retapent nos soldats.
Çok şımarıksın.
- Vous êtes gâté!
Senin için belki.Benim için değil, ben şımarık bir batılıyım.
Pour vous peut-être, pas pour moi, Je suis un grand mangeur.
Çünkü şımarık çocuklar gibisiniz.
De vrais enfants gâtés! Aucune manière, aucun égard.
Aynen öyle, kır hepsini, şımarık Gine kızı.
Vas-y! Casse tout, sale gosse trop gâtée!
Seni cılız, şımarık kız.
Nettoie, sale petite chafouine!
Yarın bu şımarık kasabanın anasını ağlatacağız. Kasabayı havaya uçuracağız.
Demain, nous ferons pleurer cette sale ville yankee.
Şuna da bakın, şımarık sürtük.
Regardez l'effrontée!
Kötü niyetli şımarıklığını itiraf et. Günahlarımı itiraf ediyorum, Tanrım.
Un salaud a volé tous nos vêtements!
" Şu Bayan Jacobi, gördüğüm en şımarık kadın.
Vous pensez que mme jacobi est trop gâtée et n'a pas d'humour.
Bu konuda çok şımarık ve terbiyesiz.
Elle se rendra enfin compte qu'on ne peut pas tout avoir.
O zaman nezaket kuralları, şımarıklık dediğin önemsiz şeylere neden üzülelim?
Je leur en suis reconnaissante.
Ruhunuz şımarık.
Votre âme a été souillée.
Oysa günümüzün şımarık çocukları ailelerinin bahçelerinde körpe domuz pişirmenin maceraperest bir şey olduğunu düşünüyorlar.
Les enfants de la prospérité se croient aventureux s'ils font rôtir un cochon de lait dans le jardin de leurs parents.
Şımarık velet!
Maudit garnement!
Annem, Marjorie'ye nasıl şımarık olduğumu, ne kötü olduğumu anlatıyor.
Mère dit à Marjorie que je suis gâtée, insupportable.
Benji, şımarık bir çocuktan betersin.
Benjie, tu es pire qu'un enfant gâté.
- Küstah ve şımarık.
Pire que jamais! Il se comporte avec une insolence!
Biliyorum. Şımarık.
Je sais.
Sen - zavallı, şımarık çocuksun.
- T'es un sale gosse de riche pourri.
Şımarık kocanın aklı başına gelir karısına döner uzun süredir gerçek aşkı yaşadığı kadına.
Le mari volage redevient raisonnable et retourne auprès de sa femme, avec laquelle il a établi un amour solide et fructueux.
Nedenini söyleyeyim, çünkü sen küstah, neşesiz işi bitmiş, şımarık bir baş belasısın ve senden sıkıldık.
Et je vais te dire pourquoi, parce que tu es grossier. Tu es triste, vidé. Une chienlit d'enfant gâté qui emmerde le monde.
koyu saçlı, mavi gözlü, şımarık.
les cheveux noirs, les yeux bleus. Il est gâté.
Sonra şımarıyor.
- Il se croit vraiment tout permis.
Çok sağlıklı, çok gürültücü ve çok şımarık.
Elle est en très bonne santé, très bruyante et très gâtée.
Efendim Bunca senelik hayatımda... Böyle şımarık bir kız daha görmedim bu ne terbiyesizlik
De toute ma carrière, je n'ai vu pareille sauvageonne.
Sen ne şımarık bir kızsın Ödevlerini yapmıyorsun, öğretmenini dövüyorsun
Vous n'étudiez pas et en plus, vous voulez me frapper.
Burun derken, neden seninkini benim özel işlerime sokuyorsun? Karşılığında ben de senin sabahki şımarıklığını unuturum.
A propos de sentir, pourquoi ne pas laisser ton nez plutôt proéminent... en dehors de ma vie privée... et en échange je promets de ne pas mentionner le fait que tu t'es conduit... comme un enfant gâté toute la matinée!
Şımarığın tekisin!
Tu n'es qu'un sale petit capricieux.
Bu, uzun saçIı, akılları başlarında olmayan serseriler, bu şımarık veletler, fareler gibi, grup halindeyken cesaret bulurlar ve yerel halkın canına ve malına zarar vermek niyetiyle Brighton'a geldiler.
Ces sordides Césars qui, tels les rats, ne trouvent courage qu'en chassant en meute, sont descendus à Brighton dans le but avoué de faire intrusion dans la vie et la propriété de ses habitants.
Şımarık bir sersemdim.
J'étais une enfant gâtée, stupide.
Abimin oğulları maurice ve beavis büyük hayal kırıklığıydı onun için zayıf şımarık çocuklar
Les fils de mon frère, Maurice et Bevis, l'ont bien dé çu. C'é taient des bons à rien!
sen busun... şımarık. Çocuklar.
T'es minable, voilà ce que t'es!
# Alyosha, çökmüş avare bir kedinin sırtına, İşte gidiyor, şımarık velet.
C'est Thomas sur sa poule noire!
Charles, şımarık olduğumu biliyorum.
Charles... je sais que je suis gâtée.
Bir çeşit şımarık prenses hikâyesi bu.
Pour la pauvre petite princesse trop gâtée?
Yani tıpkı bütün gün küvette yatarak plastik ördeğiyle oynayıp "Şimdi ne yapsam" diye düşünen sıkılmış şımarık çocuklar gibiyiz.
Est-ce que nous sommes comme des enfants trop gâtés qui s'ennuient en pataugeant dans la baignoire avec un canard en plastique à deux sous, en ronchonnant : "J'sais pas quoi faire!"?
Sizi şımarıklar, durun!
Arrête, sale morveuse.
Seni küçük şımarık.
Cette petite morveuse.
Şu çocuklar da çok şımarık.
- Les enfants sont pourris, vous savez.
Şımarık yumurcak!
Enfant gâté!
Şımarık, sempatik ve komik.
"Gaie, ayant le sens du contact".
"... şımarık bağnazlarız ve sizin gibilerden hoşlanmıyoruz. "
"Bonjour, on est bornés et sectaires et on ne veut pas de vous ici."
Şu şımarık velet ne yapıyor?
Qu'est-ce que fiche cette petite morveuse?
Seni çölden aldığımdan beri şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun!
Je te traite comme un enfant gâté depuis que je t'ai ramassé.
Montajda şımarık evcil hayvan sesi de eklerim, olur mu?
On fera la tirade sur les toutous en studio.
Seni gidi şımarık, sinsi hazine.
Petite intrigante... adorée...
Gerçekten şu avakadoyu yemenin seni şımarık ve zayıf yapacağını mı sanıyorsun?
Tu crois que manger cet avocat serait un aveu de faiblesse?
Bu, iki şımarık ülke arasındaki saçma bir dalaştan başka bir şey değil.
C'est une dispute idiote entre deux pays gâtés.