Polonyalı Çeviri Fransızca
760 parallel translation
Annem Danimarkalı, babam Polonyalı.
À Vienne, capitale de l'Autriche... D'une mère danoise...
Polonyalı bir mızraklı süvari.
Un lancier polonais.
Bana acıma. Polonyalı süvariye acı.
Plaignez plutôt le Polonais.
Polonyalı bir süvariyi de öpmüştüm... ölmeden önce.
J'ai embrassé aussi le lancier polonais, avant sa mort.
Bazen gazetelerde, bazı banliyölerde Polonyalı bir işçinin karısını baştan çıkaran bir İtalyan'ın hikayesini okuruz ya hani... Ve her zaman da bıçağın ucunda sona erer bu haberler, bilirsin.
Je lis dans les journaux que dans une lointaine banlieue un terrassier italien a voulu enlever la femme d'un manœuvre polonais, et ça s'est terminé à coups de couteau.
Polonyalı Yahudi Grynspan, Alman diplomat Von Rath'ı Paris'te katletmişti.
Pour chaque mille Allemands, il y avait 10 juifs. ou, plus exactement,
Tüm Polonyalılar bir hayalet mi gördü?
Ont-ils vu un fantôme?
Polonyalıların tüm umutlarının karşısında bir Nazi tankı vardı insanlar ise şaşkın ve yardıma muhtaçtı.
Un tank nazi contre chaque espoir polonais. Le peuple était abasourdi et impuissant.
Ama o Varşova'da yaşayan bir Polonyalıydı. O, Varşova'nın en ünlü aktristi.
Mais à Varsovie, elle est l'actrice la plus célèbre.
Sonuçta hepimiz Polonyalıydık, kimse yanlış bir şey görmedi.
Entre Polonais, ça nous a semblé normal.
Ben iyi bir Polonyalıyım. Ülkemi ve terliklerimi seviyorum.
J'aime mon pays et mes pantoufles!
Toplama işini biz, kampı da Polonyalılar yapıyor.
Nous concentrons et les Polonais campent!
Bu arada onu kocası, şu meşhur Polonyalı aktör Joseph Tura galiba.
Je crois que son mari est l'immense acteur Jozef Tura. - Vous connaissez?
İngiltere'de genç bir Polonyalı pilot vardı, adı sanırım Sobinski'ydi. Ona bir mesaj iletmemi rica etmişti.
Un jeune aviateur polonais en Angleterre... je crois qu'il s'appelle Sobinski... m'a confié un message pour elle.
Siz, bir Gestapo yandaşı, düşmandan Polonyalı kadına mesaj iletiyorsunuz.
Vous, de la Gestapo, apportez un message de l'ennemi.
Daha önce de söylediğim gibi, Albay Ehrhardt... Endişelenmesi gereken tek kişi kadının kocası. Meşhur Polonyalı aktör, Joseph Tura.
Comme je l'ai dit, colonel Ehrhardt, celui qui doit s'inquiéter, c'est le mari de la dame, l'immense acteur polonais, Jozef Tura.
Bu arada kocası, meşhur Polonyalı aktör Joseph Tura.
Au fait, c'est cet immense acteur, Jozef Tura.
Kocası, şu meşhur Polonyalı aktör, Joseph Tura.
Son mari est l'immense acteur, Jozef Tura.
Moskova'yı Polonyalılar ve Litvanyalıların saldırılarından Tatarların tekrar sınırlarımıza tecavüz etmelerinden,... kanlı çatışmalar yaşamaktan ve düşmanlarından,... yalnızca parçalanmamış, yasal bir taht koruyabilir :
Seul un pouvoir unique, un seul sang préservera Moscou de ses ennemis. Sans quoi, les Tatars recommenceront leurs incursions. Les Polonais et les Livoniens, leurs invasions.
Polonyalı, ve depolarda çalışan bir adamla birlikte dolaşıyordu.
Elle est polonaise et elle marchait... avec un type qui travaillait dans les parcs à bestiaux.
Stanley Polonyalıdır, bilirsin.
stanley est polonais.
Burada Polonyalınla beraber...
Et où étais-tu?
"Domuz, Polonyalı, iğrenç, kaba, yağlı"
Porc... PoIack... dégoûtant... vulgaire!
