English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ P ] / Prone

Prone Çeviri Fransızca

120 parallel translation
Prone'a gitmişti.
Elle est allée au Prone.
Prone'da bulduğumuz naneli şeridin üstünde parmak izin çıktı.
On a trouvé votre empreinte sur ce film de menthe au Club Prone cette nuit.
İngiltere'nin herkes için istediği özgürlüğü istiyorlar.
Cette liberté que l'Angleterre prône pour ses sujets.
Ben daima sulh taraftarıyım.
Je prône toujours la paix.
Toplu kısırlaştırma uygulamalarının Nasyonel Sosyalizm'e özel olmadığını ve bundan yıllar önce suçla ve zihinsel engelli insanlarla başa çıkabilmek için..... bir silah olarak geliştirildiğini biliyor muydunuz?
Vous êtes au courant que ce procédé n'a pas été inventé par les nazis, mais qu'il était prôné depuis des années à destination des malades mentaux et des criminels?
- Ve şimdi de bu deniz altıda her sağlam insana bu kadar ihtiyacımız varken gemiyi terk etmeyi onaylıyor.
- Et iI prône Ia désertion, alors qu'on a plus que jamais besoin d'hommes compétents à bord.
Ama... imparatorluğu değiştirecek birine... sizi anlayacak birine ihtiyacınızın olduğunu siz kendiniz söylediniz Sezar. 1000 yıllık Roma'yı kuracak olan adam...
Tu disais pourtant toi-même qu'il fallait quelqu'un qui prône une nouvelle voie, qui incarne l'homme du nouveau millénaire.
Dinle Rahip, yüce bir vaizsin ve konuşmalarınla celladın ilmiğini boynuna geçireceksin.
Mon Frère, vous êtes un brillant prêcheur. Mais un jour, vous direz votre prône en haut d'une potence.
Amerikan halkı başkalarına karışmamaya inanır...
L'opinion américaine prône la non-intervention.
Kendi fikrimi söylüyorum, ben yalanları değil, doğruları söyleyen kitapları tercih ederdim.
- Si vous voulez mon avis... Je ne prône que les livres sur le bien et le mal.
Jim,'biz'neslinin başlaması gerektiğini düşünüyor. Hayatını bu şekilde yaşıyor.
Mais Jim prône la génération du "nous", et nous devrions tous l'imiter.
Peki sizce bu insanların hepsiyle ilgili bir gerçeğin Güney Afrika devletine karşı şiddeti desteklemek olduğu doğru değil mi?
Et n'est-il pas vrai que le point commun de ces gens est le fait qu'ils ont prôné la violence contre le gouvernement?
Biz barışçıl bir ortak yaşam arıyoruz.
Notre race prône la coexistence pacifique.
Şerefe bu kadar değer veren İmparatorluk, buna ne der?
Vous parlez d'un Empire qui prône l'honneur à tout bout de champ!
Bay O'Brien devletinin şiddet dolu geçmişini savunuyor. Adolf Hitler'e ne kadar hayran olduğunu kendisi de açıkça belli etti.
O'Brien prône le renversement violent du gouvernement, et a ouvertement professé son admiration pour Hitler.
Para için nefret tohumları ekmek!
Il prône la haine du dollar. Arrête!
"Büyülenmiş" demek satanizmin reklamını yapmak değildir.
"BEWITCHED" NE PRONE PAS LE SATANISME
- Çiçek hastalığı. Buradaki, Atlanta'daki tesislerde ve Sovyetler Birliği'ndeki çiçek hastalığı virüsünden arda kalanların yok edilmesine ön ayak olmuştur.
Elle a prôné l'élimination des derniers restes du virus de la variole, et a fait détruire les dernières fioles à Atlanta et en ex-Union soviétique.
Bu konuda başvurabileceğin tek kişi.
Elle prône la consultation.
- Eski ahite atıfta bulunuyorum Haham tümüyle affı emreden.
Doucement, Danny. L'Ancien Testament prône le pardon pour tout un chacun.
PETA'nın savunduğu bu -
Ce n'est pas ce que PETA prône...
Vali'nin suçlara karşı çok katı olduğunu biliyorsunuz.
Le gouverneur prône la fermeté.
KoRn, vahşi müzik yapan satanist bir gruptur!
Korn vénère Satan et prône la violence.
Hangi barış sever adam bunu yapmazdı ki?
Je prône la paix.
Habersiz bir saldırı Amerika'nın gerçek amacını ortaya çıkaracaktır.
Une attaque surprise est contraire à tout ce que prône les E-U.
Bunu kimsenin söylemesine gerek yoktu. Adlai'nin bir korkak olarak gözükmeyi göze almasına saygı duyuyorum.
Je le respecte pour avoir ouvertement prôné l'apaisement.
