Patlat Çeviri Fransızca
2,501 parallel translation
Yalnız söylediğimde patlat!
Tu fais tout sauter si je te le dis.
Çünkü tozu birinin suratında patlatırsın, anladın mı?
Ne te le fais pas souffler non plus, tu vois?
Cevdet benim arkadaşım, ama o bir Türkamerikan. Ve Chris Rock'ın acılı stand-upına göre, biliyoruz ki herkes içten içe hayalarının patlatılmasını ister. Hmm.
Chevdet est mon ami, mais il est aussi Turco-Américain, et selon le piquant spectacle de Chris Rock, on sait tous que chacun veut secrètement frapper une minorité dans les noix.
Hey arkadaşlar, bazen şöyle oturup da şarkı yazıyor olsaydınız ne yazardınız diye düşünür pek yol alamayınca ardından da şarkı yazmadığınız için hemen bir "Death Cab for Cutie" patlatır mıydınız?
Ça vous arrive de vous poser pour penser à ce que vous écririez si vous étiez compositeurs, sans aller trop loin, parce que vous l'êtes pas, alors vous mettez Death Cab for Cutie?
Beynini patlatırım yoksa.
Ou je t'explose la tête. - Pardon.
Kahire ise ayrıca Cakarta'dan iki ay önce patlatılmış saat 23 : 20'de.
Et celle du Caire, qui a explosé deux mois avant celle de Jakarta, a explosé à 23 h 20.
- Rus senin ödünü patlatır diyordum.
J'ai cru que le Russe vous ferait peur.
İçindeki sıkıştırılmış gaz iç organları dondurup patlatır.
Injecte du gaz pour congeler et détruire les organes.
Biz ona "72 Bakire" ya da "Patlayıcı" adını koymayı düşünmüştük, çünkü bilirsin, adamı resmen patlatıyor.
On allait l'appeler les "72 vierges", ou "C4", parce qu'il te rend explosif.
Yoksa annemin üstüne yemin ederim, yatak odanı patlatıp bu binadan Örümcek Adam gibi çıkarım.
Je jure sur ma mama que je creuserai un trou dans ta chambre et j'escaladerai les murs.
Uzaktan patlatırım.
Je le ferais à distance.
Etrafı telaşa vermeyin ama... Patlatılacak yer New York'un merkezi Times Square de olabilir anlaşıldı mı?
Sans être alarmiste, ce pourrait être Times Square.
Dolaplar neden patlatılmış?
C'est quoi, ce délire?
Dolabım patlatıldıktan sonra seni müzedeydin.
Tu étais au musée quand mon casier a été tagué.
Merak etme, bunu patlatınca, birkaç milisaniyeliğine de olsa bundan kurtulacak.
Quand ça explosera, il reprendra ses esprits une fraction de seconde.
Patlat bir tane daha!
Encore.
Acilen taktik değiştiriyoruz. Kapıyı patlatıyoruz, içeri gireceğiz!
Faites exploser la porte, on entre.
Öğlen radyoda patlatır,.. ... gece de televizyonda yayınlarız.
À midi, on l'annonce à la radio et on met le paquet ce soir.
Bu arkadaşı patlatıp çıkınca bebeği alırım.
J'attraperai le bébé quand il sortira.
Ne diye ödümü patlatıyorsun lan?
Tu veux me faire flipper?
- Hayır, hayır... Eğer polisi görürse, bombayı patlatır.
Si elle voit la police, elle l'amorcera.
Bombayı patlatırım.
Je fais tout sauter.
Kadın ya bombayı patlatırsa...
Si elle la fait exploser...
Bin Laden'i yakalayınca haber edin. - Şampanya patlatırız.
Si vous chopez Ben Laden, j'ai du champagne au frais.
Patlat, Patlat.
- Vas-y. - Continue!
Bir dakikaya iniyorum. Patlamış mısır dağıtabilirim. Otomatik yağlama fonksiyonu olan ultrasonik mısır patlatıcınız olduğunu varsayıyorum.
Génial, je m'occupe du pop-corn, si tu disposes d'une machine à pop-corn ultrasonique avec arroseur de beurre automatique.
Otomatik yağlama fonksiyonu olan ultrasonik mısır patlatıcınız var mı?
"Tu as une machine à pop-corn ultrasonique avec arroseur de beurre?"
- Patlat bakalım.
- Bien réussi. - C'est drôle.
Birisi neden uçak patlatır ki zaten?
Pourquoi quiconque voudrait faire sauter un avion de ligne?
Ölüm maskesini patlat
Détruit le masque de la mort.
Patlat, şunu dene.
- Bigre. - Essayez celle la.
Hiç duraksamadan yüz düşman arasına dalar ancak evlilik fikri nedense ödünü patlatır.
Il brave les pires dangers sans ciller, mais le mot de mariage le pétrifie de peur.
Grup bul, balon patlat.
De la musique, quelques ballons.
Bu benim Daisy'yi evlendirme şansımı patlatıyor.
Daisy? Où diable es-tu passée?
Amerikan sığınak yok edicisi. İki aşamalı patlatıcı.
, American forts rajm Mécanisme soufflé investi en deux étapes
Havai fişek mi patlatıyorsunuz dediler ya.
On aurait dit le 14 juillet.
Bu meredi suratında patlatırım!
Je vais te faire ravaler ta grimace!
Size yaklaştıklarında hepsini patlatın.
S'ils viennent, tu leur éclates la tronche.
Motosiklet kullanıyorum ve bu korkular ödümü patlatıyor.
Je conduis une moto qui me fiche une trouille bleue.
İşte bu yüzden buradayım : 27 kutuya sığan düzensiz hayatımla, 12 metrelik naylonun üzerine oturmuş, hava kabarcıklarını patlatıyorum, böylece kendimi patlatmamış oluyorum.
Donc je suis là, avec ma vie en désordre dans 27 cartons, assise sur 12 mètres de plastique à bulles, à exploser avant que je n'explose.
Sakın ateş etmeyi bile düşünme yoksa Dewey'in kafasını patlatırım.
Ne pense même pas à tirer ou je lui explose la tête.
Tamam, patlatırız o zaman.
Ok. Nous ferons avec.
Kimse binaya yüz adımdan fazla yaklaşmasın... yoksa yine patlatırım.
Si quelqu'un approche à moins de trente mètres de l'immeuble... Je déclencherai d'autres explosions.
Jabbar, bombaları patlat.
Jabbar... Déclenche les bombes.
Sağol kardeşim, patlat bakalım.
Un sandwich au bœuf et fromage, des frites et une boisson à l'orange.
Patlat balonu.
Pète la bulle.
Patlat bir tane!
Frappe-le.
Ne beni patlatıp çıkacak?
Qu'est-ce qui sortira de moi?
Git ona güzel bir meme şaplağı patlat.
Donne-lui une bonne claque.
Patlat şu karıya.
Frappe cette femme.
Bizi patlatıyorlardı.
On se faisait démolir.