Mélange Çeviri Fransızca
3,306 parallel translation
Çoğu insanın bilmediği şey ise kapalı bir alandaki havanın % 12 ile % 75'i arasındaki bir oranı oluşturuyorsa aynı zamanda patlayıcıdır.
Ce que la plupart des gens ne savent pas, c'est que dans un espace confiné avec un mélange vapeur-air entre 12 % et 75 %, c'est aussi un explosif puissant.
Ve onun parfümü aynı.. narenciye karışımı ve.. Bilmiyorum hindistan cevizi ya da onun gibi bir şey mi?
Et son parfum... c'est juste comme ça un sublime souple mélange de... de, d'agrume et... je sais pas - - noix de coco ou quelque chose?
Hizmetli'nin arabasından aldığım kimyasalların bir bileşimi.
Un mélange de produits de la femme de ménage.
Karnını doyurduğun yere sıçarsan, bunun hakkında ağlayamazsın.
Non. Si tu mélange amour et travail, ne pleure pas à cause de ça.
Helyum Neon karışımı gerek bana.
On va avoir besoin d'un mélange hélium-néon.
Bu ikisini karıştırma.
Mais ne mélange pas les deux.
Her biri diğerinden faklıydı. Oyunculuk, ciddiyet ve bu ikisinin karışımı vardı.
Il y en avait un joueur, un sérieux, et ensuite une sorte de mélange entre les deux.
Bir yarda küp kakao malcı.
Un litre de mélange coco.
Ayak izinde bulduğun beyaz madde ve Katie'nin yatak odasındakiler kalsiyum hidroksit, jips ve kuvartz karışımı.
Le morceau que tu as trouvé dans l'empreinte et dans la chambre de Katie est un mélange d'hydroxyde de calcium, de gypse et de quartz.
Hiç iyi bir karışım değil.
Qui n'est pas un bon mélange.
Bu sadece tahmin, ama kimyasal ya da füzyon patlamasının aksine füzyon tepkimeleri, uzay mekiklerinin ana motorunu çalıştıran hidrojen-oksijen karışımından yaklaşık dört milyon kat fazla enerji açığa çıkartır.
Ecoute c'est juste de la spéculation. mais contrairement à une explosion chimique ou de fission, la fusion libère à peu près 4 milliard de fois plus d'énergie que le mélange hydrogène oxygène qui fait marcher la plupart des engins des navettes spatiales et 100 fois plus que les fusions
Klasik, alüminyum ve demir oksit karışımı.
Mélange d'oxyde ferrique et de poudre d'aluminium.
Yüzümü kızartacak bir şeyle mi karıştırdın?
C'est un mélange qui va me brûler le visage?
Sanki ileteçli bir radyoyla dana pirzolasının çocuğu olmuş gibiydi!
Un mélange entre une radio transistor et une escalope de veau.
Sonra kendi koyu renklileriyle benim beyazları yıkamış. Artık her şeyim mor. Dinozor Barney gibi dolaşıyorum.
Et elle mélange ses affaires sombres avec mes affaires blanches et maintenant tous mes vêtements sont violets, j'ai l'air de Barney le dinosaure.
Kalıntılar, Dedektif King'le diğer yangınlarda kullanıldığını belirlediğimiz termit ve yangın geciktiriciyle aynı karışıma sahip.
Il vient d'identifier que ce résidu est exactement le même mélange d'aluminothermique et d'ignifuge que l'enquêteur King a identifié dans les autre incendies
Bay Abbott'ın tırnaklarında bulduğum madde Abby'nin tanımladığı termitle ve Bruce Johnson'ın cesedindeki yangın geciktiriciyle aynı yapıya sahip.
J'ai trouvé des traces d'une substance sous les ongles de M. Abbott. qu'Abby a identifié comme étant le même mélange que la soudure et le produit incombustible. qui couvrait le corps de Bruce Johnson.
Beraber iyi çalışamadığımız açıkça ortada iş ve zevki karıştırıyoruz.
C'est plutôt clair toi et moi, ont ne travaille pas bien ensemble quand on mélange travail et plaisir,
Bence Mojito'yla iyi giderdi.
Je pense que ça ferait un bon mélange avec un...
Bu sizin için ne ifade eder, bilmiyorum, ama tırnak yataklarında kalsiyum karbonat, titanyum oksit ve boya maddeleri karışımından buldum.
Oh, uh, je ne sais pas ce que ça signifie pour toi Mais j'ai trouvé un mélange de carbonate de calcium, oxyde de titane Et des pigments sous les ongles.
Yünün yarısı pamuk, yarısı akrilik.
Un mélange 50-50 en coton et acrylique.