Silah taşıma yasasından falan bahsetmiyorum ben burada.
Je ne prône pas la vente libre des armes à feu.
Christobel, sanat dünyası kültür ve üretme yeridir.
Le monde de l'art prône la culture et l'éducation.
Lütfen. Babam hep uyumun önemini vurgulardı.
Mon père a toujours prôné l'harmonie.
Onun kanunu kardeşlik diyor.
Car Sa loi prône la fraternité.
Onun kanunu bağışlamak diyor.
Sa loi prône le pardon.
Onun kanunu aşkı kutsuyor, herkesin aşkını.
Sa loi prône la célébration de l'amour.
İnsanları çok çabuk yargılıyorsun. Selam Whitney.
Pour quelqu'un qui prône l'ouverture d'esprit, tu juges vite les gens.
Yaratıcılık vaat ediyor. Tıpkı senin gibi.
Il prône toujours l'originalité tout comme toi.
Parti önlemeyle ilgileniyor fakat... bazen üsten üsse inşa etmeniz gerekir Öyle mi?
C'est un parti qui prône les intérêts des anciens combattants, mais parfois il faut savoir bâtir une base à partir de la base.
İslam Milleti bir Afro-Amerikan yaşam biçimi.
Nous, on prône l'intégration.
bu çok saçma. bu ülkede her meslekten yarım milyon yahudi yaşıyor.
- Il prône la guerre! - C'est ridicule. Il y a plus d'un million de juifs dans ce pays, de toute condition et de toute profession.
Ben proaktifim. Bu insanlar olaylarla ilgileniyorlar.
Je prône l'action, ils agissent.
Ben pragmatistim, Doktor.
Je prône le pragmatisme.
Sonra, şu ana okullarından biri için çalıştı..... yani kim ana okulu kurulması karşı çıkar ki?
Il prône le jardin d'enfants en journée continue. Qui est-ce que ça va déranger?
Bağışlar geldiği sürece, anti insancı çevre dininiz, yüce bir gaye olduktan sonra, gerçeklik kimin umrundaki? "
"Tant que les dons affluent, " il prône sa religion écolo anti-homme " comme une noble cause.
Ama Ben Centilmenlik Üzerinde Yoğunlaşmak İstiyordum.
Mais moi je prône l'esprit sportif.
- Sahi mi? Hakkında hiçbir şey bilmediğin bir ölüm tarikatı ilerleyen saatlerde bir bombalama daha yapmaya kararlı.
À ce que j'ai compris un groupe qui prône la mort de l'être humain et dont vous ne savez rien va faire exploser une autre bombe dans quelques heures.
Bay Ammer, bana sizin nasıl biri olduğunuzu yenilik peşinde koşan ileriyi gören biri olduğunuzu anlattığında kendi kendime "Eski âdetleri kıralım, zarafeti tekrar tanımlayalım." dedim.
Quand M. Ammer vous a décrit, un visionnaire qui prône l'originalité, je me suis dit : Au diable les conventions, redéfinissons l'élégance.
Ve bu yüzden güçlü savunma önlemleri almak konusuna çok önem veriyorum.
C'est pourquoi j'ai toujours prôné la fermeté en matière de sécurité.
Hoşgörü hakkında ders veren bir kişiye göre, gerçekten çok tuhaf dostları var.
Pour quelqu'un qui prône la tolérance, il a des contacts bizarres.
Şiddete asla başvurmadım, asla.
Je n'ai jamais prôné la violence... jamais.
Yeni dergimiz MYW'nin beynini, çok satan kitapların yazarını ve editörünü tanıştırmak istiyorum.
J'ai lu une interview dans un magazine de whisky où Tex prône les vertus du seigle.
Özel eğitime olan bütçe kısıtlamalarına onay verdi.
Sa politique. Il a prôné une réduction de budget pour l'éducation spécialisée.
Yine o saçma sapan, vurdulu kırdılı şarkılardan birini mi dinliyorsun?
Tu écoutes une de ces chansons qui prône le sexe et le meurtre encore?
Nerede? "Venezuela Başkanı'nın tartışmalı ziyareti Belediye Başkanı'nın ev sahipliği yaptığı bir ziyafetle bugün sona eriyor." "Etkinlikte, İngiltere'nin Amerikan dış politikasına verdiği desteğe yönelik saldırısını yenilemesi ve İngiltere'ye dünya meselelerinde daha bağımsız bir tutum sergilemesi yolunda baskı yapması bekleniyor."
La visite contreversée du président vénézuélien s'achève aujourd'hui par un repas offert par le Maire, durant lequel on attend qu'il renouvelle son attaque contre le soutien britannique à la politique étrangère US, et prône une diplomatie plus indépendante pour la Grande-Bretagne.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]