English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ R ] / Rengârenk

Rengârenk Çeviri Fransızca

48 parallel translation
# Rengârenk küreklerle dalgalar kıyıya vuruyor
Me reviennent
# Rengârenk tarlalarda
Sur le champ de fleurs de colza
Yeşil ve canlı. Her taraf rengârenk bitkilerle dolu.
Il est vert et luxuriant... comme ces prés verts dont on parle.
Uykuya yatmış olan kendi yetersizliğiyle ilgili hisleri Leonard'ın zengin, rengârenk tüyleriyle gelip de gösteriş yapmasıyla tetiklendi.
Alors, pris par le remords, il a ressenti le besoin d'entreprendre en voyant Léonard faire le paon devant vous.
Şuradaki resim şiddetle doluymuş,... rengârenk ve nizami.
Il a un merveilleux sens de la violence, des couleurs, des formes. N'est-ce pas?
18 Aralık'tan itibaren trilobitler deniz tabanında beslenerek çok aşırı miktarlarda çoğaldılar, ve kabukları rengârenk mürekkep balığına benzeyen canlılar da heryerde bol olarak bulunuyorlardı.
Le 18 décembre, il y avait quantité de trilobites... fourmillant au fond des océans. Des sortes de calamars aux écailles multicolores étaient partout.
Hem de rengârenk!
Multicolores!
Her yer rengârenk : Kırmızılar, yeşiller parıltılı ışıklar. Ve ayrıca bir ses var sanki gök gürültüsü gibi, ama biraz daha yumuşak.
Il y a de tout : des rouges, des verts une sorte de chatoiement, et un bruit, aussi.
Rengârenk paltoları olan şu İncil'deki adam, öyle değil mi? Şaka yapıyorum.
Ouais, le type dans la Bible, avec son manteau d'Arlequin.
Canavar çocuk, rengârenk bir kundağa sarılıyor!
Enfant monstre aux langes bigarrés!
Her yer rengârenk Bu ne?
Du rouge du bleu du vert Que vois-je?
Artık hayatın, rengârenk uzun bir rüyadan ibaret olacak!
À présent, ta vie ne sera qu'un long rêve... en couleur!
Rengârenk lahanalar arasında küçük kameramı alayım ve gözüme ilişen diğer sebzeleri çekeyim.
- Moi, je vais promener ma caméra dans des choux de couleur.. .. et filmer d'autres végétaux qui me plaisent.
Teşekkür ederim ama bu rengârenk resimlere bakmaya geldim.
Merci, mais je suis là pour regarder tous ces tableaux colorés.
Bu rengârenk olanı Chris'e alayım.
Ok, je pense à celle avec ce tourbillon de couleurs pour Chris.
Rengârenk engel pisti mi, gıdıklama labirenti mi, lolipop yağmuru mu?
La course d'obstacles, le labyrinthe ou la cascade de sucettes? Je dois avouer que tout était génial.
# Benim renk cümbüşü, rengârenk memleketim, memleketim doludur renklerle # # Benim renk cümbüşü, rengârenk memleketim, memleketim doludur renklerle #
"Cette terre vivante, ma terre colorée"
# Rengârenk, neşeli, capcanlı mutluluklar #
"Nos rires et nos joies sont télégraphiés en couleur" "Nos relations sont comme Holi"
# Sözlerde bile var, her taraf doludur rengârenk anılarla #
"Nos vallées et nos pensées sont saturées de couleur, couleur, couleur, colorée"
Rengârenk, güzel bir dövme.
Beau, coloré...
"Bir Salı öğlen vakti giydiğim şu rengârenk sürtük elbisesine de bakın" der gibi.
Parce que tu portais ce ridicule costume technicolor de salope un Mardi après-midi.
Rengârenk bir masal uyduruyorsunuz, Yarbay.
C'est un très beau conte, Colonel.
Kar için giyinip kuşandılar kışlık spor giysileriyle Beyaz Geyik Grupları için rengârenk takımlar festivallerde ışık saçacak.
Ils sont tous bien habillés pour la neige dans leurs ensembles de sports d'hiver White Stag, tenues colorées qui illumineront tous les moments festifs.
Şunlar da rengârenk şekerlemelere benziyorlar.
Ces débris, on dirait des bonbons.
Cebinde kuruş para yok ama... rengârenk hayalleri var.
Pas un sous en poche, et des rêves plein la tête... et des rêves plein la tête
Yağmurlar yıkar Bosna'yı Rengârenk bahçemi
Les pluies désaltèrent la Bosnie Ce jardin multicolore
Kıyafetlerindeki şatafat ve rengârenk kumaşlar yahut aşırıya kaçan moda anlayışları hasebiyle, fahişelerin, yanlarında bir bayan ya da çocuk bulunan erkeklerle konuşmaları, halka açık caddelerde ve dar sokaklarda dolaşmaları, saat 19.00'dan önce yahut 23.00'dan sonra sokakta olmaları,
"ni à attirer les regards. " Il est défendu à toute femme publique " d'adresser la parole à des hommes accompagnés de femmes ou d'enfants,
Gökkuşağı gibi rengârenk kimliklere bürünürüz.
En se cachant derrière des arc-en-ciel.
O yüzden göze çarpan, rengârenk bir şey arıyoruz.
Et nous cherchons quelque chose de voyant, très coloré.
Suyun üzerindeki rengârenk tabakayı görüyor musun?
Vous voyez la fine couche de pellicules sur la flaque d'eau?
Tıpkı senin gibi. Rengârenk hayat ve sevgi dolu.
C'est comme toi : tout plein de couleurs... plein de vie... et d'amour.
Müşteriler dükkâna yaklaşınca ilk olarak müsrifliklerle dolu rengârenk camlar görmeleri gerekecek.
J'imagine les clients approchant le long de rue, la première chose qu'ils verraient serait des vitrines éclatantes de couleurs et d'extravagance.
- Rengârenk yüzünü yine, ciddi misin?
Vraiment, tête disco?
Bir varmış bir yokmuş, zamanın birinde görkemli bir kral varmış. Müzik ve sanatın eksik olmadığı rengârenk bir krallıkta asil ağabeyiyle beraber yaşayıp giderlermiş.
Il était une fois, un roi majestueux, qui vivait avec son frère noble dans un royaume coloré où la musique et l'art étaient célébrés.
Ekoseleri hep rengârenk oluyor.
- Il est bleu et blanc.
Rengârenk olan erkek tavus kuşları.
Ce sont les paons mâles qui sont colorés.
Biraz para ayırıp o rengârenk ruhu kucaklayabililriz.
Nous pourrions capitaliser sur cet esprit iconoclaste.
Rengârenk çocuklar!
Des jeunes de différentes couleurs!
Rengârenk çocuklar.
Différentes couleurs.
Ve rengârenk bir kemer.
Et une ceinture en madras.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]