Polonya'dan olan insanlara Polonyalı denir! Polak değil!
Les habitants de Ia pologne sont des polonais!
Yaklaşık 40,000 savaş mahkumu vardı orada, tabii eğer Rusları, Polonyalıları ve Çekleri dahil edecek olursan bizim bölümde yaklaşık 630 kişiydik.
Nous étions 40.000 en comptant les Russes, les Polonais et les Tchèques. Notre groupe se composait de 630 aviateurs américains.
Dünya üzerindeki tüm düzenbazları tanıyor ve kendisi bir Polonyalı.
Il connaît tous les escrocs et il est polonais.
Son yıllarda bir sürü Polonyalı memleketlerini terketti.
Mais il y a des Polonais ailleurs.
Guy'ın yapacağı da bu : Bir sürü Polonyalı'yı araştırmak.
Et Guy va faire parler des tas de Polonais.
Başka Polonyalı bulamadın mı?
Oh, des Polonais...
Biz Polonyalılar'ı bilirsin. Barones Sophie hakkında herşeyi anlatabilir.
La baronne en sait long sur Sophie!
Doğru, tam bir Polonyalı gibi konuştun.
À la polonaise, alors!
Halkın, çarı başkente geri getirmek için yollara koyulduğu ; Prens Kurbski'nin, Rus birliklerini Polonyalılara teslim ederek, Kral Sigismund'a sığındığı alçakça bir ihanetin yılı.
L'année où le peuple vint le chercher pour le ramener à la capitale. L'année de la trahison scélérate du prince Kourbski qui livra les troupes russes et s'en fut auprès du roi Sigismond.
Polonyalılar mı?
Des Polonais?
İyi ve vatansever bir Polonyalı. Merak etme.
Je t'assure, c'est un bon Polonais.
Her zamankinden kırmızı Polonyalı kanıyla beslenip
Gorgés de sang polonais, seront encore plus écarlates.
Ama şimdi, Polonyalılara ateş ediyorsun.
- Maintenant sur les Polonais...
Yahudiler, Polonyalılar, Ruslar, Fransızlar. Siyasi tutuklular.
Juifs, Polonais, Russes, Français, prisonniers politiques.
Hollandalı'sı, Fransız'ı, Polonyalı'sı, Norveçli'si! Hepsi!
Hollandais, Franc. ais, Polonais, Norvégiens... tous!
- Polonyalı mısın?
- Polonaise? - Oui.
Sadece Polonyalı, Yahudi veya politik karşıt oldukları için....... savunmalar dinlenmiyor cezalar uygulanıyordu.
Des accusés se sont vu condamner à mort simplement parce qu'ils étaient polonais, juifs, ou politiquement indésirables.
İki Polonyalı işçi kafatası....... normal boyutlarının beşte biri kadar küçülmüş.
Les têtes de deux agriculteurs polonais, réduites au cinquième de leur taille d'origine.
Ruslar'a 3 metrelik bir sopayla bile dokunmam ben. Ve Polonyalılarla da iş yapmak istemiyorum.
Je me méfierais des Russes... et je ne m'approcherais pas des Polonais non plus.
- Bir Amerikalı'yla, aslen Polonyalı.
- Avec un Américain qui n'est qu'un Polak.
Chino, Polonyalı'nın yarısı kadar kazanıyor.
Chino gagne moitié moins que lui.
Annen Polonyalı, baban İsveçli.
Une mère polonaise, un père suédois.
Chino "Ne olursa olsun o Polonyalı'yı haklayacağım" diyor.
Il a dit : "Je me suis bien juré de le descendre, ce Polak."
Ben Polonyalı mülteci.
Moi réfugié polonais.
Aptal Polonyalı gibi konuşma.
Pas comme polonais idiot!
Polonyalı, Fransız, Norveçli, Hollandalı, Danimarkalı.
Les Polonais, les Français, les Norvégiens, les Hollandais.
İşte hala kaftan giyen bir grup Polonyalı Yahudi. Ve şimdi de Batı Avrupa kıyafetleri içinde...
Un groupe de juifs polonais portant des caftans..
Polonyalılar.
Polonais.