Niyetim Çeviri Fransızca
3,610 parallel translation
Birini daha kaybetmeye niyetim yok.
Je n'ai pas l'intention d'en perdre un second.
Tek niyetim yardım etmek.
Tout ce que j'essaie de faire c'est aider!
Öyle olsun, ama... senden o kadar kolay vazgeçmeye niyetim yok.
Bien, mais... Je n'abandonnerai pas!
Öğrenmek için beklemeye niyetim yok.
Je vais pas attendre pour le savoir.
Evet, niyetim o.
Oui, je... J'y compte bien.
- Bak, yukarı ofise çıktığımızda, sizleri bilgilendirmek ve yardım istemek niyetim vardı. - Ama beş dakika bekleyemezseniz- - - Bekleyemeyiz.
Écoute, une fois que j'aurais gravi les escaliers jusqu'au bureau, j'ai l'intention de vous rencarder et de solliciter votre aide, mais si vous ne pouvez pas attendre...
Bak, anneni incitmek gibi bir niyetim yok, tamam mı?
Écoute, je veux pas blesser ta mère, d'accord?
- Hayır, Jane, niyetim o değildi.
Non Jane, ce n'est pas comme ça.
"Yaptığın tercihler için hiçbir kötü niyetim yok kin veya öfke beslemiyorum."
"Je n'ai pas de mauvaises pensées envers les choix que tu as fait, - aucune rancoeur, aucune colère."
Seni tutuklamaya niyetim yok aslında.
Je ne vais pas vraiment te faire tomber.
Yine de, benim yaşlanmaya niyetim yok.
mais de nouveau, je n'ai pas l'intention de vieillir.
İşin özü şu an sizlerle savaşmak gibi bir niyetim yok.
c'est ça. Je n'ai aucune intention de me battre avec vous maintenant.
Çomak sokmak gibi bir niyetim yok ama Joan ile arandaki telleri onarmak zorundasın.
Loin de moi l'idée d'attiser les tensions, mais tu devrais peut-être recoller les morceaux avec Joan.
Niyetim sorun çıkarmak falan değil.
Je n'essaye pas de vous créer des problèmes.
Seninle de o kadar vakit kaybetmeye niyetim yok.
Je n'avais pas prévu de perdre autant de temps avec toi.
- Niyetim o değildi.
Ce n'était pas mon intention.
Benim niyetim ise sizi bir dakika daha burada tutarak belki de silahşor tarzı eldivenleri denemenizi sağlamak.
Ce que je pense, c'est... si je peux garder cette dame ici une minute de plus, que peut-être elle peut essayer, disons... le mousquetaire?
Gitmeye niyetim yok.
Je n'ai pas l'intention de partir.
Bu iş yüzünden vurulmaya niyetim yok.
Je n'essaye pas de me faire tirer dessus dans ce travail.
Üzgünüm, sizi takip etmek ve korkutmak gibi bir niyetim yoktu ama onlar beni takip ediyorlar ve korkutuyorlar.
D'où mon choix... Je voulais pas vous faire peur.
Ben katil de yalancı da değilim ve hiçbir yere gitmeye niyetim yok.
Je suis pas une tueuse et je m'en irai pas.
- Çünkü açıkçası Onikinci Gece'yi yine koro kıyafetleriyle oynamaya hiç niyetim yok.
Parce que, honnêtement, je refuse de refaire La Nuit des Rois en robe de chœur.
Ah, niyetim o değildi.
Je ne voulais pas dire ça.
Gençliğimi nerede harcamak niyetim?
"Où vais-je?" "Comment passer au mieux ma jeunesse?"
Uzlaşmaya niyetim yok.
Je n'ai aucune intention de signer un accord.
Sensiz ayrılmaya hiç niyetim yok.
Je n'allais pas partir sans toi.
Anlaşma yapmak gibi bir niyetim yok.
Conclure un accord ne m'intéresse pas.
Hayır, niyetim bu değildi. Garson üzerimize bir şeyler döktü, biz de oraya temizlenmeye gittik.
Non, ce n'était pas comme ca. Une serveuse la renversé sur nous, et, et, on est allé se nettoyer.
Artık buralarda biri olmak gibi bir niyetim yok.
Je n'ai plus aucun intérêt à rester ici.
Niyetim bu kadar sert çıkmak değildi.
Je voulais pas crier autant.
Senin gibi bir göt için ölmeye niyetim yok, kaybol.
Je n'ai aucune intention d'y laisser ma peau. Allez, dégage!
Niyetim bu değildi.
Ce n'est pas... ce n'est pas ce que je veux dire.
Bu mini-işkenceye gereğinden fazla prim vermeye niyetim yok.
Je ne veux pas donner à cette... mini-persécution plus d'attention qu'elle n'en mérite.
Senin için Klaus'u devirmeye hiç niyetim olmadı.
Je n'ai jamais eu l'intention que tu renverses Klaus.
Kötü bir niyetim yok... seni yine tokatlamayacağım...
C'est pas comme si j'allais te frapper à nouveau.
Şirketin kontrolünü bırakmaya niyetim yok.
Je n'ai aucune intention de renoncer à contrôler ma compagnie.
O piçlerin David Clarke'tan fayda sağlamalarına izin vermeye hiç niyetim yok.
Juste que tu saches que je n'ai aucune intention de laisser ces salauds profiter de David Clarke.
Max, niyetim derisinden çanta yapmak değil.
Max, l'idée n'est pas de la sucer jusqu'à la moelle.
Kötü bir niyetim yok.
Je ne vous veux aucun mal.
Orada sana katılmak gibi bir niyetim yok, merak etme.
Je n'ai pas l'intention de te joindre là-bas, je peux te l'assurer.
Bir çocuğu sırf korktu diye asmaya niyetim yok.
On ne va pas pendre un garçon pour avoir eu peur.
Hakaret ettiysem bagislayin, niyetim bu degildi.
Pardon si je vous ai insulté.
Evet, niyetim bu hanımefendi.
C'est bien dans mes intentions, oui Madame.
Artistlik falan yapmak gibi bir niyetim yok ama bence her şey herkese eşit dağıtılmalı.
Je veux pas faire ma diva, mais je suis pour les parts égales.
Niyetim sana olan sevgimi kanıtlamak.
" montrer tout l'amour que j'ai pour toi.
Şimdi, her ne kadar acınası gelse de niyetim oldukça masumaneydi.
Je sais que ça peut sembler pathétique mais c'était assez innocent finalement
Seni de kaybetmeye niyetim yok.
Je ne veux pas te perdre.
- Kaptan, niyetim öyle değildi.
Capitaine, mes intentions...
Niyetim başka birinin avına karışmak değil.
Je n'ai aucune intention de m'approprier les trouvailles d'un autre.
Özür dilerim, niyetim rahatsızlık yaratmak değildi.
Je voulais pas vous faire peur.
Diğer kumandanlara benzemeye niyetim yok. Benim burada ne işim var Ender.
Eh bien, n'ont pas l'intention d'être comme les autres commandants.