Parce Çeviri Fransızca
159,869 parallel translation
- Çünkü başıma gelen bu.
- Parce que c'est... C'est ce qu'il m'est arrivé.
Çünkü sahte, tabii.
Parce qu'elle est fausse, bien sûr.
Geçen sene buz patenini bırakmıştım çünkü erken kalkamıyordum.
J'ai quitté le patinage l'an passé parce que je ne pouvais pas me lever tôt tout le temps.
Peyton'dan kaçınıyorum çünkü kötü davranıp her şeyi mahvedeceğime oldukça eminim.
J'ai évité Peyton parce que je suis sur que je me comporterais mal et foirerait tout.
Bunu soruyor çünkü komşularınızın zombi olduğuna inanıyorsanız probleminizi onları kafalarından vurarak çözmüş olabilirsiniz.
Il demande parce que si vous croyiez que vous habitiez à côté des zombies, Vous pouvez choisir de résoudre ce prolème en abattant vos voisins dans la tête.
Çünkü şu an bir savaştayız ve kaybediyoruz. Ve sen şu an hayatta olan en güçlü mutant olabilirsin.
Parce qu'on est en guerre, et on perd, et tu pourrais être le plus puissant mutant vivant.
Onun ölümüyle kendini nasıl suçladığını Çünkü onu kara yağmurdan korumak için durmadın.
À propos du fait que tu te sentes coupable de sa mort parce que tu ne t'es pas arrêtée pour le sauver de la pluie acide.
Onu yaptın çünkü yaşamak istiyordun.
Tu as fait ça parce que tu voulais vivre.
Önceden bunların yaşanmamasının tek nedeni Lexa'nın öncülük etmesidir.
Si elle n'a pas déjà eu lieu c'est parce que que Lexa l'a ordonné.
- Çünkü bizim kurtarılması gereken
- Parce que nous sommes des sauvages
Sen rahatsın diye böyle söylüyorsun.
Tu dis ça parce que tu sais que tu es sauvé.
Sırf bir dövüşü kazandım diye, ne yaptığımı biliyormuşum gibi bakıyorlar.
Ils me regardent comme si je savais ce que je faisais, juste parce que j'ai gagné un combat.
Sana öyle bakmalarının sebebi onları kurtarmış olman.
Ils te regardent comme ça parce que tu les as sauvés.
En iyi arkadaşımı mızrakla vurulduktan sonra seni uyandırmaya çalıştığı için sonra öldürmeye kalkışmandan başka mı?
À part avoir essayé de tuer mon meilleur ami quand il a été blessé par une lance parce qu'il t'empêchait de dormir?
Çok basit, halkada hiç enerji yok, iki dakika öncesine kadar bunun bir problem olmadığını düşünüyordum, çünki uzaktan etkinleştirebilirim.
C'est simple. Il n'y a pas de courant dans l'anneau. Il y a deux minutes, ce n'était pas un problème parce que je pouvais l'activer à distance.
- Çünki iletişim olmadan, güç açık olsa bile hangar kapısını roketin içinden açamazdık.
Parce que sans comms, même avec le courant allumé, on ne pourra toujours pas ouvrir la porte du hangar de l'intérieur de la fusée.
Çünki Echo, ben de korkuyorum, 5 yıl boyunca her gün, her dakika test edileceğimiz uzaya doğru gitmek üzereyiz.
Parce que moi aussi, j'ai peur, Echo. On va aller dans l'espace, où on sera testé chaque minute de chaque jour pendant 5 ans.
Aslında, ABD'nin yapabileceği kadar iyi bir şey. Çünkü bunu biz yaptık.
En fait, c'est aussi bon que tout ce que les États-Unis peuvent faire Parce que... nous l'avons déjà fait.
Evet. Çünkü bilmiyordum.
Oui, parce que je ne l'ai pas fait.
Siz kendi operasyonunuzun güvenliğini sağlayamayacak kadar aptal olduğunuz için herşeyimi kaybedeceğim.
Je ne vais pas tout perdre parce que vous êtes trop stupide pour protéger votre propre opération.
