Reporter Çeviri Fransızca
1,855 parallel translation
Yani, dinle, haberciler her saniye At Yarışı Kulübü'nde olabilirler.
Le reporter arrive au "Turf Club" - bientôt.
Bakın ben televizyon programcısıyım. George'la bir film üzerinde çalışıyorum.
Écoutez, je suis reporter de télévision, je travaillais sur un film avec George.
Bu yüzden bir video muhabiri olmaya karar verdim.
C'est ce qui m'a poussé à devenir reporter vidéo.
- Gerçektende yabancı bir gazeteciyi vurdular mı?
- Ils ont tué un reporter étranger?
Bir tür muhabir esprisi falan mı? Yoksa ileride şöyle mi diyeceksin "laf arasında'sakat'dedim, o da güldü."
Ça, c'était un truc de reporter où vous écrirez plus tard :
Bizim Sidalee de buradaymış.
Tiens, tiens... Notre petit reporter.
Vay, vay, küçük Sidalee'ye bak.
Tiens, tiens... Notre petit reporter.
Bana gelen bilgilere göre, kavgaya karışan kişi "Sharps" dergisinden muhabir Sidney Young'mış.
Le jeune homme se battant serait Sidney Young, un reporter du magazine Sharps.
Muhabirimiz Judd McKinley dün olay yerindeydi ve tanıkların çektiği videolarda...
Notre reporter était sur les lieux hier et a pu recueillir ces images.
Bragon, Carlos Bragon.
- Bragon, Carlos Bragon. Je suis reporter.
Bu konuyu başka zaman konuşsak?
Pouvons nous reporter cette conversation?
Kampüs gazetesinin muhabirliğini de yapan McGhee cep telefonuyla bu görüntüleri çekmiş.
McGhee, un reporter pour le journal du campus, a filmé ceci avec son cellulaire.
Açılışı ertelesin o zaman.
Dis lui de reporter l'ouverture.
Eger bir tur haber muhabiri olsaydiniz, bunu mutlaka hikayenin icine koyardiniz.
C'est le genre de chose que tout reporter mettrait dans son papier.
Sonra da o ahmak gazeteci işi çakozladı. Sol, bunu kaçıramam.
Et ce salaud de reporter nous est tombé dessus.
Bir muhabir olmak istiyordum.
Je voulais devenir reporter.
O bir muhabir olacak.
Un jour, elle sera reporter.
Kardeşimin arkadaşı Register'da önemli bir muhabir.
Mon frère a un ami qui est un formidable reporter au Register.
- Tebrikler, muhabir.
Reporter, je t'ai publiée!
Benden nefret eden şu muhabir var.
Maintenant ce reporter va vraiment me mépriser.
Sence ona karşı, yani muhabire, sadece cinsel amaçla mı yaklaşıyorum?
Vous croyez qu'avec elle, la reporter, c'est juste pour le sexe?
Şu kayıt cihazıyla dolaşan kemik torbası muhabir.
Cette maigrichonne de reporter avec son microphone.
Şu kız. Şu muhabir.
Cette fille, cette reporter.
Meydanda muhabirimiz ile temas kurduğumuzda ortaya çıktı.
Il semble que nous ayons réétabli le contact avec notre reporter sur le terrain.
Ben bir muhabirim, hatırladın mı?
Je suis reporter, tu te souviens?
Bir muhabir mi? O kadarcık mı?
Quoi, un reporter, c'est tout?
Sayın Başkan, korkarım sizi daha sonra arayacağım.
M. le Président, je vais devoir reporter le rendez-vous.
Muhabirimiz olay mekanında.
Notre reporter est sur les lieux.
Ulaşım muhabirimiz son firma satışımızdan beri olmadığı için...
Notre reporter en transports a pris sa retraite.
Ulaşım muhabirimiz yok ama.
Mais pas de reporter sur les transports.
Konu ile ilgilenebilecek biri çıkana kadar haberi bekletelim. Beklerken konunun ayrıntısını inceleriz.
Laissons donc le sujet de côté le temps d'y assigner un reporter pour découvrir la vraie perception des minorités à l'université?
Silah hakkında suçlamayı iki seferdir ertelettiriyorsun.
T'as fait reporter l'accusation pour arme à feu.
Artık yeni polis muhabirim sensin.
Tu es maintenant mon reporter senior attitré aux affaires de la police.
Detektif, bir gazeteci olarak katilin muhabirimizle iletişime geçeceğine dair bir şans varsa bu bilgileri haberimize katma taraftarıyım.
Détective, en tant que journaliste, je voudrais parler de ces détails dans nos pages si c'est bien le tueur qui aurait pris contact avec notre reporter.
Scott senin okul yazı dizisinde çalışıyor.
C'est le reporter principal en éducation.
Bu cinayetler, muhabirimize gelen telefon.
Ces meurtres, l'appel à notre reporter.
Bir Baltimore Sun muhabirinin telefonunu dinlemek sorun çıkartır.
Le téléphone d'un reporter du Sun, c'est problématique.
McNulty olsa bir muhabiri arardı.
McNulty aurait appelé un reporter.
Fakat bir muhabirin kendisini devam eden bir olayın ortasında bulması hem de ortalığa dehşet saçmaya devam eden bir katilin olduğu olayın ortasında bulması çok nadir...
Mais c'est rare qu'un reporter se retrouve au cœur d'une histoire en plein développement concernant un meurtrier qui court et qui présente une menace concrète...
Bu adamın kurdeleli resimlerini yeni bir cep telefonundan o salak muhabire göndeririz, haberlerle ilgili bir veryansın mesajı da ekleriz.
On envoie des photos de ce gars-là avec un ruban depuis un nouveau cellulaire au reporter, avec un message critiquant ses articles.
Olası kurbanın fotoğraflarını bir Sun muhabirine mesajla yollamış.
Il a envoyé des photos numériques d'une victime potentielle au reporter du Sun.
Katilin iletişime geçtiği muhabir, olayın tam merkezinde.
Le reporter qui a été contacté est au cœur de l'affaire.
Bir muhabire yalancı demek istemiyorum.
Je veux pas traiter un reporter de menteur.
Oradaki muhabir PG'den Dobey hakkında yazacağı haber için yorumunuzu istiyor. Seçimde karşına çıkmaya hazırlanıyormuş.
Le reporter veut votre avis pour son article sur Dobey, à PG, qui se présente contre vous aux primaires démocrates.
Benim favori muhabirim çok sevdiği editörü için ne getirmiş bakalım?
Qu'est-ce que mon reporter préféré a pour son rédacteur préféré?
Dinle, bu sabah için halletmem gereken işler çıktı. Sabah randevularımın saatini değiştirebilir misin?
Il y a vraiment un truc dont je dois m'occuper là, tu peux reporter mes réunions de ce matin?
Belki bu kararı yarın alsak daha iyi olur.
On devrait peut-être reporter.
Ben Teddy Barnes. Woonsocket Call gazetesindenim.
Reporter au Woonsocket Call.
Bir muhabire müdahale etmem gerekti de.
J'ai dû m'occuper d'un reporter.
Fikrini değiştirirsen, daha geç ayrılabilirsin.
Tu peux toujours reporter si tu changes d'avis.
Wilson'ın evrakları üzerinde çalışacağım. O yüzden ifade alma işini sonraya bırakalım.
Je dois préparer des documents, on doit reporter le débriefing.