Mısır Çeviri Fransızca
86,932 parallel translation
Merenre Nemtyemsaf II zamanında 6.hanedanda belgelenen ilk Mısır weseni.
Documenté pour la première fois par des Wesen Egyptiens sous le reigne de Merenre Nemtyemsaf II
Basın toplantısı için gecikiyorsunuz sanırım Bay Başkan.
Il me semble que vous êtes en retard pour une conférence de presse, Monsieur le Maire.
Hazır mısın?
Es-tu prête pour ça?
Sıfırdan başlayacağım sayılır ve Walker'la ilgili bir haber bulmak için Rus sunucusunu hacklemeliyim. Emin değilim.
Je ne suis pas sûre.
Tamam, hazır mısın?
D'accord. Prêt?
Sanırım bombayı tek başına etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
Je crois qu'elle essaye de désactiver la bombe elle-même.
Çalışan listelerine baktım ama sanırım saldırganımız internetten bir üniforma almış sadece.
J'ai parcouru la liste des employés, mais je pense que notre tireur a juste acheté une tenue sur internet.
Sistemde taratır mısın yüzünü?
Je vous prie de le chercher dans le système pour moi.
Belediye başkanlığımız, bu hain saldırının faili Bay Edlund'un tutuklanıp derhal adalete teslim edilmesini sağlamak için SCPD ve SSB ile durmak bilmeden çalışıyor.
Ce bureau travaille sans relâche avec la police et la division anti-crime pour s'assurer que M. Edlund, le responsable de cet acte de violence haineux, soit appréhendé et amené rapidement devant la justice.
Bazen sadece şiddete başvurmak sonuç veriyor. Ama sonsuz bir kısır döngüye kapıldığımız gerçeğini inkar edemeyiz.
Et parfois il ne répond que par la violence, mais on ne peut pas oublier le fait qu'on ne fait que nourrir un cercle vicieux.
- Büyük an için hazır mısın?
Alors, tu es prête pour ton grand moment?
- Cevap alamamış sanırım.
Je ne crois pas qu'elle ait eu une réponse.
Sanırım üstünü kapatmaya çalışıyorlarmış.
Je pense qu'on a affaire à un camouflage.
- Hazır mısın?
Tu es prêt?
Onunla iletişim kurmaya çalışırım. Kendi savunmanda ifade vermen için seni çağırtmasını sağlayabilirim belki.
Je vais la contacter, voir si elle peut t'appeler pour témoigner en ta faveur, ok?
Bu şeffaflık dolayısıyla, sanırım herkese Green Arrow'un yaptığını neden gizlediğim konusunda bir açıklama borçluyum.
Et dans l'esprit de cette transparence, je pense que je vous dois une explication concernant la raison pour laquelle j'ai étouffé ce qu'a fait Green Arrow.
Bunu, halkı Green Arrow'un polis katili olduğuna dair çıkacak trajik haberden korumak adına yanlış bir karar alarak yaptım. Güvendiğimiz adamın bu şehri hayal kırıklığına uğratmasından korumak adına.
Je l'ai fait dans une tentative maladroite de protéger tout le monde de cette nouvelle tragique que Green Arrow était devenu un tueur de policiers, qu'un homme à qui nous faisions confiance avait trahi cette ville, et je ne pensais pas
Lütfen benden kalmamı isteme çünkü kalırım.
S'il te plaît, ne me demande pas de rester parce que je le ferai.
Sanırım Norma Bates aniden taşınma kararı almış.
J'imagine que Norma Bates s'est enfuie dans sa Dodge.
Sanırım sır saklamanın sonuçlarının iyi olmadığı konusunda hemfikirizdir. - O yüzden...
Je pense qu'on peut tous les deux être d'accord que lorsqu'on garde des secrets ça ne se finit pas bien, donc...
Birkaç dosyayı araştırır mısın?
Vous pouvez vérifier quelques fichiers pour moi?
Yerini doldurmaya hazır mısın?
Êtes-vous prêt à prendre place?
Edindiğim bilgilere göre bu odaya bir gaz saldırısı yapma niyetindeymişler- -
Il m'a été dit qu'ils prévoyaient de mettre en place une attaque au gaz dans cette pièce...
