Nal Çeviri Fransızca
1,017 parallel translation
Denizlerin geleceği buharlılarda. Güneyin buharlı gemisi elimin altındayken sakin, sisli ya da fırtınalı havanın bir anlamı kalmaz.
C'est l'avenir de la mer quand mer calme, tempêtes et brouillard n'importeront plus.
O fırtınalı havada mı rüzgarsız kalmış?
Alors qu'il y a eu du vent jusqu'à l'aube?
Vadinin güneyinde küçük bir sığır sürüsü ile at nalı izlerine rastladılar.
On a relevé des traces de chevaux du côté du ravin.
Onlara konuşma şansı verene kadar her tür çatışmadan kaçınalım.
Pas de violence sans leur donner une chance de s'exprimer.
Oraya sığınalım.
Tout le monde à l'intérieur.
O taşınalı daha üç hafta oldu.
Il n'habite ici que depuis 3 semaines.
Teşekkür ederim. St. Louis'e taşınalı beri geldiğim ilk parti.
Ma première soirée depuis que je suis à St-Louis.
Sakin ya da fırtınalı havada bir arada kalıyoruz.
Oh, par temps propice Ou orageux On se serre les coudes
Sakin ya da fırtınalı havada her zaman birlikteyiz.
On est des amigos Et rien ne s'y oppose Comptez un, deux et trois On est toujours ensemble
Etrafında bir sürü insan oturan at nalı şeklinde büyük bir masa vardı.
Une grande table, en forme de fer à cheval...
Kınalı saçları için
Qui lui était très chère
Benjamin Franklin'in dediği gibi, bir çivi yüzünden bir nal kaybedilir.
Comme l'a dit Franklin " Un clou manquant, le fer fut perdu.
20 yıl önce, güzel bir yere taşınalım ki oğlumuz Charlie iyi yetişip bir meslek sahibi olsun istemiştim.
Je voulais élever un bon garçon, dans un bon quartier.
Bunun gibi, rüzgarın güney-güneybatıdan pencereden içeri sertçe estiği fırtınalı bir geceydi.
La tempête faisait rage. Je me suis levé pour aller fermer les fenêtres.
Anlasana. Fırtınalı sulardan kurtulmaya çalışıyorsun. Bu kadar seçici olma lüksün yok.
Ce n'est pas le moment de faire des manières.
Ve ister sakin rüzgara, istersen fırtınalı rüzgara yakalan sonunda limana doğru yolunu kendin bul.
Contre vents et marées... il vous faut trouver votre port.
Onu böyle fırtınalı bir gecede bulabileceğini mi sanıyorsun?
Tu crois que tu vas le retrouver dans une tempête pareille?
Buda yolculuk işlemlerini hızlandıracak. Acı verecek işlemlerden kaçınalım.
Cela hâtera la procédure et évitera un cruel délai.
Onu öyle çok arzular ki ve başka seçeneği de kalmadığından fırtınalı bir günde okyanusta yüzerken fazla açılır ve bağırmaya başlar :
Elle le veut terriblement, mais... il n'y a rien à faire. Un jour de tempête, elle nage dans l'océan, loin, loin.
İşte Doris Tinsdale'in kısa ve fırtınalı yaşamı.
Voici la triste fin de Doris Tinsdale.
Taze izler, ahırdan yeni çıkmış taze nal izleri.
De bottes dans la boue devant le corral.
Bakın! Ateş yakıyor. Eve gitmeden önce ısınalım.
Pour tes débuts, cela commence mal!
# Bırak fırtınalı bulutlar düşsün peşine #
Que tombent les averses
Gitmeden önce Prince'in sol ön ayağının nalına bir bak.
Mets un fer au Prince avant le départ.
Gevşek bir çivi yüzünden atın nalı düşerse savaşı kaybedebilirsin.
A cause d'un clou, le cheval perd son fer et la bataille est perdue.
- Yolun karşısında Kara Nal'da.
- En face, au saloon.
- Kara Nal'da olduğunu söyledi.
- Il est au saloon.
At nalı oyunundakilerle hiç bir araya geldin mi?
Vous vous entrainez un peu a ce jeu?
Bu at nalı oyununu öğrenmek zor olmasa gerek.
Le jeu du fer a cheval peut s'apprendre!
Ben fırtınalı bir günde doğdum ve kuzeyden geldim babam bir dağ aslanıydı.
Je suis né un jour où la tornade venait du nord et mon père était un lion des montagnes.
Akşama fırtınalı sağanak altında kırılırlar
Avant le soir La grêle les a écrasées
- Elime ne geçerse? Genelde nal işleri.
- Tout ce qui se présente.
- Bir de nal.
Et un fer à cheval.
- Nalı çubuğa geçir Eric.
- Pointe, Eric. - Je sais.
At nalı yarışmasında iyisindir.
Tu es un habile lanceur de fers à cheval.
Senin kısrağın nalı gevşemiş.
Ta jument se déferrait.
New Bedford kasabasına da 1841 yılının sonuna doğru, fırtınalı bir cumartesi günü işte böyle varmıştım.
C'est ainsi que j'arrivai à New Bedford, par un samedi orageux, à la fin de 1841.
Ufaklık, nalımı getir.
Toi, le petit, va me chercher le fer.
Gidip nalımı getir dedim.
Je t'ai dit d'aller me chercher mon fer à cheval.
Ufaklık, nalımı getirmene gerek yok.
Toi, le petit, tu peux oublier mon fer à cheval.
- Evet, o fırtınalı havada.
- Oui, avec l'orage.
Orada, fırtınalı havanın hizasındalar.
Là-bas, sur le ciel orageux.
Buraya kadar gelmek için binlerce mil fırtınalı denizden geçtim..
J ´ ai franchi des milliers de milles de mer agitée pour arriver ici.
Gençliğinizin baharındasınız ama işte hepinize nal toplattırırım.
Vous êtes jeunes mais moi, je me tue au travail, contrairement à vous.
Bu kasabada sana bir nal bile satmazlar.
Notre ville n'est pas à vendre!
Bir rivayete göre Barney'nin Bayan Manion'la geçirdiği fırtınalı geceye... bir şekilde Mary Pilant sebep olmuş.
Il y a une version selon laquelle la folle nuit de Barney avec Mme Manion aurait pu être provoquée par Mary Pilant.
- At Nalı'nda.
- Au Horseshoe.
Avluda çıkardığı nal seslerini duydum. Kapıyı çalışınız!
Le cliquetis de ses sabots dans la cour, vos coups sur la porte...
Ona hepinizin hasta olduğunu Beni uyandıramadığınızı mumların hazır olmadığını ve Tawny'nin nalının düştüğünü söyleyeceğim
Je lui dirai que Mère était malade, que personne ne m'a réveillée. Que les cierges n'étaient pas prêts. Que mon cheval n'était pas ferré!
Bir nal yüzünden bir at kaybedilir.
" Un fer manquant, le cheval fut perdu. Un cheval manquant, le cavalier fut perdu.
Menajeri sen olsaydın anca nal toplardı.
S'il t'avait eu comme manager, il ferait le trottoir.