Nıin Çeviri Fransızca
46,714 parallel translation
Amam bu adamın yani Louis'in bana çok yardımı dokundu.
Mais ce gars Louis, Il gardait mais arrière.
Marvin'in soyadını biliyor musunuz peki?
Vous connaissez le nom de famille de Marvin?
- Evet, ama Duke aslında bu adamların Marvin'in peşlerinden gelmesini istemelerinden korkuyor.
Oui, Duke a peur que la plupart veulent que Marvin vienne après eux.
CIA'in bildiği her şey TIDE veri tabanında çıkmıyor, yani...
Tout ce que sait la CIA n'est pas dans la base de données du TIDE...
Belki siz de aynı sebepten CIA'in başını getirmişsinizdir.
C'est peut-être pour ça que le chef de la CIA est là.
- Saldırının olduğu akşam MacLeish'in çocuğunun kaçırıldığını söyleyen sen değil miydin?
- C'est vous qui m'avez dit que le soir de l'attentat, le fils de MacLeish a été enlevé.
Kayıt İdare Birimi'nden MacLeish'in inceleme dosyalarını alıp
Vous pouvez récupérer les dossiers d'enquête de MacLeish
Bu yüzden bir bağlantı kurmak için MacLeish'in dosyalarına tekrar bakmalısın.
Vous devez donc réexaminer ses dossiers pour trouver un lien.
Foerstel, MacLeish'in dosyalarını aldığını biliyor olmalı.
- Quoi? Foerstel sait que vous avez pris les dossiers de MacLeish.
Görünüşe göre Amerika'nın sevgili başkan yardımcısı adayı ve CIA'in aradığı en azılı kiralık katil birbirini tanıyormuş.
Il se trouve que le favori à la vice-présidence et le mercenaire le plus recherché de la CIA se connaissent.
Amerika'nın başkan yardımcısı adayı ve CIA'in aradığı en azılı kiralık katil tanışıyormuş.
Le candidat préféré de l'Amérique pour la vice-présidence et le mercenaire le plus recherché de la CIA se connaissent.
Şimdi bize katılmazsan, halka MacLeish'in atanmasını başkanlık sırası sana gelsin diye önlediğini söylerim.
Si vous ne nous rejoignez pas immédiatement, je dirai au public que vous avez bloqué le rendez-vous de Peter MacLeish pour pouvoir être un tête de liste pour la Présidence.
... Adli Komite, MacLeish'in vasıflarını değerlendirdi.
... Rencontré MacLeish en personne avec le Comité Judiciaire de la Chambre des Représentants.
MacLeish'in onanması, yeni atanmış vekillerce kabul görürken...
La confirmation de Peter MacLeish n'a reçu aucune opposition de la toute nouvelle...
Wells'in ona kafayı taktığını soruşturmasının şahsi bir hâl aldığını söylemişti.
Il pensait qu'elle faisait une fixation sur lui, que son enquête était devenue personnelle.
Bayan Baldwin'in dediğine göre Kevin onlara babasının felç geçirdiğini ve eyalet dışında bir bakım evine yatırıldığını söylemiş.
Merci. Selon Mme Baldwin, Kevin leur a dit que son père avait eu un infarctus et était parti en maison de repos hors de l'état.
Kurucu Çift'in mükemmel bir dünya yarattığı Açıklar'a gidecek seçkin kahramanlar grubunu oluşturacaksınız.
où le Couple fondateur a créé un monde parfait.
Dalga geçecek veya Aline'in sorularını cevaplayacak zamanım yok.
Je n'ai pas le temps de plaisanter ou de répondre aux questions d'Aline.
Süreç'in bizi açlıktan ölmeye bırakmayacağını biliyordum!
Je savais que le Processus ne nous laisserait pas crever de faim!
Ezequiel, Aline'nin Konsey'in yetkisine sahip olduğunu unutma.
Ezequiel, n'oubliez pas qu'Aline a de l'autorité au Conseil.
Bu yılı Süreç'in denetleyicisi olarak bitirmelisin, hep yaptığın gibi.
Vous devriez... finir l'année en tant que Responsable du Processus, comme les années précédentes.
Bırakman için Süreç'in sana teklif ettiği para Gerson'ın kellen için verdiğinden daha fazla.
La somme que le Processus te propose pour abandonner est supérieure à l'offre de Gerson.
Anmanın sembolize edilmesi için Kurucu Çift'in görüntülerini yansıtmak bir gelenektir.
C'est une tradition de projeter des images du Couple fondateur pour symboliser ce temps de fête.
Benden Aline'in raporunu değiştirmemi istedin ve önce bakmayacağımı mı sandın?
Pour vous, j'ai remplacé le rapport d'Aline. Mais pas sans le consulter.
Gözlerimin içine bak ve Elizabeth Keen'in benim kızım olmadığını söyle.
Regardez-moi dans les yeux et dites-moi qu'Elizabeth Keen n'est pas ma fille.
Paige'in normal birini seçmesine o kadar içerledi ki o da normal biri olduğunu kanıtlamak için normal insanların sorunlarını çözüyor...
Il est tellement troublé que Paige ait choisi un type normal qu'il essaie de régler les problèmes d'un type normal pour prouver qu'il est normal lui aussi, mais il a du mal.
Tim'in kötü biri olmadığını anlaması gerek.
