English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ P ] / Pele

Pele Çeviri Fransızca

121 parallel translation
Evet senin için iyi, Pele.
Bien pour toi, Pelé.
Orada donarım!
- Dans ton cabinet, je pele de froid.
Çocuklar, Pele`nin Futbol Ve Futbolculuk Kampında beleş bir hafta sonu geçirecek olan tek bir kişiyi seçmek kolay değildi.
Ça n'a pas été facile de choisir l'un de vous pour une semaine gratuite à l'école de foot et cinéma de Pelé.
Pele'nin, Sokrates'in, Zico'nun formaları olsaydı ne olacaktı ha?
Comme les maillots de Pelé, Sokrates, Zico... Que feriez-vous?
Pele, koltuğumun arkasına tekme atmayı keser misin?
Hé, Pelé, vous pouvez arrêter de taper dans mon dossier?
Oh, pele, ateş tanrısı, bize...
O Pelé, puissant Dieu du feu, montre nous ta...
Ve Pele, ilginç bir sos kullanmış.
Que Pelé a accompagnée d'une petite sauce :
Kendimi hiç, Pele gibi zıplayıp havayı yumruklarken görmedim.
Je ne me suis jamais vu sauter et frapper l'air comme Pelé.
O sadece Pele'ye yakışıyordu.
Ça ne marche qu'avec Pelé.
Pele, bizi aşağı indir lütfen.
Pelé, tu nous redescends?
Pele Riggs'in gittiğini gördün mü?
Avez-vous vu Pete Riggs partir?
Pele'nin topu için yeni mahfaza yaptırmışsın.
- Un nouvel écrin pour le ballon de Pelé?
... Pele'nin topunu alacağım.
... tu me donnes le ballon de Pelé.
Pele geliyor.
Pelé arrive.
Finalde seni yenersem Pele'nin topunu alacağım.
Si je te bats aux finales, le ballon de Pelé est à moi.
Birazdan Pele'nin topunu alacağım.
Je vais aller recevoir ma récompense.
- Bu Pele'nin topu mu?
- Le ballon de Pelé. - Ouais.
Uyuz köpeğinin de!
Et son chien pelé aussi!
Kemikler tertemiz, muzun kabuğunu soyar gibi.
Il ne reste que leurs os, comme si on avait pelé une banane.
O güzel, köpük gibi elleriyle bana bir elma soydu.
Elle m'a pelé une pomme de ses blanches mains.
Jim Howie, sende ancak kel kafalı bir domuz kadar duygu var.
T'es aussi sensible qu'un goret pelé.
Maşa, patatesleri soydun mu?
Macha, tu as pelé tes pommes de terre?
Bir gün, nadir bir türden tuhaf bir küçük timsahın derisini yüzüp,... içini doldururken, yarım düzine dikkatli yerli izleyicinin işlemi gözlediğini farketmem beni kendime getirdi. "
Un jour, j ´ ai ramené un curieux petit alligator d ´ une espèce rare, que j'ai pelé et bourré de paille, à l'amusement des Indiens, une demi-douzaine ont regardé fixement et attentivement l'opération. "
Önünde devasa bir vergi dökümü olan, ve aynı gün karısı bütün peyniri alıp başka bir fareyle kaçmış bir kilise faresi kadar meteliksizim.
Je suis pelé comme un rat qui reçoit sa feuille d'impôts le jour où sa femme part avec un rat rival et le stock de fromage.
İlk dayağını yediğinde böyle olmuş olmalı
Ça a dû être comme quand Pelé a marqué son premier but.
Bir kadın hakkında tartışıyorlar.
Ils parlaient d'une certaine Pelé!
Adı Pelé, şu futbolcu gibi.
Comme le footballeur!
- Hayır. Pelé bir tanrıçadır.
- Pelé est une déesse.
Çok basit. Önceleri, televizyonda Pelé'yi izlerdim ve şunu anladım.
C'est simple : une fois, à la télé, j'ai vu Pelé et j'ai compris.
Pelé'yi seyretmek gözümü korkutuyordu.
Après Pelé, ce n'est plus la peine.
Ama o kendini asla Pelé ile kıyaslamaz. Kıyaslamayacaktırda.
Mais il n'est pas Pelé et ne le sera jamais.
Sıfır. Tamamen derisi yüzülmüştü.
Rien. ll était pelé.
İşte, bu aptal herifin düşüncesi buydu ve kendi derisini yavaş yavaş soymuştu.
C'est ce que ce débile croyait. Il s'était pelé centimètre par centimètre.
Bakın, bu Pelé!
Regardez, c'est Pelé.
Pelé futbolun kralıdır.
Pelé est le roi du foot.
Yüzü soyulmuştu.
Son visage a pelé.
Hey, bana bak. Ben Pelé yim.
Regardez-moi!
Ben Pelé yim.
Je suis Pelé!
Ham şeker evinin üstüne baktığında... kendisi için öten perişan boyunlu horozu gördü.
Et puis elle a vu la maison de la cassonade et le coq au cou pelé qui chantait pour elle.
Deriyi kaldırdım, yuvarladım ve yedim.
J'ai pelé la peau, l'ai mise en tas et l'ai avalée.
Elindeki güzel bir el feneri... kel.
Elle est jolie ta lampe de poche... crâne pelé.
Gardını al kel.
- Amène-toi, crâne pelé.
Pelé dos Santos, 30 yaşında, güvenlik uzmanı.
Pelé dos Santos, 30 ans, spécialiste en sécurité.
Bu ne Pete?
C'est quoi ça, Pelé?
Pele ve...
Pelé et...
Ogata, Pele'ye yardımcı olur musun?
Ogata! Occupe-toi de Pelé.
Senin için portakal soydum.
J'ai... pelé ton orange.
Tabii üşüyorum!
Bien sûr que si, je péle de froid.
- Neyi?
- Si je te bats aux finales, tu me donnes le ballon de Pelé. - Si quoi?
Öyle bir ırktır ki... Patatesi onlardan daha iyi soyan yoktur.
Pas de meilleure race d'homme qui ait jamais pelé une patate.
Yüzümün ve sırtımın derileri soyuldu.
La peau de mon visage et de mon dos a pelé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]