English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ P ] / Pane

Pane Çeviri Fransızca

140 parallel translation
Zengin olunca eski dostlarınıza hiç pas vermiyorsunuz?
On est ríche et on ne pane plus aux autres? I
Şu boş hayallarinden biraz daha duymak istiyorum.
Pane-moi un peu plus de ton utopie.
- Evet. Konuşmuyor.
Elie ne pane pas.
Sende zaten benim neden bahsettiğimi biliyorsun.
Si vous savez de quoi je pane!
Yapabilirse bahse tutuşalım.
Je pane que oui.
Domates soslu dana kotlet pane ister misin?
Vous aimeriez une côtelette de veau panée à la sauce tomate?
Ayın sekizi gibi buradan ayrılırız. İmkânsız.
Dis, tu veux pas qu'on pane en voyage, une semaine ou deux, avec Thomas, tous les trois, vers le huit?
Thomas'la birlikte, gerçek bir tatile... çıkmayı isterdim. Rahatla...
Ce que je préfère - dès que ce sera possible - qu'on pane tous les trois, avec Thomas, pour de vraies vacances... tranquilles.
Size bir soru sorayım, şu hindili sandviç gerçek hindi mi yoksa hindi pane mi?
Une petite question... Le sandwich à la dinde, c'est de la véritable dinde ou de la dinde industrielle?
Ne, hindi pane sever misin?
Tu aimes la dinde industrielle?
Nasıl peki, hafiften pane edilmiştir. Değil mi? Kesin edilmiştir.
Ils sont légèrement grillés, j'imagine?
Biraz pane, güneşte kurutulmuş domates.
Ca juste des penne avec des tomates
Pane Rubinstein.
Pane Rubinstein.
Kızartma değil, pane.
Pané, pas frit.
- Ben balık pane istiyorum. - Evet, ben de.
- Je veux du poisson pané.
Arthur. - Balık paneler masada.
Le poisson pané est servi.
- Sana kızarmış balık...
- Pour vous, poisson pané...
Kızarmış balık?
Du poisson pané?
Hijiki ve havuç mantar, kurutulmuş turp taze veya çok kızartılmış soya peyniri. Biftekle domuz pirzolasına ne oldu?
Les algues aux carottes, les champignons parfumés, les radis séchés, les grillades, le porc pané...
Bekle!
- Il faut que je pane au travail maintenant.
Hiç ekmek arası olmayan balığınız var mı?
Vous n'avez que du poisson pané ici?
İsviçre bifteği, köfte...
Steak pané, pain de viande... je sais pas trop.
Ekmeğe bulanmış ve kızarana kadar sote edilmiş taze hani balığı. Tereyağı, arpa soğan karşı konulamaz Dijon hardalıyla.
Du mérou bien frais, légèrement pané, que je fais revenir dans du beurre, du citron, des échalottes... et un soupçon de moutarde de Dijon.
Bu domuz pirzolası Kitaro'dan alındı.
Tenez, du porc pané de chez Kitaro ;
Gelen onlar.
Je n'ai pas commandé de poisson pané.
Hayır. Bu gelen çekici.
Quel est le rapport avec le poisson pané?
Arabaya ne oldu? - Motor arızalı.
- Qui apporte le poisson pané?
Sanırım beni duymadı.
A, pané. B, rôti. C, lavé. "
Buyrun efendim.
La réponse est A, pané. - On ne doit pas le laver?
Balık şiş, çörek... dondurulmuş pizza.
Du poisson pané, des croissants. Une pizza surgelée.
- Çarşamba balık çubukları günü.
- Mercredi, c'est poisson pané. - Poisson pané?
Veal "parmedjian."
Veau pané au parmesan...
Bu sabah babanla konuştum.
J'ai pané avec votre père ce matin.
Beni yakaladın, tamam yakaladın Phil.
Eh, Phil! Tu m'as pané.
Peki, etimiz, güzel bir ağır bifteğimiz kuzu eti, böbrek, biraz yağlanmış ekmekli karaciğerimiz var.
Nous avons un bon gros steak, de l'agneau, des rognons, du foie pané.
İmkansız! Cartman, yağmur ormanlarındaki bir Pop-Tart'ı bile bilmiyor.
II ferait pas la différence entre une baleine et un poisson pané.
Evet, biliyorum. Pop-Tart şeker karışımlı bir kektir.
Le poisson pané est surgelé!
- Aç değiliz. Size balık çubukları pişireceğim, sonra banyo yapacağız .. ve anneciğiniz size hikaye okuyacak, haydi.
Je vais faire du poisson pané, ensuite on prendra un bain et maman vous lira des histoires.
Jerry, hiç balık çubuğun var mı?
T'as du poisson pané?
Evet, balıklar çok pulluydu ve bende....
Le poisson pané est en miettes, alors...
Yani, babamın buzdolabının içinde hardal dışında bir şey yoktur. Ama ne zaman ziyarete gelsem, hardal, balıklar ve büyük bir sürahi V8 meyve suyu oluyor.
Mon père n'a que de la moutarde dans son frigo, mais quand j'y vais, il y a de la moutarde, du poisson pané et un pichet de cocktail de légumes.
Haydi domuz pirzolası yiyelim.
- Du porc pané!
- Evi balık filetosu gibi kokardı.
Chez lui, ça sent le poisson pané.
Ben hastayken hardallı tavuk severim.
J'adore le poulet pané à la moutarde.
Hamburger, peynirli makarna, ve balık.
Hamburgers, macaronis au fromage et poisson pané.
Daha ben bir lokma almadan hepsini mideye indirmişti bile!
Si je ramenais du poulet pané, il finissait tout avant même que... j'ai eu le temps de manger un morceau... Il aurait bouffé à s'en faire exploser!
- Balıklar hazır! - Tanrı senden razı olsun.
Le poisson pané est servi.
Balık kroket!
Le poisson pané!
Bir tabak yayın balığı.
Un poisson chat pané-frit.
Annem sana tepside yayın balığı tarifini verip onu bitirinceye kadar yerimden kalkmadığımı söylemedi yani.
Vous rigolez, ma mère vous donnerait sa recette du poisson-chat pané et ne vous laisserait pas partir sans vous avoir fait promettre de ne pas le rater.
- Çünkü benim balık pane hazırlamam gerekiyor.
- Je fais le poisson.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]