Ocean Çeviri Fransızca
5,197 parallel translation
"Atlantik Okyanusu" "New York'un 200 Mil Doğusu"
OCEAN ATLANTIQUE 320 km é |'est de New York
Düşesim Naomi onun yakışıklı dükü ben ve kalemiz Bahamas Okyanus Kulübü.
... Avec Naomi, ma duchesse, moi son Duc élégant et le Bahamas Ocean Club notre château.
Ocean City barbekülerini...
Les barbecues à Ocean City?
Baban Ocean City'den nefret etmişti, yavrum.
Ton père détestait Ocean City.
Şu anda Frank Ocean dinliyorum.
En ce moment j'écoute Frank Ocean.
Bu doğru geliyor mu kulağa? 41 Okyanus Bulvarı, Howard Sahili?
41, Ocean Avenue, Howard Beach?
Okyanusta bir adaymış gibi düşün.
Imagine que c'est une île, dans l'océan.
Size ulaşmak için yıldızlar okyanusunu aştım.
J'ai traversé un océan d'étoiles pour arriver jusqu'à vous.
Güney Hint Okyanusu'nda bir yere düşecek gibi.
Il va s'écraser dans le sud de l'océan Indien.
O gemiyi Hint Okyanusu üzerinde durduramazsak çekim alanı genişlemeye devam edecek.
Je dois arrêter la machine dans l'océan ou le champ de gravité continuera de s'étendre.
Sen bir de büyük firmalarda dönenlere bak, her şeylerini biliyorum.
On essaie de se faire une place dans cet océan de requins. Vous devriez voir ce qu'il se trame dans les autres boites. Je suis au courant de tout ça.
Yeniden okyanusa girdi, kolay gelsin.
De retour dans l'océan, en avant pour la chasse.
Anlıyor musun?
Je pourrais te raconter une histoire qui parlerait d'un lieu au fond de l'océan où y aurait... un immense mammifère marin qui utilise des sonars et chante des chansons et qui est si immense que son c ur a la taille d'une voiture Tu vois?
Bir aslan ve bir karga garip bir ittifak içinde, ceset dolusu bir kan gölününün üzerinde kavga ediyor.
Lion et corbeau, étranges alliés combattant sur un océan de cadavres.
Bir aslan ve bir karga ceset dolusu bir kan gölününün üzerinde.
Lion et corbeau sur un océan de cadavres.
Gerekiyorsa tüm okyanusu tara.
Fouillez tout l'océan s'il le faut.
- Özel ve Direniş Parçası okyanusun dibinde.
! - Au fond de l'océan, avec la pièce de résistance.
- Partiyi bozmak istemem ama okyanusun ortasında bu kanepede ortada kaldığımızı fark eden başka kimse yok mu?
- Je ne veux pas jouer le rabas-joie mais on est au beau milieu de l'océan, coincés sur un canapé!
Yaşamla ölüm birdir. Tıpkı nehirle denizin bir olduğu gibi.
Car la vie et la mort sont une, de même que le fleuve et l'océan sont un.
Gemi ahşap, okyanus kocaman.
Un bateau en bois, au milieu de l'océan
Okyanus kadar huzursuz devasa bir kum denizi.
Immense mer de sable aussi agitée que l'océan.
Okyanus gezginleri denizin harika oluşumlarından birine doğru ilerliyorlar.
Voyageurs de l'océan se dirigeant vers une merveilleuse création de la mer,
Korunaklı, okyanusun diğer tarafında, Küba yakınlarındaydı ve Burke Stodger, Daily Variety'nin ön sayfasında "Gizli Komünist" isimli filmiyle sinemalara geri döndüğünü anlatan bir makaledeydi.
Le Conservé est dans l'océan d'en face, vers Cuba. Et Burke Stodger fait la une du Daily Variety dans un article qui annonce son retour au cinéma dans le film d'un grand studio, Secrets d'un coco.
HİNT OKYANUSU
Océan Indien.
Okyanus yükseldikçe yükseliyordu.
De son chagrin naquit une mer, puis un immense océan.
