Midi Çeviri Fransızca
13,982 parallel translation
Sahiden. Oğlan bu öğlen yeteri kadar görmedi mi?
Le garçon n'en a-t-il pas déjà vu assez pour une après-midi?
- O akşam bir sınavım vardı.
- J'avais un examen cet après-midi - Un examen?
Bu öğleden sonra Mitch Lange'e verilecekti.
Mitch Lange devait le recevoir cet après-midi.
Öğlen daireme gitmem gerek.
Je dois passer à mon appart demain après-midi.
Bugün para yatıracaktı.
Il était censé faire un dépôt cet après midi.
Bu öğleden sonra savunmayı dinlemek üzere toplanılacaktır.
À cet après-midi pour entendre la défense.
Bütün gün programı izleyip durdum.
J'ai regardé l'épisode tout l'après-midi.
Öğlen iyi.
Midi, ça me va.
Akşama doğru, bilmiyorum telefonum çekmeyebilir.
En fin d'après midi, je ne sais pas si j'aurais du réseau.
Çünkü öğleden sonra gitmiş olacak.
Elle aura disparu d'ici cet après-midi.
Kraliyet Danişma Meclisi öğleden sonra toplantıya çağırdı.
- Il a échoué. Le conseil privé a réclamé une réunion cet après-midi.
- Saat 12.00'de orada olmalıyız.
On doit y être avant midi.
- Oraya 12.00'den önce varır mıyız?
On arrivera avant midi?
12.00'den önce oraya varmalıyız.
Il faut qu'on arrive avant midi.
Genelde oraya öğleden sonra giderler, bu acele niye?
Les gens y vont l'après-midi. Pourquoi cette urgence?
Bu balıkları saat tam 12.00'de Cheshmeh Ali'de salmalıyız.
C'est très sérieux. On doit jeter ces poissons dans la source à midi pile.
Saat tam 12.00'de suya salmalıyız.
Dans l'eau à midi pile!
Çünkü ikimiz 5 yıl arayla doğduk. - Ama ikimiz de öğle vaktinde.
Nous sommes nées à cinq ans d'écart, mais toutes les deux à midi.
Anlayacağın onları tam öğle vaktinde Chesmeh Ali'de suya salıp, iki tane yeni balık tutmamız gerekiyor.
Donc, nous devons les remettre dans l'eau à midi pile et en prendre deux nouveaux.
- Saat 12.00'de yoksa ölürüz.
C'est midi pile ou la mort.
- Saat 12.00'de orada olmamız gerekiyor!
On doit y être pour midi!
Oraya katiyen 12.00'de varamayacağız!
On n'y sera jamais avant midi.
Kocam bu öğlen çok akıllı genç bir bayanla tanıştığından bahsetmişti.
Mon mari m'a dit qu'il a rencontré une jeune femme brillante cet après-midi.
- İyi öğlenler Bay King.
Bonne après-midi, M. King.
23 Nisan 1775'in öğleden sonrasıydı ve ben tekrar özgürlüğüme kavuşmuştum.
C'était en retard l'après-midi du 23 avril 1775, et j'avais repris ma liberté.
Hanımlar, şimdi haberini aldım ; New York Times adına bir gurme bu öğlen bize sürpriz bir ziyarete gelebilirmiş.
Mesdames, j'ai appris que le critique gastronomique du New York Times venait faire une visite surprise cet après-midi.
Öğlenin bu vaktinde kim bu kadar kafayı dağıtmış olabilir ki?
Qui peut bien être dans cet état au milieu de l'après-midi?
Neyse, eğer benimle görüşmek isterseniz cuma öğlen Golden Apple'da olacağım.
Si vous voulez bien vous asseoir avec moi, je serai à la Pomme d'Or ce vendredi à midi.
Her gün öğle CTM'de ne yapıyor sanıyordun, gönüllü işçilik mi?
Que pensais-tu qu'elle faisait toutes ces après-midi au Triple C... du volontariat?
- Bay Reddington. Samuel Aleko yarın öğle transfer edilecek.
Samuel Aleko sera transféré demain après-midi.
Uh, öğlen?
Midi?
Öğle yemeği vaktinde restoran ağzına kadar doluydu.
Un midi, nous avions le restaurant plein.
Daha kahvemi içmemişken telefonu açtım... ve Massimo dedi ki, "Bu öğleden sonra restoranı açıyoruz..." sadece bir şeyi açıklığa kavuşturmak istedim.
et Massimo dit : " On ouvre le restaurant cette après-midi, et je voulais juste... être sûr que c'était clair.
Duyamadığım şey, çantanın yere bırakıldığında çıkardığı ses, çünkü yönetim kurulu üyeleri, yarın öğleden sonra toplanıyorlar ve bunu düzeltme şansım ancak o zamana kadar.
Ce que je n'entends pas c'est le son de ton sac quand tu le reposes, parce que les membres du conseil se retrouvent demain après-midi, et j'ai seulement jusqu'à là pour réparer ça.
Öğle yemeği molasında bankaya götürecektim.
J'allais le déposer à la banque à midi.
Çarşamba öğlen kesilmiş.
Mercredi après-midi.
Öğlen Dedektif Bell ile, hayvanat bahçesinde görevli zebra hırsızı katilimizi tespit etmeyi başardık,
Cet après-midi, l'inspecteur Bell et moi avons identifié le criminel : un employé du zoo,
Cam öğle arasında işten gelip köpek parkına götürüyor onu.
Cam rentre du travail à midi et l'emmène direct au parc à chiens.
Sideshow Mel her öğleden sonra burada içiyor.
Tahiti Mel a bu toute l'après-midi.
Biliyorum ama Peter'ın bir öğleden sonralığına olsa da bir adamın nasıl da düşünceli olduğunu görmesini istiyorum.
Mais je veux que Peter voie ce qu'est un homme attentionné, pendant une après-midi. Peut-être qu'il apprendra quelque chose. T'en es sûre?
Bu öğleden sonra Dover hava üssüne uçakla 43 tabut geldi.
43 cercueils vont être débarqué d'un avion à la base aérienne de Douvre cet après midi.
Anne, beş yaşındaki kıza bu saatte bal yedirecek hâlim yok.
Maman, je ne vais pas donner à une enfant de 5 ans, un grog au miel à cette heure de l'après-midi.
Öğleden sonramı seninle geçirmektense koleradan ölmeyi tercih ederim.
Je préférerais mourir du choléra que de passer un après-midi avec toi.
Pekâlâ. Öğlen yemek var.
On sert le repas à midi.
Odun Kampı'ndaki ilk günümüzde sabahın yarısını geride bıraktık.
Il est bientôt midi en ce premier jour à la colo Firewood.
Bugün öğe yemeğinde yanına oturduğunuz kişi tüm yazınızın zeminini hazırlayabilir.
Votre voisin de table à midi, voilà qui pourrait bien déterminer le reste de votre été.
Guguklu saate göre öğlen vakti olmuş.
Il est midi.
Öğleye yaklaşıyoruz. Tabiri caizse günün göbeğinin biraz altında gibiyiz.
C'est le début de l'après-midi, le bas-ventre de la journée.
- İyi öğlenler.
- Bon après-midi.
Harika.
J'ai passé l'après-midi à établir une stratégie.
Bu öğlen eşyalarını toplamış ol.
Emballe tes affaires cet après-midi.