English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ R ] / Reputation

Reputation Çeviri Fransızca

4,934 parallel translation
Tamam, seni hapse tıktırdığım için özür dilerim ama bu yaptığının başına neler getirebileceğini... -... düşünmedin mi hiç?
Bon, je suis désolé de t'avoir mis en prison, mais as-tu pensé à ce que ça va faire pour ta réputation?
Azita Wachtel'ın olayı ne biliyor musun? Neden meşhur olduğunu biliyor musun?
Tu connais la réputation de cette Wachtel?
Elbette.
De réputation, oui.
Sonrasında da arkama yaslanıp Moriarty'nin adım adım itibarımı yok edişini izledim.
Sans broncher, je l'ai regardé détruire ma réputation, méticuleusement.
Moriarty'nin gömmek istediği şey ünüm değildi. ÖImem gerekiyordu!
Il voulait détruire ma réputation, mais aussi me voir mort.
- Sen bu çocuğu yıkmak mı istiyorsun?
- Vous voulez casser sa réputation, ou quoi?
"Günah Şehri" diye bir üne sahip olmasına rağmen,
Malgré sa réputation de perdition,
Hala şu "Çılgın Zeke" olayına kızgınsın..
Tu en veux toujours à sa réputation.
Patronun Tama. Evet, bir ünü vardı.
Ton boss, Tama, il avait une réputation.
Kariyerim yarağı yedi.
Ma réputation est foutue!
Aranıza tekrar özgür bir adam olarak katılana dek Büyük Budapeşte ve onun kusursuz itibarı sizlere emanettir.
Jusqu'à ce que je vous retrouve en homme libre, le Grand Budapest est entre vos mains, tout comme son impeccable réputation.
Bence bunun en büyük sebebi, kötü namı yüzündendir çünkü yöntemlerini gerçekleştirirken aynı zamanda gözler önüne de seriyor.
Je pense qu'elle tire sa mauvaise réputation des méthodes que l'on utilise pour l'exercer.
evet gerçekten ilginç. ama biz ölüm sertifikasına kalp krizi yazacağız ve sizin aile saygınlığı zedelenmeyecek.
ouais c'est étrange. ok, mais nous allons écrire dans le certificat de décès que c'était une crise cardiaque. la réputation de la famille ne doit pas être gâchée.
Pilotlar hakkında ne söylendiğini biliyorum.
Les pilotes ont piètre réputation.
İşi nasıl bitirdiğini hepiniz biliyorsunuz.
Ça va commencer. Sa réputation n'est plus à faire.
Ne kadar kaba olduğu umrumda değil. Namı umrumda değil.
Je me fiche qu'il soit agressif, je me fiche de sa réputation.
Şimdi, Phoebe... Aileni düşünmelisin, babanın itibarını düşünmelisin.
"Écoute, Phoebe, pense à la famille et à la réputation de ton père."
Sanırım, bu her kim ise, bunu, zavallı kızın kişiliğini korumak için yapmış olmalı.
Qui que ce soit, il a dû le faire par courtoisie. Pour préserver la réputation de cette fille.
Eminim "K" ile yazılan Karl'ın bu kusursuz siciIi...
Je suis sûre que sa réputation a ravi Karl avec un "K"...
Evet, senin benim adıma, benim güvenime ve aracıma ihtiyacın var.
Mais vous utiliserez mon nom, ma réputation et mes voitures.
Bu oyun, benim şöhretim sayesinde kalkındı. Bu daha...
Ma réputation est en jeu, et ça représente...
Bu bölümdeki itibarımın, kız arkadaşlarının saçma sapan esnek tempolarıyla böbürlenen bir avuç çükü kalkmaz, beceriksiz göt yüzünden leke sürülmesine izin vermem.
Je refuse que ma réputation dans ce domaine soit ternie par une bande de couilles molles, gringalets, handicapés du tempo.
Bekar.
- Une réputation propre.