At okyanusa gitsin.
Juste déverser dans l'océan.
Sayın Bakan, Hint Okyanusunda seyreden iki adet uçak gemimiz var.
Monsieur, deux porte-avions opèrent en ce moment dans l'océan Indien.
Belki de okyanus hâlâ yerindedir.
Peut-être que l'Océan est encore là-bas.
Sen hiç okyanusun serinliğini hissettin mi?
Tu as déjà senti la brise de l'Océan?
Gürleyen bir nehir ta okyanusa ulaşıyordu.
Une rivière qui se jetait... droit dans l'océan.
Hiç okyanus görmedim.
Je n'ai jamais vu d'océan.
Hiç okyanus gördün mü Jacq?
Avez-vous déjà vu l'océan, Jacq?
Amerikalılar her hafta 100,000 ton yiyecek gönderiyor ve Almanlar umutsuzca ihtiyaç duyduğumuz ekmeği okyanusun dibine göndermek istiyordu.
Les Américains nous envoyaient plus de 100 000 tonnes de nourriture chaque semaine et, chaque semaine les Allemands envoyaient ce pain désespérément attendu au fond de l'océan.
Belki de onları, okyanusun ortasına bırakmalıyım?
Dois-je les lâcher au milieu de l'océan?
Belki de kanalizasyondan bulaşmıştır denize.
Peut-être qu'une canalisation va vers l'océan.
Nehirdeki damla gibi.
Ou verser des larmes dans l'océan.
Bu okyanustaki yağmur damlası gibi.
Une goutte d'eau dans l'océan.
Soğuğun ve sükûnetin hüküm sürdüğü yüzeyin hemen altında okyanus göz kamaştıran ışıklar eşliğinde parıldamaya başlamış.
"Sous la surface où régnait le froid et le silence, " l'océan se mit à scintiller de mille feux.
Okyanusun altında gizlice mutluluk ve sevgiden bahsetmişler.
" Le bonheur et l'amour se répandront à travers l'océan
Avans kovada damla gibi kalır.
L'acompte serait une goutte dans l'océan.
Kır saçlılar denizi.
Un océan de cheveux gris.
Akıntı kaybolduğunda, okyanus, servisi midye kaplı taşlar olan gizli bir restorana dönüşüyor.
Quand la marée descend, l'océan devient un restaurant secret qui sert des roches recouvertes de moules.
Bütün kışı tuzlu okyanusta geçirdiler, ve bedenlerinin tatlı suya alışması bir kaç hafta sürecek.
Ils ont passé tout l'hiver dans l'océan salé, et ça leur prendra quelques semaines pour s'adapter à l'eau douce.
Doğduktan sonra bebek kaplumbağaların okyanusun yolunu bulabilmeleri gibi..
Les tortues savent qu'elles doivent plonger dans l'océan dès leur naissance.
Okyanus manzarasına bayılacaksınız.
La vue sur l'océan.
Thor'a bir şey kurban edeceğiz fakat denizi sağ salim geçeceğinize inanıyorum.
Nous ferons un sacrifice à Thor, mais je pense que tu traversera l'océan sans problème.
Biraz sahilde oturup okyanusu izledim.
Je me suis assis sur la plage, j'ai regardé l'océan.
- Yengeçler okyanusta yaşar değil mi? - Evet, aynen öyle.
Les crabes, ça vit dans l'océan, non?
Burası açık su sonuçta. Buradaki fırtınalar okyanustakilerle aynıdır.
Eh bien, c'est une large étendu d'eau donc les tempêtes sont comme à l'océan.
Sırf seni yine göreyim diye o sikik merdivenleri çıkardın ya benim de ilk işim, önce seni sonra o boktan sandalyeni okyanusa atmak olacak.
Tu me fais monter ces foutus escaliers juste pour te revoir et mon premier ordre de la journée sera de te jeter toi et cette misérable chaise dans ce putain d'océan.
Pekâlâ. Ben Pasifik okyanusun anasını ağlatmaya gidiyorum.
Allez, je sors dompter l'océan Pacifique.