Olumsuzluk Çeviri Fransızca
64 parallel translation
Dinle, Frankie, yaşamadığım olumsuzluk kalmadı.
Ecoute, Frankie, j'ai tout vu.
Oyun yazarı benim. Olumsuzluk varsa bunu söyleyecek birine ihtiyacım var.
Mais j'ai besoin de l'opinion d'un critique.
İşte yine olumsuzluk!
Encore des ondes négatives!
Bence bunu olumsuzluk olarak değerlendirmelisin.
À ta place, je verrais ça plutôt comme un échec.
- Çifte olumsuzluk eki kullandın!
- Double négation!
Çifte olumsuzluk, olumlu bir kanıtı gösterir. Korkarım, tuzağa düştünüz.
La double négation révèle la vérité.
Olumsuzluk yaratma.
J'étais déjà content d'être nominé.
ÖIüm nihayî olumsuzluk.
La mort est la négation ultime.
Burada olumsuzluk çok. Yeni bir şekilde başlamalısın.
Tu veux peut-être autre chose.
Her çocuk bazı şeylere katlanamaz. Umutsuzluk ve olumsuzluk içindedirler.
Nul garçon enclin à la dissipation ne supporte son lot.
Tek olumsuzluk, Phoenix'teki bankanın cimrilik etmesi... çünkü şu aptal kredileri vermişlerdi.
L'inconvénient, c'est que la banque de Phoenix est si pingre... vu qu'elle a fait ces prêts absur des.
Tek olumsuzluk günlerin kısalmaya başlaması ama elimizden ne gelir?
Le seul ennui, c'est que... les jours raccourcissent et... que peut-on y faire?
İki ya da üç aptal kardeşiniz var diye olumsuzluk yaşamazsınız.
Et vous ne serez pas désavantagées d'avoir 2... je pourrais dire, 3 soeurs très sottes.
- Biraz olumsuzluk mu algılıyorum?
- Serais-tu un peu sceptique? - Non!
Çalışmalar herhangi bir olumsuzluk olasılığının... bu işlemin hafta sonlarında yapılmasıyla... azaltıldığını istatistiksel olarak gösteriyor.
Des études ont démontré que le risque d'incident est moindre si on licencie en fin de semaine.
Benim tanıdığım adam huysuz, karamsar bir olumsuzluk abidesiydi.
L'homme que je connaissais était grognon et négatif.
Diyorum ki bu kadın hep tuhaf biriydi. Olumsuzluk deniziydi.
Ca signifie simplement... que cette femme a toujours été étrange, hyper négative.
Olumlu olduğumu, senin bizi olumsuzluk ortamında büyüttüğünü söyledi.
Moi qui dis "oui" au monde, je suis élevée dans un climat de "non"!
Öyle olmadığını biliyorsun ama olumsuzluk beni de etkiliyor.
Qu'est-ce que tu attends de moi, Audrey? Tu sais que ça n'est pas comme ça, mais la négativité m'atteint aussi, Ok?
Sizin olumsuzluk bana migren veriyor.
Ta négativité me donne la migraine!
Hiç bir olumsuzluk, hiç bir kötü düşünce olmamalı.
- Sans pensées négatives.
- Nick'e söylermisiniz Umarım her hangi bir olumsuzluk yoktur Biliyorsunuz şu kaçırılma meselesi.
Vous direz à Nick que je suis désolé pour cette histoire d'enlèvement.
Duygusal bir olumsuzluk karşısında bebeklerin geliştirdiği bir mekanizma.
C'est un état que développent les bébés En raison de la négligence émotive
Günümüzde öylesine akılsız adamlar var ki güney yarı küredeki beyaz kuşun ne bir şey gösterdiğine ne de olumsuzluk olduğuna inanıyorlar.
Ce sont même ces gens malavisés qui disent qu'un oiseau blanc dans le quartier sud n'est ni un signe favorable ni défavorable.
Bileşik sıfat, ismin sonuna "olumsuzluk eki" konmuş. Veya bir fiilin.
C'est un adjectif composé... créé en plaçant "non" devant le nom, ou le verbe, bien sûr.
