Masanın üzerinde Çeviri Fransızca
342 parallel translation
Masanın üzerinde, yemek artıkları.
Sur la table, les restes d'un repas.
Masanın üzerinde mürekkep var, Mürekkebin orada iki tüğ!
Sur la table y a un encrier. Dans l'encrier il y a deux plumes.
Hançer, masanın üzerinde, Lord Hood'un önünde duruyor.
Une dague d'aspirant sera posée devant Lord Hood.
Resmin küçük masanın üzerinde...
Votre photo était sur la table.
- Masanın üzerinde sigara olacak.
Il y a des cigarettes sur la table.
Daha önce geldiğimde, masanın üzerinde... geniş gümüş çerçeveli bir kadın fotoğrafı görmüştüm.
J'avais remarqué une photo de femme dans un cadre d'argent.
Masanın üzerinde mürekkep hokkası açık, yanında kalem var. Ama yazılı bir kâğıt görmedik.
N'est-il pas étrange, qu'avec cet encrier, ce stylo, on n'ai trouvé aucun écrit?
Senin masanın üzerinde duruyorlar, kuzum.
Elles sont sur ton pupitre.
Masanın üzerinde olduğuna yemin edebilirim.
Je l'avais laissée là.
Masanın üzerinde dans ettiğimi hatırlıyorum.
Je me rappelle avoir dansé sur la table.
Cecily, Almanca gramer kitabın masanın üzerinde.
Bunbury est très commode.
Evet, masanın üzerinde duruyor. Çakmağı da unutma.
Oui, apporte aussi un briquet.
Ama senin içinden çalışmak geliyorsa, bütçe masanın üzerinde.
Mais si vous avez envie de travailler, j'ai le budget, lá.
Kahvaltın masanın üzerinde.
Ton petit déjeuner est sur la table.
Program orada masanın üzerinde.
L'horaire est là, sur mon bureau.
Karafı masanın üzerinde mi istersiniz?
Je vous laisse la carafe d'eau?
Paramı çıkar ve burada masanın üzerinde say.
Sortez mon argent et comptez-le sur la table.
Masanın üzerinde bir tüy vardı.
" Sur la table, il y avait une plume.
O ve zenci, dirsekleri üzeri tebeşirlenmiş bir masanın üzerinde bir gün ve bir gece geçirmişlerdi.
Lui et le Noir avaient passé un jour et une nuit, les coudes sur un trait de craie sur une table.
Masanın üzerinde.
Une cigarette, je vous prie.
Masanın üzerinde.
Elles sont sur la table.
Bana ulaşabileceğiniz numaralar masanın üzerinde.
Les numéros où me joindre sont sur le bureau.
Günlerdir masanın üzerinde bir şey yok.
Depuis avant-hier, il ne reste plus rien.
Resim malzemelerin masanın üzerinde.
Vous trouverez de quoi dessiner.
Yukarıdaki masanın üzerinde duran bir mektup.
Elle était dans le bureau.
Masanın üzerinde.
Sur la table.
Telefon arkandaki masanın üzerinde.
- Le téléphone est derrière vous.
Caen'daki odamda açık duran pencerenin altındaki masanın üzerinde Yudis'in kitabı hep açık durur.
Dans ma chambre, à Caen, sur la table, sous la fenêtre ouverte, est posé le livre de Judith.
Ben de sana penceresinde saksılar, masanın üzerinde örtüsü olan bir evde... yaşamaktan bahsediyorum.
Et moi qui veux vous voir dans une maison, avec des fleurs aux fenêtres et une nappe sur la table.
Orada, masanın üzerinde bir şişe var.
II y a une bouteille sur Ia table, en bas.
Evet, masanın üzerinde.
Ouais, sur le bureau.
İstediğiniz beş dosya masanın üzerinde, Teğmen.
Les cinq dossiers sont sur le bureau.
- Onu masanın üzerinde buldum.
- Je l'ai trouvé allongé.
Şişe masanın üzerinde.
Servez-vous.
Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti başı öne eğik olarak ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu.
Elle était... dans le salon rouge, en robe blanche... immobile, la tête inclinée, les mains reposant sur la table.
Onu masanın üzerinde buldum.
- Sur la table.
Şurada masanın üzerinde de bu dergiyi buldum.
J'ai trouvé ce magazine sur la table.
- Masanın üzerinde duruyor.
- Oui, sur la commode. Non, merci.
40 yıl önce masanın üzerinde doğduğum büyük babamın evine.
là où il y a 40 ans je suis né en toute simplicité, sur la table des repas.
Onu masanın üzerinde istemeyiz, değil mi tatlım?
Ne mets pas ça sur la table.
- Elini masanın üzerinde tutabiliyor musun?
- Vous vous tenez à la table?
- Richard'ın eli masanın üzerinde mi?
- Richard, est-ce qu'il se tient à la table?
Bunlar neden masanın üzerinde? Satıyor musun bunları yoksa?
Qu'est-ce que c'est que ce marché aux puces?
Masanın üzerinde yatıyordu, polisler oradaydı ve o ölüydü.
Elle était sur une table, la police était là. La chose est morte.
Masanın üzerinde bir terazi gördüm.
- J'ai vu une balance sur la table.
Masanın üzerinde duran kitaba bak.
Regardez ce livre sur le bureau.
İki yüz pound, Phil. İşte masanın üzerinde.
200 livres!
Her şey masanın üzerinde.
Tout est sur la table.
Gördüğünüz gibi, efendim kör olmamak gazeteciliğin başlıca kuralıdır. Emin olun üzerinde "Çok Gizli" ibaresi olan ve her gün masanızdan geçen bu dosyaları yazabilirim.
Mais un journaliste se doit de n'être pas ennuyeux.
Bu çantayı masanın üzerinde buldum.
J'ai trouvé ce sac.
Yoksa masanın üzerinde miydi?
Sur le bureau.