Tüm bu gayrimenkulleri, gazeteleri, hatta ailemin iyi ismini onun için takas ederim.
Je donnerais tout ça, ce domaine, le journal, même la réputation de ma famille, pour elle.
İtibarın kaybolur.
Mettre votre réputation en péril.
Rütbeme bahse girerim.
Je mise ma réputation là-dessus.
Ne yazık ki itibarı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Mais, on ne peut pas dire la même chose de sa réputation.
Seni ayakta tutan tek şey bu adamın itibarı.
Tu files droit que grâce à la réputation de cet homme.
Beni endişelendiren Majestelerinin itibarı.
C'est votre réputation qui m'inquiète.
Zihinsel olarak parlak olduğum ya da keskin olduğumla ilgili bütün şöhretim aslında John'un özverili bir biçimde sağladığı olağanüstü karşıtlıktan geliyor.
Ma réputation pour mon acuité mentale et ma vivacité vient, en vérité, du contraste extraordinaire que John apporte par altruisme.
Uluslararası ünüm var benim.
J'ai une réputation internationale.
- Senin uluslararası ünün var mı?
Est-ce que tu as une réputation internationale?
- Hayır, uluslararası ünüm yok.
- Non, je n'ai pas de réputation internationale.
Hakkımda söylenenlerin aksine etraftakilerin zarar görmesini istemem.
Malgré ma réputation, je n'approuve pas vraiment les dommages collatéraux. - Trouve.
Bunu ismimize borçluyuz.
Notre réputation est en jeu.
Yıllar boyunca, hepimiz ailemin sağlamlığına sığınarak buradan kâr elde ettik.
Nous avons toujours prospéré ici grâce à la réputation de mon nom.
Aramızda kalsın Mösyö Beaulieu, Gerçekten makamımı tehlikeye atacak biri miyim? Saygınlığımı, ve bütün bu şehirde yaptıklarımı... - Bunca yıldan sonra?
- Croyez-vous vraiment que je vais aller risquer ma situation, ma réputation, ce que j'ai fait dans cette ville?
Bu Mösyö Castan için yıkım olur, Saygınlığına büyük darbe vurur.
C'est un énorme préjudice pour lui et une atteinte à sa réputation.
"Kaptan James Flint'in ününü, neden olduğu suçlardan ötürü biliyorsunuzdur."
Vous connaissez certainement le Capitaine James Flint grâce à sa réputation à travers ses méfaits passés,
Buralarda, genç kızların peşinden koşmasıyla nam salmış biri.
Il avait une sorte de réputation en ville, de courir après les jeunes femmes. C'était un drôle de vieux fou.
Kimse zarar görmedi. İtibarım görecek.
Ma réputation en pâtira et vous m'avez ridiculisé.
Ve beni bir budala yerine koydunuz. İtibarın egodan ibaret.
Votre réputation repose sur votre ego!
Ama şunu unutma, iş itibarını bir kez kaybettin mi bir daha geri getiremezsin.
Mais pour ce qui est de ta réputation, rappelle-toi que tu ne peux pas revenir en arrière.
Porthos du Vallon iyi itibarlı biridir iyi bir asker ve bir çok yıldır Silahşordur.
Porthos du Vallon est un homme de bonne réputation, un bon soldat et un mousquetaire très expérimenté. Du Vallon?
- Düşünmem gereken bir itibarım var.
J'ai une réputation à sauver.
Marsilya Belediye Reisi şehrinin isminin kötüye çıkacağından endişeli.
* - Le maire de Marseille veille à la réputation de sa ville.
Her gittiğim sikik hapishanede onlara senden bahsedeceğim, seni piç!
Dans toutes les prisons je te fais une réputation, salope!
Güzelim adını berbat ettin.
Et tu as pour toujours Ruiné sa réputation?
- Şöhret.
- C'est la réputation.
Mektupta Bayan Batten'a kefil oluyor.
Il m'assure de sa bonne réputation.
Adımın şerefi.
Ma réputation.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]