Bu ne, bir çift olumsuzluk eki mi?
"Je ne partage avec personne."
Ve olumsuzluk anlamında otuzbeş sayılır.
Pour le cynisme, elle a à peu près trente-cinq ans.
Depresyon kesinlikle bir olumsuzluk. Ama bilişsel yaklaşım çalışmalarımdan öğrendiğim kadarıyla anlık insan bilinçliliğini tanımlayan değişkenleri belirlemek zordur, ama olanaksız değildir.
Mais mes études d'urgence cognitives m'ont appris qu'il est difficile, mais pas impossible, de quantifier les variables qui décrivent la conscience humaine existante.
Etrafa olumsuzluk saçıyor.
Elle fait preuve de négativité.
Altıncı kartı alamamana ne diyeceğiz? Olumsuzluk mu?
Et la sixième carte, c'est juste une partie remise?
Fazla olumsuzluk vardı.
Il y a tant de négativité.
Sevgili seviyesi olumsuzluk yaratabilir.
Le statut petite amie est plus d'actualité.
Eğer bir olumsuzluk olursa, okula alınmayacaksın.
Une incartade, et c'est l'exclusion définitive.
Affedersiniz. Çifte olumsuzluk kullandım.
Pardon, c'était une double négation.
Sevgili Zen, olumsuzluk mu seziyorum?
Mon cher Zen, seriez-vous cynique?
Bu olumsuzluk pisliğinden kurtulmanı istememin nedeni bu.
c'est pourquoi je veux que tu sorte de cette fosse de négativité.
Beyler, yakın geçmişteki olumsuzluk ve facialara rağmen bu şehrin hâlâ parlak bir ekonomik geleceğe sahip olduğuna inanıyoruz.
Messieurs, malgré les revers et les calamités que nous avons traversés, nous pensons que cette ville a encore un brillant avenir économique.
Son zamanlarda her şey berbat oldu, çevremdeki tüm bu olumsuzluk.
Il n'y a que des ondes négatives dans ma vie.
Zihinsel melekelerim de bu sürekli olumsuzluk dalgasından ötürü köreldi.
Et mon agilité intellectuelle commence à être fatiguée par cette constante négativité.
Bu olumsuzluk ve sıkıntı- - Bıktım artık.
Ce pessimisme.. ça me fatigue.
"Geometric Olumsuzluk, en sonunda onun şekillenmesini sağladı."
Négativité Géométrique, afin de permettre à son succès de prendre enfin forme. "
Bunu olumsuzluk olarak değerlendirme.
Ce n'est pas quelque chose de négatif. En fait tu peux lister les rock stars
Sanırım bu bir çifte olumsuzluk ardına gizlenmiş bir iltifattı yani... teşekkürler.
Je pense que c'est un compliment caché entre 2 négations. donc... merci.
Şimdi karşındayım daha iyi bir hayat yaşayıp, doğru şeyleri yapmak istiyorum ama sen içine ciddi derecede olumsuzluk katıyorsun.
Et me voilà, à essayer de vivre une vie meilleure et faire des choses justes. Et vous ramenez toute cette merde négative là-dedans.
Olumsuzluk istemiyorum ki ben.
Je ne veux plus de toute cette merde.
Eğitim savaşından kalma bir etki, bir olumsuzluk hissettin mi?
Avez-vous senti des retombées de la bataille sur l'éducation?
Olumsuzluk bulaşıcıdır.
Et la négativité est contagieuse, en passant.
Ne bir hükümet ne bir bakıcı ne yatma vakti ne üzgün bir surat ne aşırı kalın bir bıyıklı ne de herhangi türden bir olumsuzluk var.
Pas de gouvernement, pas de babysitter, pas de temps mort, pas de sourcils froncés, pas de moustaches touffues et pas de négativité! - Tu as dis le mot "pas" au moins 100 fois.
Her zaman olumsuzluk.
- Toujours pessimiste.
Cem ömrü boyunca hiçbir olumsuzluk yaşamadı.
Cem n'était rien sauf chanceux durant sa vie entière.
Parlak bir olumsuzluk.
Élogieusement négative.