Buraya geldik çünkü seninle konuşmak istediğimiz bir şey var. Oğlunun organlarını bağışlamanı istiyoruz.
Nous sommes là... parce que nous voulions vous parler... de donner les organes de votre fils.
Soru sormayı bırakarak onu yüzüstü bırakmayacağız.
Et nous n'allons pas la laisser juste parce qu'on a arrêté de poser des questions.
İlgilendirir çünkü yapmamız gereken bir iş var ama aklın burada değil.
Si, Ça me regarde, parce-qu'on a du boulot, et que t'es pas avec moi.
Çünkü Jane'in bizim tarafımızda olduğunu biliyordu.
Parce qu'elle savait que Jane était avec nous.
Çünkü seni herkesten daha iyi tanıyorum, ve şuan başından geçenleri tamamen anlayabiliyorum. Berbat bir şey.
Parce que je te connais mieux que personne, et je sais ce que tu ressent en ce moment, c'est un enfer.
Şimdi beni çöz çünkü artık sizdenim.
Donc tu devrais commencer à me détacher... parce que je suis convertie.
Çünkü hafızan silindi.
Parce que ta mémoire a été effacée.
Çünkü kötü kalpli.
Parce que c'est une personne terrible.
Yardım etmek istediği için yalan söyledi.
Il a seulement menti parce qu'il veut aider.
Çünkü sen...
Parce que vous êtes...
Başarısız olduğu için.
Parce qu'elle échoue.
Çünkü beni boğazımdan vurdun aptal.
Parce que tu m'as frappé à la gorge, abruti!
Ele alabileceği için mi?
Parce qu'il a fait une main?
Kızınla tanışmaya hazırlan. İşte geldi.
Préparez-vous à rencontrer votre fille, parce qu'elle arrive.
Çünkü olanları düzeltmeye çalışacak ama düzeltemez.
Parce qu'il va essayer de tout réparer. Et ça ne peut pas être réparé.
Çünkü ayakları arabanın ön tarafındaydı.
Parce que son pied était sur le tableau de bord et...
Tuck böyle adlandırıyor. Seni aşan bir şeyle karşılaştın ve öfkeden deliye döndün. Çünkü utanıyorsun.
C'est ce que Tuck dit quand on est énervé comme une tique pour rien du tout parce qu'on est embarrassé.
Çünkü Dr. Webber senin kocan.
Parce que le Dr Webber est votre mari.
O gece söyledim. Söyledin çünkü polislere beni dövdüğünü söylememi istemedin.
Oui, parce que tu ne voulais pas que je dise aux flics que tu m'avais battu.
Artık beni tanımıyorsun çünkü tanımaya çalışmadın.
Tu ne sais plus qui je suis, parce que tu n'as pas pris le temps d'essayer.
- Çünkü yüzleşmek zorunda kalırdın.
Parce que vous devriez y faire face.
Çünkü korkunç biriyim ve korkunçluğumdan yoruldu.
Parce que je suis terrible, Et je l'ai épuisée en étant terrible.
Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.
Parce que si une mauvaise chose doit arriver, elle arrivera.
Minnick en iyi asistan olduğumu fark etti.
Parce que Minnick reconnait que je suis le meilleur résident.
Çünkü seni görevlendirmek istiyorum.
Parce que je vous l'ait assigné.
Çünkü saç köklerimi tanıyor.
Parce qu'elle savait comment j'aimais que mes racines soient faites.
Çünkü zaten cerrahımız var ve bunu "neden olmasınlar" için planlamadık.
Parce que nous avons déjà un chirurgien nous n'avons pas prévu cela, voila pourquoi non.
Çünkü beni tanıyorsun. Beni herkesten iyi tanıyorsun.
Parce que tu me connais bien et tu me connais mieux.
Çünkü büyük olasılıkla doğru.
Parce que c'est probablement vrai.
Çünkü terfiyi hak ettiğim için, iyi olduğum için aldığıma inanmadın.
Parce que tu refuses de croire que je l'ai eu parce que je l'ai mérité. C'est... parce que je suis douée.
Önce kanserden ölüyordum.
D'abord je mourrais du cancer, et maintenant je meurs parce que...