Renard Çeviri Fransızca
1,424 parallel translation
- Yok, sen beyaz tüylü bir tilkisin.
- Non, tu fais renard argenté.
Eric, yalakalık yapmayı bırak da tilki avını tartışalım.
Cessez vos flagorneries. Causons plutôt de la chasse au renard.
Gözlerim atmaca, kulaklarım tilki gibidir!
J'ai des yeux de faucon et l'ouïe du renard.
Ah, Bay Billy Pretty, eski bir balık avcısı ve yerel bir simge gibi.
M. Billy Pretty, vieux renard et célébrité locale.
Tilki deyin, çünkü sizin için bir avım.
Appelez-moi renard. C'est ce que je suis pour vous.
Öyleyse adınızı öğrenene kadar bir tilkisiniz, vahşi leydim.
Renard? Vous serez donc renard jusqu'à ce que j'apprenne votre nom. Rusée demoiselle.
Kümesteki tilki gibi olmalısın.
Vous serez comme le renard dans la maison de poule.
Tilki tavşanın çığlığını duyunca, koşa koşa gelirmiş.
Quand le renard entend crier le lapin, il se précipite.
Çok zeki, tilki gibi.
InteII! gent, un vra! renard.
Bir tilki evleniyor olmalı.
Un renard doit être en train de se marier :
Bir tilkiye nasıl güvenmezsiniz ki?
Comment ne pouvez-vous pas faire confiance à un renard?
Bir çiftçinin - resimde yok - tavuğu, bir torba buğdayı ve bir tilkisi var, Ve onları nehrin karşısına geçirmesi gerekiyor, Ancak - işte pürüz -
Un fermier, que l'on ne voit pas à l'image, doit faire passer une poule, un sac de grain et un renard de l'autre côté de la rivière, mais il y a un hic.
Önce tilkiyi götüremez çünkü o zaman tavuk buğdayı yer.
Il peut pas emmener le renard d'abord, parce que la poule mangerait le grain.
Buğdayı da götüremez çünkü tavukla tilkiyi bırakmış olur.
Pas le grain, il peut pas laisser le renard et la poule ensemble.
Tavuk ve tilki bir arada mı?
Le renard et la poule?
Çiftçi tilkiyle ne yapıyor?
Un fermier avec un renard?
Önce tavuğu alması gerekir, Böylece tilkiyle buğdayı bırakmış olur.
Il doit d'abord prendre la poule, il peut laisser le renard avec le grain.
Önce tavuğu karşıya geçirir, tilkiyle buğdayı bırakır.
Il prend d'abord la poule et laisse le renard avec le grain.
Sonra tilkiyi götürür, ama tavuğu yanında getirir.
Il revient, prend le renard, mais ramène la poule avec lui.
Sonra buğdayı geçirir ve tilkiyle bırakır Son olarak da gelip tavuğu alır. Ve halleder.
Il emporte le grain, qu'il laisse avec le renard, et il revient chercher la poule, et c'est fait.
Bu ilaç, 16. yüzyılda sadece üç hafta yaşamış olan keseli tilkilerin kesesinden elde edildi.
Il est fait de poche de renard à poche. Un animal qui n'a existé que trois semaines au 16e siècle.
Onun için bir tavşan, bir kuş ve tilki besliyorsun.
Vous lui donnez un lapin. Un oiseau. Un renard.
- Odağı kaybettin ha.
N'oublie pas ton rôle, O.K.? T'es le renard, elles sont les moutons.
- Sen tilkisin, onlar da koyun.
T'es le renard, elles les moutons... - Je suis le renard.
Kendi evimiz gibi değil, ama onun sayesinde...
Le renard saute le chien paresseux.
- Tilki çişine ne dersiniz?
Pourquoi pas de la pisse de renard?
- Kapanlar ne için?
- Alors, à quoi sert la pisse de renard?
Çalışmak zorundayım yoksa kışın dışkısını yiyen kurt gibi olacağım.
Je dois travailler, ou je mangerai des crottes, comme le renard en hiver.
Bu adam çimleri biçerken, ormandan çıkan bir tilki tarafından ısırıldı.
Cet homme tondait sa pelouse lorsque un renard a surgi du bois et l'a attaqué.
Bir köpek sadece izlerken, bir tilki düşünür.
Un renard pense par lui-même, pendant qu'un chien suit simplement.
lto bir tilkiydi, Satsumalı Okubo da öyle, güneybatıda.
Ito était un vieux renard. Ainsi était Okubo de Satsuma, dans le sud-ouest.
Başkasının kusmuğunu mu karıştırıyorsun?
Quelqu'un a craché un renard?
Ve sanırım Monica'da cıkarcı dolma ister.
Je suppose que Monica va prendre "le renard sauce Machiavel".
Onun dolma istediğini söyledi ya...
Elle veut le renard!
Dolma, özellikle enfesti.
Le renard, surtout, était délicieux.
Zırdeliyi bile oynarım, yeğenim.
Aussi rusé qu'un renard, mon cher neveu.
- McCann eski kurtlardandır.
McCann est un vieux renard.
Beni tilki gibi avlamayı unutabilirsiniz artık.
Plus question de me chasser comme un renard.
Tilki gibi hareketleri de cabası..
Plus renard que jamais.
Yüksek sesle havlamıyordu. Daha çok hırlıyordu. Bir tehlike yaklaşmışçasına havlıyordu Bu bir tilki ya da rakun tehlikesi değildi.
Il grognait, comme si le danger était proche, plus menaçant qu'un simple rat ou un renard.
O sinsi tilki komuta merkezini yeniden atlattı.
Ce vieux renard rusé s'est encore montré plus malin que nos officiers.
Bu şeyler kümesteki bir tilki kadar zararsız.
Ces mères sont aussi inoffensives qu'un renard dans un poulailler.
Kümeste yakalanmayan tilki, tilki değildir.
On le ramène, et c'est fini. Un renard n'est pas un renard, tant qu'il n'est pas pris dans le poulailler.
Doktor... ne doktoru? Cilt, siğil, hayvan?
Le rendu, la queue de renard en technicolor.
TİLKİ GİBİ!
Comme un renard!
" Pinokyo, kedi ve tilki tarafından takip edilmiş kaçmış, kaçmış kaçmış ve Peri'ye gitmiş.
Pinocchio, poursuivi par le Chat et le Renard,.. .. courut, courut,.. .. il arriva chez la Fée et dit :
Bir tilki çaldı ve pelerinin altına gizledi.
Il vola un renard et le cacha sous son manteau.
Çok iyidir.
C'est un vieux renard.
- Bak sen tilkisin, onlar koyun.
Je suis un renard.
Kırmızı Rover!
Renard rouge! Renard Rouge!
Tilkimiz kayboldu.
On a perdu notre renard.