Outsider Çeviri Fransızca
121 parallel translation
Babanın kaybedecek tarafa oynaması çok sportmence.
Votre père est sport de miser sur un outsider.
Bu yarışta sürpriz bir at var ve benimki yavaş koşuyor.
II y a un outsider dans cette course et Dexter est bon dernier!
Sessiz ve derinden gidiyor.
C'est l'outsider.
Pek şansı yok.
Le vrai outsider!
Adeta koşan siyah bir at var gibi.
d'outsider en course.
Cumartesi günkü maçlarda sürprizlere oynadı mı?
T'as pris des gros paris sur un outsider pour les combats de samedi?
Cumartesi maçları. Drop Johnson dün iki binlik yatırdı.
Drop Johnson a parié 2 000 dollars sur un outsider, hier.
Ama neden Landless dışarıdan birini desteklesin ki?
Pourquoi Landless soutiendrait-il un outsider?
Ama yarışlarda olasılıkları düşürecek kimseniz yoksa, ortadaki paranın çok olması tehlikelidir.
C'est dangereux quand un outsider gagne. Sauf si quelqu'un fait baisser la cote.
7 numara, "Troubadour", sıralama dışında, 1'e 70 vermeye devam ediyor.
Le 7, Troubadour, gros outsider, coté à 70 contre 1.
Bugünün inanılmaz başarı hikayesi, "Troubadour," 1'e 70 veriyor, birinci geldi, ikinci sırada...
Troubadour, outsider à 70 contre 1, premier...
Seni dışarıdan biri gibi mi eleştirmeliyim?
Je dois te critiquer comme un outsider?
Kazanma şansları düşük.
C'est un outsider.
Pinciotti, 5 sayı önde.
Pinciotti l'outsider mène par 5 points.
Yabancı biri olduğum için mi?
- D'outsider? - Non, parce que...
Tavan arasının penceresinden baktığımda, ve dünyayı ordan seyrettiğimde, kendimi yabancı gibi hisediyorum.
Mais je regarde par la fenêtre et je vois le monde défiler. Je me sens un outsider.
Her zaman yabancı olmuşumdur.
Je serais toujours l'outsider.
Sence bir yabancı olmanın dışında herhangi bir şey olacak mısın?
Tu penses que tu ne seras jamais rien d'autre qu'un outsider?
Fancy Free için inanılmaz bir galibiyet.
Quelle victoire incroyable de l'outsider Insouciant!
Herkes benim başarısız biri olduğumu senin de bambaşka biri olduğunu düşündü.
T'etais un as toi, moi un outsider.
İdeal olanı dışarıdan birisi. Ama oyunu bilen biri olmalı.
Idéalement un outsider, mais quelqu'un qui connaît les règles du jeu.
Avila'nın şansı düşük olabilir ama eşleşmenin adil olmadığı söylenemez.
Avila est peut-être un outsider, mais il ne sera pas sans défense.
Kazanma şansı pek olmayan Danny Avila'nın, Johnny Smith'in kehanetleri sayesinde ruhani bir takviye alıp almayacağı merak konusu.
Chacun se demande si l'outsider, Danny Avila, n'a pas été galvanisé par la prophétie de Johnny Smith.
Dışardan birisin. Daha önce hiç üst düzey görevin olmamış.
Un outsider, quelqu'un qui n'a jamais occupé un tel poste.
Average Joe 50'ye 1 yenikler.
Average Joe s est l'outsider à 50 contre 1.
Nihayetinde bahisçiler çok az şanş tanıyorlar.
"Pour les bookmakers, c'est un outsider."
Siz bir toplum dışı kişiliksiniz.
Vous êtes un outsider.
Sanırım bir yabancı gibi.
Un outsider, je suppose.
Kendini aykırı biri gibi hissediyorsun ama işin aslı sen de onlardan birisin.
Tu crois que tu es une outsider mais, en fin de compte, tu es toujours l'une d'entre eux.
Bayanlar baylar, bu gerçekten şaşırtıcı! Altın madalya beklenmedik bir birincilik kazanan genç atlet Glen Chervin'in oldu!
Suite à un incroyable chamboulement, l'or revient à un remarquable outsider.
İstediğin gibi bizden değil ama referansları sağlam.
Un outsider, comme tu le voulais. Fiable.
Cumaya kadar, tüm paralar oluk oluk akar, ama bu noktada bir anda Louisville'in kazanma ihtimali + 25 olur.
Vendredi, le liquide commence à couler à flots, mais cette fois sur l'outsider, Louisville avec un écart supérieur à 25.
Öyleyse, eğer zaten favoriye para yatırdıysan, neden paranı kaybetme ihtimali olan bir yere yatırırısın ki?
Alors pourquoi parier sur l'outsider si tu as déjà placé de l'argent sur le favori?
Haley... Dışlanmış bir biçimde çok uzun zaman yaşadım.
Haley... pendant très longtemps, j'ai été un outsider.
Yankees takımını desteklemekten bir farkı yok.
Allons, on soutient l'outsider.
Rocky'ye şans tanınmaması hiç umurlarında değil.
Rocky est l'outsider absolu, et ça leur est égal.
Nora reddedilmesine öfkelenmişti. Lyle ise hasedinden çatlayan dış kapının mandalıydı.
Nora l'éconduite en colère, Lyle l'outsider jaloux.
Bu baskı, Marlon gibi kişileri dışlanmaya iter, birilerine kızmasına sebep olur, Stacy Voler gibi sevilen, atletik ve akıllı birine.
Marlon, ce grand outsider qui se démène, est plein de ressentiment contre Stacy Vollmer, pour qui c'est facile d'être populaire, sportive et brillante.
Diğer aday dışarıdan.
L'autre candidat est un outsider.
Kendini yabancı gibi hissetmek nasıldır, bilirim.
Je sais ce que ça fait d'être un outsider.
Ve sonra Dan var. Yabancı.
Et puis, il y a Dan, l'outsider.
2-1 yenilirken ; 1 de 11 borçlu çıktı.
J'étais l'outsider à 2 contre 1, et le pot me payait 11 pour 1.
Ben yabancıyım.
Je suis un outsider.
Bu akşam, sahaya, favori olarak çıkmadıkları kesin.
Avec 2 victoires pour 8 défaites l'an passé, l'équipe de Taylor entre sur le terrain en tant qu'outsider ce soir. La question est :
Artık sen bir yabancısın.
- Comment ça? Tu es un outsider.
Tüm hayatım boyunca dışlanmış biri olarak kalacağım.
Je vais être une outsider toute ma vie.
Kendini hep dışlanmış hissetmişsin ve şu anda insanların sana nihayet saygı duyduğunu hissediyorsun.
Tu t'es toujours sentie comme un outsider, et maintenant que les gens te respectent enfin.
Kaynaklarımdan öğrendiğime göre Kepner sürpriz bir çıkış yapabilir.
D'après mes sources, Kepner pourrait être l'outsider.
Eğer kimseye gösterirsem, benim dışlanmış durumumu ebediyen garantiler.
Si je le montre à qui que ce soit, Cela confirmera mon statut d'Outsider pour toujours.
Soytarıydım. - Sen yabancıydın.
Vous étiez l'outsider.
- Uzak bir ihtimaldi.
C'était un outsider.