Il faut qu'il réalise que Tim n'est pas une mauvaise personne.
Bak ne diyeceğim, eğer Walt Tim'i gerçekten sevseydi Paige'in onda gördüğünü görürdü, onun mantıklı bir seçim yaptığını anlar ve onu kazanmaya çalışmaya son verirdi.
Tu sais, si Walt appréciait vraiment Tim, voyait en lui ce que Paige voit, il réaliserait qu'elle a fait un choix logique et il arrêterait d'essayer de la conquérir.
Hazır bir dakika boşluğumuz varken Paige'in işi bizi duygusal olarak sağlam tutmak ve birbirimize vereceğimiz söz, onun sıkı çalışmasının gerçek bir kanıtı.
Hey, puisqu on a une minute, le boulot de Paige est de nous garder émotionnellement sur les rails, et notre engagement l'un envers l'autre est un véritable témoignage de son travail acharné.
Tim'in uzmanlığı, hatırladın mı?
Walter, tu as besoin de quelque chose de plus lourd. Compétence de Tim, tu te souviens?
Cabe'in burada tuttuğu kutuların birinden.
Dans l'une des boîtes que Cabe rangeait ici.
Beth'in katranın içinden kendi çıkması lazım.
Beth devra traverser le goudron.
Beth'in bedenindeki katranın içinde bulunan hidrokarbon ve heterosiklik bileşikleri çözmek için... -... dizel yakıtı ve solvent karışımı.
Un mélange de diesel et de solvant pour dissoudre les hydrocarbures et les composants hétérocycliques du goudron sur la peau de Beth.
Ayrıca, Cabe'in arkadaşının kulübesinde cep telefonu çekmiyor. Ya da Wi-Fi - Walter...
Et puis, la cabane de l'ami de Cabe n'a pas de réception cellulaire ni de Wifi.
Paige'in bıçak kullanmasını isteyeceğini pek sanmıyorum.
Je ne sais pas si Paige voudrait qu'il utilise un couteau.
Tim'in Deniz Özel Kuvvetler'e döneceğini varsaymıştım ve artık böyle bir seçenek kalmadı ; bu işleri değiştirir.
J'ai supposé que Tim retournerait chez les SEAL. Maintenant, ce n'est plus une option, donc ça change les choses.
Şerif'in karakolunun uzaklığı hesaba katılırsa yardımın gelmesinin 15 dakika süreceğini tahmin ediyorum.
Selon la distance qui mène au poste du shérif, j'estime que nous avons 15 minutes avant d'avoir de l'aide.
- İyi ki Cabe'in çakısını yanıma almışım.
C'était une bonne chose d'avoir le couteau de poche de Cabe avec moi.
Şu an Leshner'in hedef, Lima'nın da ikincil hasar olduğunu düşünmek niyetindeyim.
Pour l'instant, je crois que la cible était Leshner, et que Lima n'était qu'une victime collatérale.
Bay Leshner'in kanını, bilinen bir sürü örnekle karşılaştırıp uyan örneği bulamaya çalışacağım.
Je dois comparer son sang à des échantillons témoins.
Danilo Lukic'in yay burcundan olduğunu mısıra karşı alerjisi olduğunu, penguen temalı biblolar topladığını öğrendim.
J'ai appris que Danilo Lukic était sagittaire, allergique au maïs, et collectionneur de pingouins.
Tate'in öldüğüne inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire à la mort de Tate.
Tate Orvis'in tam bir çapkın olduğu ortaya çıktı ama cinayet hedefi olmadığı çok açık.
Bon, Tate Orvis est un vrai Don Juan, mais sans doute pas la cible.
Bana gönderdiğin, Sydney Shea'in bulduğu anahtar kartlarının fotoğrafları bayağı faydalı oldu.
Vos photos des cartes magnétiques trouvées par Sydney Shea se sont avérées utiles.
Beale'in masasında borsanın ayrıntılı planını bulduk. IOA anahtar sahiplerini zehirlemek için restorana girerken kullandığı levyeyi bulduk. Zehrin kaynağını bulduk.
Nous avons trouvé des documents de la bourse sur le bureau de Beale, le pied-de-biche utilisé pour entrer dans le restaurant et empoisonner l'IAO, et la source du poison.
Brian Bale'in olayla ilgisi olduğunu kabul ediyorum.
Je ne dis pas que Beale n'était pas impliqué.
Bundan bahsediyorum, çünkü Bay Beale'in dairesinde en ufak bir misk kokusu yoktu.
Je n'en parle que parce que... l'appartement de M. Beale ne sentait pas le musc le moins du monde.
Grace'in sevgilisi olduğu... için mi kızdın yoksa sevgilisi benim oğlum olduğu için mi?
Tu es énervé parce que Grace a un petit ami, ou parce que il s'avère être mon fils?
Hedefleri Will'in sınıf arkadaşlarından biriymiş, Jeremy Ramos.
La cible est l'un des camarades de Will... ce gamin s'appelle Jeremy Ramos.
Emme'yi Bayan Rodriguez'in sınıfından alıyorum.
J'enlève Emme de la classe de Mme Rodriguez.
Rodriguez'in beni nasıl zorladığını biliyorsun değil mi?
Tu sais comment Rodriguez ne m'a pas lâché?