Rare Çeviri Fransızca
4,626 parallel translation
Ziegevolk feromonlarını üst seviyeye çıkarmak için nadir bir kurbağa kullanıyor.
Il utilise une espèce rare de crapaud pour considérablement surcharger ses phéromones de Ziegewolk.
- Biliyormusun, bu hergün gördüğümüz bişi değil.
C'est assez rare.
Moyamoyalara nadir rastlanır.
La maladie de Moya Moya est rare.
İnanılmaz ama mümkün.
C'est rare, mais oui.
Ama ebediyetin bu dünyada nadir rastlanan bir şey olduğunu öğreniyorum. Vampirlerin sözlerine rağmen.
Mais j'ai appris que toujours est une chose rare dans ce monde quoiqu'en disent les vampires.
O zamanlar bile ruh eşleri ender bulunurdu.
Et même là, c'était rare. Et comment savoir?
- Çok nadirdir.
C'est très rare.
Yeni çeşit ilaçlarda çok nadir oluyor ama ilaç almayı kesmezsen, kalıcı olur.
C'est rare avec la nouvelle catégorie de médicaments, mais si on continue de les prendre, cela peut devenir permanent.
T.D. atipik ilaçlarda çok nadir ortaya çıkar.
- La DT est extrêmement rare dans ce type de cas.
Halüsinasyonlarımın benden daha hayali olması çok nadir başıma geliyor.
C'est rare que mes hallucinations soient plus délirantes que moi.
Ulaşılmaz adam oldun.
C'est rare qu'on te voie, directeur.
Ama özellikle de böyle erken gelen bebeklerde ender görülen bir şey değildir bu.
Mais ce n'est pas rare, surtout avec des bébés qui arrivent en avance.
Bu devirde tatlılık çok az rastlanır ve değerli bir özellik.
À notre époque, la gentillesse est une valeur rare.
Biraz araştırdım, kullanan sayısı az değil.
J'ai fait des recherches, et ce n'est pas si rare que ça.
Nadir görülen bir insomnia türü için tedaviydi.
C'est un traitement pour une forme rare d'insomnie.
Çok nadirdir ama olabilir.
c'est extrêmement rare mais ca peut arriver.
Orada bayağı alkol sıkıntısı varmış.
Un alcool rare là-bas.
Frank de, nadir bir iç gözlem anı yaşıyordu.
Et Frank avait un rare moment d'introspection.
Zaten çok ender bir parça.
C'est une pièce rare.
- Ne kadar ender ki?
C'est vraiment rare?
Bu su tabancası da epey nadir bir şey.
Ce pistolet... à eau est assez rare.
- Görülmemiş bir şey değil.
Ce n'est pas rare.
Türü arasında oldukça nadir görülen şekil değiştirme yeteneğine sahipti.
Elle avait la capacité de changer de forme ce qui était rare.
Nadir bulunan bir şey arıyorum.
Je cherche un spécimen rare.
Dönen pervaneler için epey ince bir hava.
L'air est plutôt rare pour des hélices.
Nadir bir zevk cidden.
Un plaisir rare, il est vrai.
En nadide ve tuhaf parazitler!
Une espèce rare et millénaire.
- Bambaşka biri oldu.
- Nous allons vous présenter notre cobaye, vous constaterez que c'est un spécimen rare. - Il est transformé.
Bu çok nadir bir şey.
C'est vraiment rare.
Yani gelecekte gerçekten çok nadir olacak.
Enfin, rare dans le futur.
- Menekşe nektarı, nadir bulunur, Karanlık Fea serasında oldukça fazla bulunabiliyor..
- Du Nectar de Violette, c'est très rare, mais il s'avère que les Faes de l'Ombre en ont des tonnes sous leur serre.
Çok nadir bir karışımdır.
C'est un mélange rare.
Çok nadir ve değerli Coverdale İncilinden okudunuz bizlere.
Lire sur la très rare et précieuse Bible de Coverdale.
Çok nadir bir durumdur.
C'est une condition très rare.
- Buna alışık değilim.
C'est particulier. C'est rare que je fais ça.
Kovboy bilir, iyi ölüm zor bulunur.
Le cowboy sait qu'une belle mort est rare.
Bana silah doğrultulması çok seyrek olurdu eskiden.
C'est très rare qu'on pointe une arme sur moi.
Yedi koca kardeşin gözü üzerimizdeyken mahremiyet sahip olması kolay olmayan bir lüks.
L'intimité est chose rare quand on a sept grands frères qui veillent.
Aşırı nadir bulunan yüksek atom numaralı element.
C'est un élément atomique élevé extrêmement rare.
Aşırı derecede nadir öyle ki çoğu insan var olduğuna inanmadı teorisi bir yana, izole edilmiş bir artı yükün -
C'est si extrêmement rare que la plupart des gens ne croyait pas qu'elle exista, bien moins que la théorie selon laquelle une charge positive isolée...
Özür dilemek için bir daveti pek sık almıyorum.
C'est rare que je sois invitée pour écouter des excuses.
Az bulunur değilsin.
Tu n'es pas rare.
- İzlemek için gerçekten sıra dışı yapımcılar orada oturmuş seni izlerken.
C'est vraiment rare de regarder un film pendant que le réalisateur est assis là à te regarder.
Saf hâlinde 1.8 milyon doları geri almak için şansımız bu.
C'est notre chance de retrouver 1,8 million en or rare.
Çok nadir evde oluyorsun.
Tu t'es faite plutôt rare à la maison ces temps-ci.
Münchausen sendromuna sık rastlanmaz.
Le syndrôme de Münchausen, c'est rare.
Klas.
Tu as besoin de quelque chose d'un peu plus rare. Classe.
Alışılmadık bir şey mi?
C'est si rare?
Niye daha ender bulunan bir şey değil ki!
Ça aurait pu être un arbre plus rare.
Bu günlerde bunları fazla göremiyoruz.
C'est plutôt rare de nos jours.
Nadir bir durumdur.
C'est rare.