Nazikçe Çeviri Fransızca
1,392 parallel translation
Sana nazikçe soruyorum....... lütfen beni bırakma.
Je te demande très gentiment. S'il te plaît... Ne me quitte pas.
Hadi Emma, senden hoşlandığını hepimiz biliyoruz. Ona nazikçe sor.
Vas-y Emma, on sait tous que tu es celle avec qui il s'entend le mieux ici.
Yine de bana fevkalade nazikçe sorduğu için,
J'apprécie le sourire de M. Emmenthal.
Tamam, yavaş ve nazikçe, kalça ve omuzlardan, döndür onu.
Bon, tout doux, par les hanches et les epaules. retournez le doucement.
Ancak yolumdan nazikçe çekilirsen rüyanı gerçekleştiririm.
Mais si tu veux bien t'écarter de mon chemin, je réaliserai ton rêve.
Beni nazikçe o güçlü, büyük, dramatik kollarına alacak, tecrübeyle ve sessizce beni soyacak, hafifçe sütyenimi çıkaracaktı.
Il m'aurait prise tendrement dans ses grands bras, et m'aurait déshabillée doucement et de manière experte, aurait ôté mon soutien-gorge, avec délicatesse et douceur.
Nazikçe bana göre kuru bir yosuna benzeyen birşeyi aldı, ve bir anda ondan hoşlandığımı anladım, çünkü etraftaki herhangi birine pasaklı gibi gelirdi.
Il tâtait délicatement ce qui me semblait être de la mousse séchée, alors ça m'est venu à l'esprit, j'aimais Sean... parce qu'il avait l'air d'une salope, d'un mec à qui on ne la fait pas.
Senin ilk sorunu nazikçe cevapladım.
J'ai répondu à ta 1ère question poliment.
Döndüğünde Harry'yi nazikçe uyandırmış.
Quand elle revient, elle réveille doucement Harry.
Nazikçe.
Doucement.
Çok nazikçe, hepsi bu işte daha ne yapayım ki?
Mais, je suis très subtile.
Onunla yumuşak, nazikçe konuşup, koluna dokunacaksın.
Tu lui parles doucement... tu lui touches le bras, pour lui montrer que tu compatis.
Nazikçe kafalamışsın belli.
Tu sais être persuasive.
Sonra otele dönüp, nazikçe seviştik.
Commander à manger. Puis on retournait à l'hôtel faire l'amour poliment.
Bunu sana hemen sormayacaktım ki. Nazikçe çıtlatmayı düşünüyordum.
J'allais te le demander de manière plus subtile.
Şimdi rahatla ve kollarını kavuştur. Ve nazikçe salla.
Plie les bras et balance-les doucement.
Nazikçe sorarsam, bu isimle bir çocuk kitabı yazmama izin verir mi?
On dirait le titre d'un conte d'enfants.
Nazikçe sorsam bile olmaz mı?
Même si je le demande gentiment?
Bu çok güzel, sanki nazikçe tutuklama romanı.
Celui là est génial, C'est comme l'arrestation civile du roman.
Kendime sek martini hazırlayıp, nazikçe borsadaki durumdan konuşacağım.
Je me sers un martini et je lui parle de son portefeuille boursier.
- Hayır nazikçe söyle, Jayne.
- Pas la peine de t'exciter, Jayne.
Pençelerini o çantadan yavaş ve nazikçe çıkar.
- J'apprécie que tu n'en parles pas. - Ben pas moi. Alors décide-toi.
- Nazikçe.
- Poliment.
Uh, bunu yapabildiğim kadar nazikçe yapmaya çalışacağım.
Heu... J'essaye de présenter ça comme je le peux- -
Nazikçe çırp, nazikçe.
Doucement, j'ai dit. Remuez doucement.
Küçük bir iplik yumağını nazikçe ona doğru yuvarladım.
Je faisais rouler devant lui une jolie petite balle en mousse,
Ayakkabıları ve kutularını nazikçe üstlerine koy.
Pose doucement les chaussures et les boîtes dessus.
- İç İşler nazikçe kıçımıza tekme attı.
On nous a mis sur la touche.
Ama unutma, sana nazikçe sordum.
On pourra pas dire que je ne l'ai pas demandé gentiment.
Nazikçe alçıla. Lo marrado. Nazikçe, anladın mı?
La marado, doucement, marado.
Onun için bana ne yapıp yapamayacığımı nazikçe söylemeyin.
Ayez donc l'amabilité de ne pas me donner d'ordre.
Nazikçe olacak.
Ça va pas être difficile.
Sağlam ama nazikçe.
Ferme, mais doux.
Tekrar et : "Sağlam ama nazikçe."
Répètes : ferme, mais doux.
Sevdiğiniz biri çok üzgün olduğu zaman nazikçe yanında mı olursunuz yoksa zaman mı verirsiniz?
Si quelqu'un que vous aimez est déprimé, devez-vous le couvrir d'attention ou lui laisser de l'espace?
Ve onu terkettiğinde... Tam burada ellerimi açıp nazikçe "sana söylemiştim" diyeceğim.
Et quand elle va le larguer... je serai ici avec mes bras ouverts et un gentil "je te l'avais dit"...
Az önce mevsimin ilk ayyaşının sarıya dönüp nazikçe yere devrilişini gördüm.
J'ai vu le premier poivrot de la saison devenir jaune et tomber sur le sol.
E, am, çikolata nazikçe kaynamaya yaklaşıyordu. yaratık kapımda belirdiğinde... burnunu çekerek.
Le chocolat commençait juste à bouillir quand cette créature est apparue à ma porte... en reniflant.
Bana geçirmen gerektiğinde bunu nazikçe yapıyorsun
C'est parce que quand il a fallu que tu me baises, t'as été très doux.
Her bir yanda birer tane, zarif bir kupa gibi. Öyle nazikçe tutar gözlüklerini.
" Une de chaque côté, comme une tasse à café, si gentiment elles tiennent tes lunettes.
Onu nazikçe buraya çağır.
Demande-lui de venir, gentiment.
Sadece iltifat değil, nazikçe söyledim, sadece nazikçe.
Ce ne sont pas des flatteries, mais de la justesse, uniquement de la justesse.
Hayır, nazikçe söylemelisin.
Non, c'est un chien qui ne fait pas de bruit et qui est prêt à mordre.
Yani adam kadını nazikçe mi kesmiş? Evet, öyle.
Il a fait ça gentiment?
Böyle bir şey çıkarıp nazikçe üstüne koyarım.
Je prends quelque chose comme ça et je le dépose délicatement dessus.
Bayım, bunu olabildiğince nazikçe söylemeye çalışacağım :
Je vais le dire aussi poliment que possible :
Çifte düğüm at, ama nazikce.
Fais un double noeud, mais doucement.
Tabi nazikçe söylemek gerekirse.
Visiblement, je ne me remets pas vite.
Yavaş ve nazikçe.
Lentement.
- Nazikçe yere bırak, nazikçe, tatlım.
Pose-le doucement.
Eleştirilerini ifade ederken dolaysız mı anlatırsın yoksa nazikçe mi?
Si en plus vous avez confiance en vous, vous êtes le Zidane des faucheurs. Quand tu critiques, tu es direct ou plein de tact?