Yani, katilimizin zihninde, o aşk ve erotizmin bir çeşit karışık simgesi.
Donc, dans l'esprit de notre tueur, C'est un mélange bizarre des symboles de l'amour et de l'érotisme.
Ama onu tanımıyorum.
Mais je ne me mélange pas avec elle.
Dr.Hodgins, Tolüen, hekzan ve metil etil keton karışımı bulduğunu söyledi.
Hodgins dit que c'est un mélange de toluene, héxane et methyl ethyl ketone.
Buna yaşını da eklersek hatırlanan bir anı için kusursuz bir fırtınayla karşılaşırız.
Ça, ajouté à son âge, c'est le mélange parfait pour inventer des souvenirs.
- Mesajları karıştırıyorum.
Je mélange mes messages.
Teknoharika veri tabanı destemi karıştırıyorum efendim.
Je mélange ma fabuleuse technologie de bases de données, monsieur.
Su spanyeli ve labrador kırmasıymış.
C'est un mélange entre les épagneuls d'eau et les labradors.
Ben de zamanımı "The Killer" ve "Hard Boiled" filmlerini izleyerek geçireceğim.
Je me distrairai avec un mélange du "Killer" et de "Hard Boiled"
Tam ikili olmuş.
Wow. Ça c'est un mélange.
Bir kere yemeğin yanında şarap gider tamam mı?
Mélange de nourriture et de boissons. C'est déjà assez difficile avec le vin, d'accord?
Kötü kararlar için iyi bir karışım.
Un bon mélange pour prendre de mauvaises décisions.
- Bir miktar steroit ve homeopatik bitki ve baharat karışımı.
Des traces de stéroïdes, et un mélange homéopathique d'herbes et d'épices.
Klip şarkısı ise, aslında iki şarkının harmanlanmasından oluşuyor.
C'est un mash-up ( Mélange entre deux chansons ) - Oh, ouais.
- Ne? - Bokla karışık sülfür kokusu.
- Sulfure, mélangé avec la merde.
Kusura bakmayın ama etrafta kan bulaşan temiz bir yer kalmış mı diye bakar mısınız?
Mais vous pourriez regarder dans les parages, voir si il y a du sang quelque part qui n'est pas mélangé avec de la merde?
Efendim, o listede muhakkak biri 47 saniye içinde neler olduğunu görmüştür, ama sorun şu ki o kadar hengame arasında herşey birbirine karışır.
Quelqu'un sur cette liste a vu ce qui s'est passé pendant ces 47 secondes, mais il est mélangé à la masse de ceux qui n'ont rien vu du tout.
Karışmış işte.
Ça s'est mélangé.
Virüs, gazla karıştırılmış.
Le virus est mélangé au gaz,
Hayır, değil. Hayır, tam bu yüzden dört ve yedi için ayrı ayrı iki kelime var.
Non tu ne l'ai pas.C'est pour ça que tu as mélangé les nombres quand tu parlais à Tanaka pendant le pré-interview.
Renklilerle beyazları karıştırmış?
Il a mélangé les couleurs avec le blanc?
Sapkın aklımın bir yerinde romantizm ve seksi karıştırmışım.
Quelque part dans mon esprit tordu, j'ai mélangé le romantisme et le sexe.
Sakın okumayın. Geçen gece alkolle reçeteli... Yorgunken yazmıştım.
Je l'ai remplie hier soir après avoir mélangé alcool et médicaments... épuisement.
Bu şekilde salladım.
Et j'ai mélangé comme ça.
- Suç laboratuvarı kurbanın koruyucu... tulumununda vajinal akıntılarla karışmış meni kalıntıları bulmuş.
- Le labo a trouvé du fluide séminal mélangé à des sécrétions vaginales dans le costume Tyvek de la victime.
Neden karıştırıImış halde sevmiyorsun?
Pourquoi ne l'aimes tu pas mélangé?
Hayır, tersten anlamışsın.
Non, tu as tout mélangé.
Hepsinin sırası değişti.
Tout est mélangé maintenant.
Potasyum permanganat suyla karıştığında kanamayı durduran antiseptik olur.
Le permanganate de potassium mélangé à de l'eau donne un antiseptique astringent.
Ama gliserinle karıştığında ve oksijenle tepkimeye girdiğinde elektronları gliserinden çıkar ve ve şiddetle alev ortaya çıkarır.
Mais mélangé à de la glycérine... et exposé à de l'oxygène, il enlève les électrons de la glycérine avec une telle violence que ça produit une flamme.
Sulandırıldığına eminim.
Je suis sûre qu'on l'a mélangé avec de l'eau.