Bizi biraz yalnız bırakır mısın?
Laisse-nous seuls un moment, s'il te plaît.
Odaklanır mısınız?
Vous pourriez rester concentrés?
Bir şey yok, sadece görmeye alışık olmadığım bir kod satırı var da.
Rien.
Felicity onu durdurmaya çalışıyoruz diye şaşırır mı sizce?
Tu penses que Felicity sera surprise qu'on essaye de l'arrêter?
Yasadışı çok şey yaptım ama hiçbiri ağır teçhizat daha doğrusu herhangi bir teçhizat gerektirmemişti.
J'ai fait beaucoup de choses illégales, mais aucune d'elles ne demandait des armes lourdes, ni même d'armes du tout.
Aslında bir sınır var mı diye düşünüyor insan, değil mi?
On se demande s'il y a vraiment une limite, pas vrai?
Hazır mısın?
Tu es prêt?
- Hazır mısın?
- Prête?
- Hazır mısın?
- Tu es prête?
- Sanırım yaraya yine pıhtı attı. Dikkatli ol.
Je pense que la blessure s'est refermée.
Ahlaki olarak arafta kalan şeyler üzerinde çalışıyoruz ve sanırım bu yüzden olaylara bakış açım biraz etkilendi.
Notre travail n'est pas très moral, Lyla, et ça a un peu brouillé ma vision des choses.
Kefaletle serbest bırakmış mıdır diye mi soruyorsun?
Quoi, relâchés sous caution? Si.
- Çağrışım yaptı mı? - Hayır, hiçbir şey çağrıştırmadı.
- Ça te dit quelque chose?
Sanırım ikimizin "ilginç" anlayışı oldukça farklı.
Je pense que toi et moi avons des avis très différents de ce qu'"intéressant" veut dire.
Neyse. Queen Şirketler Grubu'nun inşaat yaptığı yerlerle şehirde toprağı bakır açısından zengin yerler arasında çapraz sorgu yaptım ve...
Eh bien, j'ai croisé les références des emplacements de constructions de Queen Consolidated avec les zones de la ville riches en cuivre, et...
Sanırım ölüm korkusundan dolayı ruhlar diyarında sıkışıp kaldı.
Ça a quelque chose à voir avec la peur de mourir et de rester bloqué dans le monde souterrain.
Sanırım gidiyorlar.
Je crois qu'ils s'en vont.
Onun kampanyasında çalıştığını biliyorum ama sanırım o başka bir iş üzerinde çalışıyormuş.
Je sais qu'elle travaillait sur sa campagne, mais je ne pense pas qu'elle faisait autre chose.
Şu boku kapatır mısın lütfen?
Tu peux éteindre cette daube?
Er Travis'in göz çukurunun nasıl kırıldığını bana anlatır mısın?
Pouvez-vous me dire comment Travis a eu une orbite fracturée?
Şimdi ekibin ve sen Mars Cumhuriyeti'nin askerlerine yakışır biçimde gurur ve fedakârlıkla emirleri yerine getireceksiniz. Anlaşıldı mı Gunny?
Vous et votre équipe exécuterez vos ordres avec la fierté et l'engagement dignes des soldats de la république martienne.
Hazır mısınız?
Et vous êtes prêts?
- Yüz yüze konuşmanın yanlış anlaşılmaları gidereceğine daima inanırım.
J'aime régler les malentendus face à face. Bien.
Rocinante fırlatmaya hazır mısınız?
Rocinante, êtes-vous prêt pour le lancement?
Sanırım altlarına iyice sıçmaları için epey zamanları olmuştur.
Je crois qu'ils ont eu le temps de se chier dessus en beauté.
Sanırım biz termodinamik yasalarının hâlâ geçerli olduğu atık ısıya bakıyoruz.
Je pense que c'est la chaleur des déchets, donc les lois de la thermodynamique tiennent.
Ya da başarısızlığımızı izlemek istiyorlardır.
Ou voir comment les nôtres échouent.
Dünya nükleer cephanesinin yarısını az önce fırlattı. Sanırım hedeflerinde Eros İstasyonu var.
La Terre a lancé la moitié de son arsenal nucléaire, et je devine qu'ils ont ciblé la station Éros.